Ezgileşme Bilinci ve Şiir

HAYRETTİN TAYLAN
Ezgileşme Bilinci ve Şiir
 
Şiir, içsel bir çıkartmadır, duyumsamaların bilinçaltından ruha, kaleme, sözcüklerin dansıyla edebi bilincin diliyle çıkmasıdır. Bazen telkindir, içsel duyuların haremidir. Kendini aşmanın imgesel sihridir.
 
Bazen bir dizeyle onlarca romancıyı, fikir yazılarını dize getirmektir şiir.
 
Dizelerde kalabalıklaşmaktır, yalnızlığın dilinden kaçıştır şairlik ya da şiir.
 
İmgesel, edebi limanlara sözsüz kayalar bırakmaktır, duyguların çarpmasına zemin hazırlamaktır. *Yersizlikleri arındırmaktır, içsel bir arınmadır, ruhsal duruşu sızdırmaktır yaşama.
 
Şair, ruh, duygu dünyasında kendi su kuyusunu kazıp şiirsel sular çıkarandır. Suyun içinde duyguya su isteyen kişidir. Kendini bulma savaşında bir başkasını bulandır. Özüne ütülü sözcükler sunandır. Şair, kendi içyüzünü dünyanın vitrinine sunandır.
 
-Herkesi aynı duyguda bırakandır. Bütün dünyaya sololarını söyleyen duygu şefidir şair.
 
-İçten bir yanışın inadını dizelerde coşturandır. İmgesel zenginliğin ağası, derin anlamların derin kuyucusu, felsefi temlerin tematik aynası, insan ama biraz daha eşit insandır şair. Yani hünerin dilsel, imgesel, duyusal sesidir şair.
 
Şair; güzel duyguların kliniklerini açıp içsel dünyamıza hekimlik yapmaktır.
 
-Yıllarca bizi ısıtan güzel duyguların söz mimarıdır şair. Duygu iğnesiyle güzel yaşamlar dikip şık demlere bizi sunandır şair.
 
-Zekânın, dehanın, ince duyguları özelce bize sunan derinliğin iç sesidir. Bu iç sesi farklı çağrışımlarla, üst dil, üst zekâ, üst duyusal akışla verme hünerine sahip yazın emekçisidir.
 
Şimdi şiirselliğin güçlü bağı ezgileşmeyi biraz irdeleyelim. Her şiirin kendisiyle uyumlu bir müziği vardır. Her şiir, bu içsel ezgiyi kendi sunum zevkiyle verir. Her şiirde aslında içimizde özel tını bırakır. Şiiri okurken, bir şarkı , bir türkü, bir ağıt, bir ninni, bir tekerleme, bir nağme yaşar gibi oluruz.
 
Lakin, geleneksel bağın en önemli unsuru zaten müziktir, ezgiler, nameler, zılgıtlar, ahlar, yakarışlar, yüzlerce hayvan ve tabiat sesi.Dünyanın kendisi bile ezgi değil midir? Taşın bile müziği vardır. Dağın bile özel ezgisi vardır. Her varlık bir ezgi gibi kendisini çalar, kendisini dinler. Şiirin içindeki müziği okuyan kendince yaşar. Keza, şiir kişisinde aktarım önemlidir. Her şair, kendi sosyolojik çağın toplamlarından oluşur. Hangi çağda olursak olalım geleneksel beslenişler şairlerin can damarıdır. Şiirsel ezginin yanında şiirsel ezgilerden beslenişler vardır.Yani , türkü, ağıt, ninni , destan, efsane vs gibi geleneksel bağların ezgili ürünlerinden beslenip onları peotik metinlerine sunan yüzlerce şairimiz var.
 
Cahit Külebi’nin şiiri , türküler, ezgiler, ağıtlar, halk deyişleriyle vücut bulmuş“Tokat’a Doğru” şiirinin hemen anımsattığı türkü “Bu Dere Baştan Başa” dır.
Tokat’a Doğru” şiiri:
“Çamlıbel’den Tokat’a doğru
Tozlu yolların aktığı ırmak!
Ben seni çoktan unuttum,
Sen de unuttun mu, dön geri bak.

 
Atların kuyruğu düğümlü,
Bir yandan yağmur yağar ıslak…
Bir yandan hamutlar şak şak eder,
Bir yandan tekerlekler döner, dön geri bak.”

 
Yine günümüz şairlerin çoğunda ezgiler, türkülerden beslenişler vardır. Ehli beyt kültürüyle yetişmiş şairlerinde türkü ve ezgisel metinlerden beslenişlerin derin izleri var. Şiirdeki ezgisellik yanında,  ezgiselliğin kendisinden beslenişleri görürüz.
 
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Keza, şiirin içinde iç ses, şiire ayrı bir lezzet katmıştır. Geleneksel şiirin en güçlü bağı şiirde içsel ses, iç ahenk, sembolik unsurlar, sembolik unsurları besleyen söz sanatları şiire ayrı okuyuş, müzikalite katmıştır.
 
-Şiirsel ezgi şairin poetik becerisine kalmıştır.Şu gerçek ki her şiirde müziksel bir tını var.Bu tını, şiir kişisiyle, şiiri okuyan kişinin anlama, okuma kahramanlığıyla gün yüzüne çıkar. Fakat,şiir kişini algılayış da okurda farklı bir ezgi bırakır.O şiirin kattığı ezgisel tat birinde kavuşmayı, birinde ayrılığı canlandırabilir.
 
