Fettah İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Fettah İsm-i Şerifi
 
“Fettah” İsm-i Şerifi öz olarak "Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran, hüküm veren” demektir. Geniş olarak ise “Kapıları açıp yardım eden, Nusret ve zafer lütfeden, varlıklara suret giydiren, suretleri temyiz eden, maddi ve manevi sıkıntılardan ve darlıklardan kurtaran” manasındadır. Diğer esmada olduğu gibi Fettah İsminde de asli manasına bitişik şekilde çok sayıda mana ve tecelli mevcuttur.
 
Lügatlere baktığımızda “Fe-Ta- Ha” fiili “Açmak, başlamak, (Mec.) başlamak, törenle açılış yapmak; topluma açmak; Bir sıkıntıdan içine düşülen bir müşkülden kurtarmak; yol açmak, çoğalmak, üşüşmek, bir yol çizmek” ve “Fettaha” fiili ise “Dış ile iç arasında iletişim kurdurtmak” manalarında da kullanılmaktadır (El Maani). İsim olarak “Fethun” ise “Açılış, başlama, iftitah” (Zıddı. İğlaka); “Nasrun, parlak bir zafer, bir savaşta bir müsabakada kazanılan başarı, şeref kazanmak” manası vardır. Ayrıca “Fethun” ismi “Akan su, iki hasım arasında verilen hüküm” ve dolayısıyla “Fettahun” ismi “Hakem” demektir (Kaamusu’l Muhit).
 
Bu ism-i şerifin ıstılah (Terim) manası ise İslami çerçevede çok daha zengindir. Diğer esmada olduğu gibi asli manası yanında tevhit akidesine uygun şekilde yan anlamları vardır ve akidemizin örgüsünde önemli bir yer tutmaktadır.
 
“Mevahib-u Ledünniye” eserinde sayılan Peygamberimizin (s.a.v.) 400 ismi arasında “Yoldaki engelleri kaldırma” manasında “Fettah” İsmi de vardır. Istılah manası itibariyle “Allah’ın (cc) izni ve inayeti ile bir peygamber, tebliğci ve temsil edici olarak hidayet yolları önündeki engelleri” kaldıran demektir. Doğrusunu Allah (cc) bilir.
 
“Sayısız çoklukta ve mahiyetteki varlığın her birinin ayrı ayrı suretler ve mahiyetlere büründürülmesi”;
“Tohumun açılıp filizlenmesi, büyümesi, meyve vermesi”;
“Bir çocuğun doğması, var edilmesi ve içindeki insan nüvesinin tam kemale erecek tarzda tekâmülü”;
“Müşkül, kapalı ve zor durumlardan çıkılıp feraha ve çarelere erişilmesi”; “Büyük fetihler ve zaferlerin verilmesi ve gönüllerin kazanılması yani hakka açılması”;
“Hak ile batılın mahiyetlerinin ve çekirdeklerinin temyizi ve ayrıştırılması, her birinin kendine mahsus suret ve mahiyette ta Cennet ve Cehennemin varlıklarının yaratılmasına kadar netice vermesi” gibi nice tecelli ve tezahürler Fettah ism-i şerifinin tecellileridir.
 
Allah (cc) her bir varlığa mahsus suretler tayin etmiş, tasavvur etmiş, sanatkârane yaratmıştır, işte bu suretlerin mahsus surette tayinleri ve varlık âlemine çıkmaları Fettah İsm-i Şerifi tecellisidir. Bizler bundan dolayıdır ki, Allah’tan dilediğimiz hayırlı işlerin, zaferlerin, bolluğun, genişliğin, vs. O’nun hoşnut ve razı olacağı tarzda şehadet âleminde yaratılması için Fettah İsm-i şerifini vesile kılarız. Zira Allah’ın (cc) yarattığı tohumun ve nüvenin filizlenmesi süreçleri ve mahiyeti en az tohum kadar önemlidir. Zira tohumun neşv-ü neması birçok başka olumlu şarta bağlıdır. Bu şartların hepsinin de yaratıcısı ve idare edeni mutlak kudret sahibi Allah’tır (cc).
 
