MEHMET BAŞ
Eskicilerin Alıp Gittiği Ömrüm
Güneşin bir yudum su gibi içildiği saatlerde
Ben iğde çiçeklerinin alınyazısını okurdum
Bakır güğümlerle çeşmelerden su taşırdı kadınlar
Bir köşede yaralı bir kuş gibi dururdum
Salıncaktan düşen bir çocuk gibi
Dizimin yarasını gül zannederdim o yıllar
Mahalle bakkalından leblebi tozu alıp
Tahtadan kılıçlarla kara murat olurdum
Radyoların içinde küçük adamlar yaşardı
Bulutlar atılmış bir pamuk gibi toplanır
Çatlamış toprağa yağmurlar yağardı
O zaman dünya annemin gözleri kadardı
Kopan bir sapan lastiğinin çaresizliğinde
Günler cebimden düşürdüğüm bilye gibi kaybolurken
Biliyorum şimdi köşe başından dönüp gelecek
Çamaşır sepeti satan eskicilerin alıp gittiği ömrüm
_______________________________
“Türk Edebiyatı” dergisi – Ağustos 2016