CANER KUT
Gece Müziği |ÖYKÜ|
Geceleri müzik dinlemek ve uyurken müziğin çaldığını bilmekten müthiş bir zevk alırım. Nedendir bilmiyorum, kendi uyku sesimi böylece bastırmış olmaktan derin bir güç de alıyorum sanki. Karanlık fonda hafifçe belirip gelişen bir ses, doğallığın, ürküntü veren gerçekliğin düşsel iradeye teslim edilişini mümkün kılıyor olabilir. İşte bu süreç beni bahsettiğim duygusal zemine yapıştırıyordur belki de.
Bir gece yeni doldurttuğum kaseti takmış, en sevdiğim ses ayarını işaretlemiştim. Kaset çalmaya başlayınca aynı ayardaki bir derinlikten gelen dürtüyle yatağıma uzanmış ve örtüyü üzerime çekmiştim. Müziğin ruhumda bulabildiği karşılıkları, sadece iç bağlantılarımla ilgili olarak, kodlamaya başlamıştım. Uzun bir süre geçmesine gerek kalmadan büyük ölçüde belirlenmiş bir durumda sesin düzenine teslim olmuştum. Bu, uykunun en saf halinden seslenebileceği bir zemindi. Gerçekten de bu ritmin uykunun bütün tonlarını seçmeme imkân verebileceğini düşünüyordum.
Ne olduysa, bir anda kasetin dönüşünde bir gariplik fark ettim. Dikkatimi arttırdığımda müziğin olması gereken sistemin dışına çıkarak farklı sesler türediğini anladım. Şu halde kalbimdeki ritim bozukluğu dışında iç bağlantılarım da yeniden gözden geçirilmeliydi. Seslerdeki farklılığın gittikçe arttığını açıkça hissedebiliyordum. Müziğin düzenini kurduğu kalp ritmimin ve iç bağlantılarımın bu hızlı değişime ayak uydurması bence imkansızdı. Alışkın olduğum sesleri ve karşılıkları artık tanımaz olmuştum. Tepkisini alamadığım vurgulardan başka içimde aynı zamanda bozulmalar baş gösteriyordu. Bir karmaşa (şimdi ben ona kompleksite diyorum) içindeydi ve daha da kötüsü karmaşadaki tüm birimler düzenin en derinlerinden gelen yeni vurgularla sürekli değişiyor, yeniden düzenleniyor, kurulan her yeni düzenler iç içe geçerek inanılmaz şekilde yeni vurgular üretebiliyordu.
(Bu arada istemli çalışan organlarımın uyku halinde olmasına şükrediyordum, yoksa ben durumu çözümleyene kadar, muhtemelen hepsi müthiş hızla dönen bir atlı karıncanın birden kopmaya başlayan parçaları gibi etrafa savrulacaklar ortalığı darmadağın edecek ve film orada zaten bitecekti. Uyku bunun için teşhisi de tedaviyi de kolaylaştırıyordu.)
Bir süre daha böyle devam etti. Sonra kasetin bir yerde takıldığını hissettim. Sesler tek düze devam etmeye başladı. Yine de daha içerde bir dönüşün halen sürdüğü belliydi. İçten içe yine de dönen bandın tam yerini kestirmek istedim ve yeni vurguların daha çok buradan çıktığını anladım. Bandın durduğu yerde şekli de bozduğundan yeni bir dönüşüm yapıyordu; önceki sarmış olduğu ritimleri içinden tekrar çıkarıp kaldığı ritme katıyor, ardından, ortaya çıkan düzenin karşılıkları da bandı diğer yönden harekete geçirip daha iç ritmi kıvırarak yeniden ve sürekli değişebilecek bir düzeni kuruyordu. Âdeta evrenin merkezine inen bir rota beliriyordu. Ben henüz olay ufkunda dolanıyordum.
Doğrusu bu işin sonunu daha da çok merak ediyordum.
Ne yazık ki, uykunun gerçek ritmi üzerime çektiğim örtünün altını çoktan işgal etmişti. Uyandığımda ise kaset çoktan bitmişti. Bandı Arapsaçı gibi dolaşmıştı.