Bir insanın yaratılmasında, insan varlığının neslinin devamı için ayrı ayrı mahiyetlerin yaratılması, ona hususi suret ve mahiyet verilmesi, gelişmesi ve büyümesi, olgunlaşması, nihai planda Cennet ve Cehennem gibi iki kozmik neticenin de var edilmesine kadar bir tekâmül süreci yaşamasında Fettah İsm-i Şerifi her aşamada mütecellidir. Her aşamada insan ayrı bir surete kavuşur, ayrı bir mahiyete büründürülür. Öyle ki her safhada ayrı bir âlem yaratılır, ayrı bir çevre tasavvur edilir. Bunun küçük bir örneğini tabiat hadislerine ve tekvin süreçlerine baktığımızda çok açık müşahede ederiz.
 
Bir kere her nefeste insan mahiyeti maddi ve biyolojik olarak değişmektedir. İnsanla birlikte çevresindeki kâinat da değişmektedir. Bu değişim içinde insan her daim zikir, şükür ve teşbih ile mükellef kılınmıştır. Zira içinde yaşadığı dünya da dinamik bir dünyadır. İmtihan dünyasındaki vazifemiz bitince yaşayacağımız ahiret âlemi ve bilgisini edindiğimiz Cennet ve Cehennemin suretleri ve mahiyetleri de Adil, Kadir, Kahhar, Muksıt, Rahim, Hayy gibi isimleri yanında Fettah İsminin de tecellilerindendir.
 
Bu İsm-i Şerifinin tecellisiyle Allah (cc) bizleri içinde bulunduğumuz müşkül hallerden, darlıktan ve yokluktan kurtarır. Tevhit sırrıyla her kendisine ıztırar diliyle dua eden varlığın ve hususen kullarının sesini ve imdat çağrısını duyar ve anında en güzel ve hikmetli şekliyle yardım eder. Yolluğa varlık; darlığa genişlik; fakirliğe zenginlik; mazlum ve mağdur kullarına himaye; içinden çıkılamaz derecede aklımızı sıkıştıran çetrefilli müşküllere çözüm; dertlere deva ve hakeza türlü lütuflarda bulunur. Eğer ki insan idraki anlar, gözü görür ve kalbi hisseder olsun.
 
Diğer yandan Allah (cc) hak ile batılın çekirdeklerini ve mahiyetleri ta ezelde temyiz ve tefrik etmiş, aralarında ebedi hükmünü vermiş ve öylece yaratmıştır. Ezeli ilmi ve hikmeti içinde var olan bu husus zaman ve mekânı bilemeyeceğimiz ölçüde büyük ve çeşitli dünyalarda her daim tefrik ve temyiz edilmekte, mutlak ve hakiki hüküm sahibi (Hakem) olan Allah (cc) Fettah ve Hakem isimleriyle tecelli etmektedir. Bu öyle bir tecellidir ki, hak ile batılın arası adeta yer ile gök kadar açılmış, gören gözlere ve düşünen akıllara sunulmuştur. Bu sunma da hem kâinat kitabı şeklinde tekvini hem de Kuran gibi tedvini hem de Peygamberimiz (s.a.v.) peygamberler (a.s.) gibi temsili surette yaratılmıştır. Sonra da bütün bunları idrak edecek bir akıl, hissedecek bir kalp ve görecek bir göz ve gayet hususi bir vicdanla insanı donatmıştır.
 
O Allah’a (cc) şükürler olsun. Bu asli mahiyetin devamı mahiyetinde de hak ile batıl mücadelesini devam ettirecek kullarını yaratmıştır. Bu mücadelede nerede olduğumuzun en büyük işareti sözlerimiz değil, her şeyden önce nefsimizde ve kendi içimizde ne derece hakkı temsil ettiğimizdir. Allah’ım (cc) bizi Fettah ism-i şerifinin tecellilerine mazhar kılsın.
 