Şiirsel ezgi; şiirin  ezberlenmesi, içimizde özel bir tını oluşturması yanında aynı zamanda imgesel bir zenginlik katar.Divan şiirinde bu mazmunlarla yapılırken günümüzde imgesel derinlikle yapılıyor.Keza, imge ve mazmunları besleyen özel söz sanatlarının kattığı ezgiselliği göz ardı edemeyiz. Bu ezgisel ses, örtük söyleyişe, şiirin farklı yorumlanışını sağlamıştır.
 
-Şiirsel sezgiyle, yüreksel ezginin buluştuğu şiirlerin tadı hep başka olmuştur. Şimdi Türk şiirindeki üst dili, üst yüreği yakalayan şiirlerin çoğunda şiirsel ezgi yok mudur? Tema, metafizik, algısal derinlik olmasa da şiirsel ezgi o şiirleri büyük ve büyülü yapmamış mıdır?
 
-İstiklal Marşı, Süleymaniye’de Bir Bayram Sabahı, Sakarya Türküsü, Kaldırımlar, Yaş Otuz Beş, Bülbül, Han Duvarları, Makber gibi nice şiirde ezgisel dil, sezgisel buluşma, geleneksel müzikaliteden (türkü, mani, koşma) beslenişler görürüz. Bu büyük şiirlerin şiir kişisiyle, şiirleri okuduğumuzda bize bıraktığı tınıdır bunca büyü.Evet, bu şiirlerin birçoğunda poetik kusurlar, benim gibi üst bilinci, derin manaları, imgesel zenginliği arayanların diyeceği çok şeyi olsa da şiirsel kalıcılığa , toplumsal algıya , ezgisel zenginliğe üst örnekler olduğundan okur ve o şiirleri severiz.
 
-Şairin bilinçaltındaki derin sezgiler, ezgisel bir biçem olur. Her şiirde şairin bilinçaltındaki duyumsayışlarıyla, okurun sezgisel tınısı buluşur. Şiir içsel depoların, yadsılı duyunçların merkezi olan bilinçaltında özümsenir.Bilinçaltıyla , sezginin buluşması ,ilham ve poetik unsurların harmanlamasıyla gün yüzüne çıkar şiir.
 
-Modern şiirimizde geleneksel şiir gibi ezgisel bağlar güçlü olmasa da her şiirin kendi içindeki okuyuşta verdiği özel tını vardır.Kaldı ki imgesel şiiri besleyen en önemli unsurlar mecazlar, benzetmeler, sıfatlar, betimlemeler ve bunları besleyen söz sanatlarında özel ezgi var. İmgesel bağların iç derinliği ezgisel sözcüklerin kullanışıyla can bulur .
 
-Şiirin bestelenecek şekilde yazılması konusuna hiç girmeyeceğim. Besteleniş başlı başına bir algı ve alandır. Şairin işi bestelenecek şiir yazması değil, duyguların bestelenişini sezdirmesidir. Üst dille, üst algıya, üst çağrışımlara, yeni bir dille, yeni imgelerle, yeni manalarla, yeni poetik çıkışlarla şiiri sunmaktır. Kaldı ki şiirin bestelenme süreci, şiirsel biyografi gibidir. Kendi mecrası farklıdır zaten.   
 
Bestelenmek için yazılan şiirde sözcüklerin, şiirin ahenk unsurlarına borçlanırsınız Bu da şiirde şiirsel derinliği , ezgisel ve sezgisel büyünün bozulmasına neden olur. Yüzlerce şarkımız var.Hangisi üst şiir ki? Hangi şarkıcımızın bestesi üst şiire örnek verilebilir. Şiirsel derinlik, üst bilinç, sezgisel duyuş hangi şarkımızda var?
 
-Tüm şarkıları toplasak kaç üst düzey poetik şiir eder ki? Bestekârlarımızın şiirin entelektüeli olmadığından kaynaklansa da tek başına yetmez. Bu kadar kötü şarkının; bestekârların zekâ ve yazın cehaletiyle açıklanmaz. Bestelenen şiirlerde ödünç alınmış sözcükler, uyumlar, uydurmalar şiirdeki üst sezgiyi, derin bilinci, üst duyuşu kısıtlıyor. Çok iyi şiir bestelenmez.
 
Her şiir bize özel tını kapısı açtırır. Kapıyı açmayı bilmek lazım. Kapıyı açıp odalardan, sofalardan, pencerelerden, ayrı zevk, ayrı okuyuşu yakalamak lazım.Şiirsel ezgiyi yakalamak için üst düzey şiir bilincine bir o kadar şiiri sevmeye, anlamaya bağlıdır.
 
Ancak imgeler kendi kokusunu yayar.Koku her şiirde farklıdır.Her koku aynı olmayabilir.Misk ü amberi sunanla, gül suyunu sunan da var.Ama önemli olan o imgesel kokuyu hissetmek.İyi bir “bilinç burnu” da şarttır.
 
-Şiirsel metinlerdeki “eğer”ler, keşke’ler, “fakat’lar, okurun bakış açısıyla farklı boyut kazanabilir.Şiirsel temellendirmedeki ana direkler kırılabilir. Olsun, bütün bu arayışlar, duyuşlar, sorgulayışlar, beklentiler, eklentiler, algısal zenginlikler değil midir sanatsal bağların güçlenişi, değişimi. Bütün bu kokuşmuşluklar usta ellerde peotik güzel kokulara bizi götürür.
 
"Yahya Kemal, ‘in tabiriyle "halis şiir" nasıl ortaya çıkar. Bütün bu tanımsızlıkları bilerek, onlardan beslenip arınarak kendine özgü, kendine ezgi, kendine sezgi özel duyuşlarla halis şiire ulaşmak umuduyla…
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir