İLKNUR İŞCAN KAYA
Gelinciklerin Kalbi
Zaman, çözdü ipini -birden-
Tarttı çekilirken puslu yuvasından
Üzdüğü manolyaların hüznünü
Çaldığı gelinciklerin kalbini…
Duyarsız yüzdürdüğü kayıkların verdiği
Yalancı sözleri gizledi bir bir…
Korkusuzca geçti
Yüzündeki keskin beyazlığın izi ellerinde
Kimsesizlik tünelinden.
Acımasızlık meşalelerinin dalgalandığı gecenin
İnce dokumasından sızan
Minik ışıkları topladı
Ekti kirpiklerine.
Besledi korkuya inat arıtılmış sözlerle
Akıttı direnen tohum üzerine
Damla damla aşkın incittiği sabrı…
Çiçekli hüznün döktüğü yazgı
Tecrübe oldu elem kuyusunda gezene.
Koklamayı bırakırken tuttu nazik inceliği
Tebessümden uzak kesikli yaşamı…
Seranatı başladı an kollayan
Moru ateşe karan akşamların.
Tanımaz kimseyi -kimse onu-
Geçiverir oluk oluk soluğu birikirken
Susmayı bilen
Zaman gölüne demirleyen
Sonsuz karanlıkta…