Allah (cc) Fettah isminin tecellisiyle kapalı (Muğlak) kapıları açıp, bize maddi ve manevi kapılar açtığı gibi büyük zaferler ve fetihler de lütfeder. Bizim vazifemiz her hal ve şartta “Ya Müfettiha’l ebvab! Hayırlı kapılar aç bize” diyerek dua ve tazarruda bulunmamızdır. Zira O Allah ki (cc) zorluğun her çeşidinden ve darlığın her türlüsünden bizi feraha çıkarır, bolluğa ulaştırır, huzur ve sükûna erdirir. Günahkâr kalplere tövbe kapısını açar ve ümit deryasından rızık nasip eder; mazluma himaye sağlar ve zalimi kahhar ismiyle kahr u perişan eder; çaresiz aklımızı ve kalbimizi hidayetiyle felaha çıkarır.
 
Lafzen de bildiğimiz manasıyla, Fettah İsmi tecellisiyle Allah (cc) razı olduğu ve liyakat sahibi kullarına fetihler ve zaferler nasip eder. Büyük ve sembol şehirlerin (Kudüs, İstanbul, Şam gibi) ve devletlerin (Bizans, Sasani) zapt edilmesi ve takiben de milletlerinin kalplerinin ısındırılması ve İslam’a açılması Fettah İsminin tecellilerindendir. Büyük ordulara karşı Nusret verilmesi, milletlerin ve insanları fevc fevc İslam’a koşmaları da “Feth-i Mübindir”. Allah (cc) bu Nusret ve Feth-i Mübine mazhar olanların çokça kendisini tespih etmelerini ve istiğfarda bulunmalarını emretmektedir (Nasr Suresi). Dikkat edersek tavsiye veya işaret değil, emir söz konusudur. Bu ne güzel bir temyiz mührüdür.
 
Küfür ve istidraç içinde olup da zaptedenler ve muzaffer olanlarda azgınlık, öfke, zulüm, fitne, yalan, iftira, fücur arttıkça artar. Müslüman fatihlerde ise tespih, tezekkür, tefekkür, mülayemet, bağışlama, sulh ve ıslah, nihayet hakkın tebeyyünü parladıkça parlar. Nitekim ele geçirme ve zaptetme ile fetih arasında maddi planda bile ciddi fark vardır. Kaldı ki manevi manada bu fark çok daha büyüktür. Diğer yandan şunu da ifade edelim ki, büyük fetihlerin verildiği zaman ile gerçekleştiği tarih farklı olabilir. Mesela İslam tarihinde Mekke’nin Fetih müjdesi Hudeybiye Müselahası esnasında verilmiştir. Bu müjde sadece şehrin maddi olarak zapt edilmesi değildir. İnsanların kalplerinin kazanılması, fatih unvanına mazhar kılınmışların buna ehliyet ve liyakat kesp etmeleri geçmiş zaman kipiyle ifade edilmiştir
.
Kalplerin Allah’ın (cc) hidayet tecellilerine ve lütuflarına açılması; dalalet vadisinde mahsur kalmış ruhların Veliyy-i Hakiki olan Allah (cc) tarafından nura çıkarılması büyük fetihtir kuşkusuz. Fitne zamanlarında hak suretini giyinmiş batıl ile batıl çamuru üzerine atılmış hak arasındaki farkın anlaşılması da Fettah isminin tecellilerindendir. Allah (cc) bizi anlayanlardan eylesin.
 
Vakıa hak ve batıl mücadelesinde öyle zamanlar olmuştur ki, Mekke’nin senadid (Büyükleri) ve ahalisi bir tarafta, hakkın mübelliği Peygamberimiz (s.a.v.) bir avuç müminle birlikte bir tarafta kalmışlardır. Türü iftiralara ve hakaretlere maruz kalmışlar, evleri kuşatılmış ve çepeçevre kuşatılmış ve boykotla her tür ihtiyaçları hayat memat çizgisinde mahrumiyetle karşı karşıya bırakılmıştır. İşte böylesi zamanlar için de şunu söyleyebiliriz ki, kalplerin, ruhların ve akılların cebren ve aldatmalarla batılın kalabalık topluluklarını teşkil etmeleri başkadır, iman ve tevhit kaynağıyla ısınan ve beslenen ruhların/ kalplerin fevç fevç İslam milletine dâhil olmaları başkadır. Hak ve hakikat meselesinde sayıların aristokrasisi değil, hakikat-şinaslığın samimi kabulleri önemlidir, ihlas ve samimiyetin gerçeğe yapışması önemlidir. Bazen hakikat, hak ve iman toprak altında bir nüve ve bir tohum gibidir. Fetholunacağı zamanı “Lihikmetin” beklemektedir.
 
“Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik” (Fetih/1) müjdesi vahyolunduğunda artık bütün perdeler açılır. Fetih Suresini dikkatli okuduğumuzda bu açıdan çok kapılardan geçer ve perdelerin ötesini görürüz. O sure-i celilede Peygamberimize (s.a.v.) “Ta ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana şanlı bir zaferle yardım etsin” (Fetih/2) müjdesiyle hitap buyurulmaktadır. Yine kâfir ve müşriklerin kalplerindeki gizli duyguları da açığa vurmaktadır: “Hayır, siz resul ve müminlerin ailelerine ebediyen asla dönmeyeceklerini zannettiniz ve bu zan kalplerinizde süslendi. Kötü bir zanda bulundunuz. Ve siz helake müstahak bir kavim oldunuz” (Fetih/12). O kutlu müminler için ise “… Allah da resulünün ve müminlerin üzerine sekinetini indirdi. Ve takva sözü onlara elzem oldu (Hak ettiler). Ve onu (Takva sahibi olmayı) en çok onlar hak ettiler. Ve ona ehil (Layık) oldular. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir” (Fetih/26).
Bu ne güzel bir övgüdür, hem de yaşarken!
 
“Ey Fettah olan Allah’ım! Bizim kalplerimizi, ruhlarımızı ve hissiyatımızı İlahi feyizlerine, hidayet nimetine, sübuhat-ı veçhin feyizlerine, Senin korkuna ve Senin muhabbetine aç, öyle aç ki Senden başka hiçbir şey Senin mülküne girmesin, giremesin! İçimizde yarattığın ve vicdanımızda gizlediğin hak, hakikat ve iman nimetinin nüvesinin neşvü nemasını nasip et. Bize ferdi planda suretlerin en güzelini ve mahiyetlerin en hayırlısını müyesser kıl.
Ya Fettah, bizi hak ve hakikat ve imanın dairesinde yaşat, inhiraf ettirme, yanlış kapılara baktırma, bizi kendinin razı olarak açtığın kapılara kul eyle. Fitne zamanlarında hak ve batılı ayırdığında bizi hak üzere kıl, iman nimetiyle meşbu kıl, başka başka yollara saptırma. Yine bizleri iftiraya maruz kalmış haktan uzaklaşmaktan ve batıl elbisesi kuşanmış batıla yapışmaktan muhafaza buyur. Bizi Kuran ve Peygamberinin (s.a.v.) vazettiği ölçülerden başka ölçülere müracaat ettirme. İçimizdeki ve dışımızdaki gerek idrakimiz gerekse hakikati halden dolayı zaten öyle olan darlıklardan, zorluklardan, fitnelerden, her tür şerden muhafaza buyur; önümüzde hayır kapıları aç ya Müfettihu’l Ebvab! Bize Nusret ver, zafer ver, fetih ver ya Rabbi. Tespih, tezekkür, tefekkür, tazarru, istiğfarda bulunma samimiyeti ve ihlası ver Allah’ım. Bizi Fetih verdiğin Sevgili Peygamberinin (s.a.v.) ve övdüğün güzide ashabının temsil ettiği hakikat ve amellerin dairesinden ayırma. Âmin.”
 

 

ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir