Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73
Film-San Vakfı tarafından hayata geçirilen, "Genç Sanatçıların Kültür Sanat Alanındaki İstihdam Politikalarına Bakış Açısı Zirvesi", sinemaya gönül vermiş genç sanatçıları usta sinemacılarla; yapımcı, yönetmen, senarist ve oyuncularla buluşturuyor.
"Yapımcılar Gözüyle Film Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri"
Film-San Vakfı tarafından hayata geçirilen, "Genç Sanatçıların Kültür Sanat Alanındaki İstihdam Politikalarına Bakış Açısı Zirvesi"ne, yapımcılar Necip Sarıcı ve Elif Dağdeviren konuk oldu.
"Yapımcılar Gözüyle Film Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri" başlıklı oturum, Beyoğlu Belediyesi Gençlik Merkezinde gerçekleştirildi.
Yeni Lale Film'in sahibi Sarıcı, farklı üniversitelerden zirveye katılan öğrencilerle, sinema sektöründeki yolculuğunu ve tecrübelerini paylaştı.
Sinemalarda makinistlik yaparak sektöre adım attığını ifade eden Sarıcı, Yeşilçam'ın ünlü stüdyolarından Lale Film'de çalışmaya başlamasının kendisini çok geliştirdiğini söyledi.
Sarıcı, Lale Film'e yetiştirilmek üzere başladığını belirterek, "Ses mühendisi işten ayrılınca mecburen sesçi oldum. Boza yapa, bu işleri filmlerin içinde öğrendik. Yeşilçam'da birçok ünlü isimle çalıştım. Orası bizim için bir okuldu. Stüdyo içinde öğrenerek çalıştık. Yaklaşık 2 bin yakın filmin sesini düzenledim." dedi. Sinema sektöründe bulunmaktan dolayı hep mutlu olduğunu aktaran Sarıcı, şunları kaydetti:
"Günlük 16-17 saat çalışırdık. Patronlarımız insancıl olduğu için mesailerimizi hep verdiler. Ek işlerle birlikte iyi paralar kazandım ve birikim yaptım. Metin Erksan'la iyi tanışıyorduk ve onunla, 1968'de 'Kuyu' filmini yaptık. Böylelikle, Türkiye'de çekimi en uzun süren filme imza atmış olduk. Dinar'da 3,5 ay ve İstanbul'da 2,5 ay çalıştık. Beni aşan bir bütçe çıktı ortaya. 1969'da Adana'daki ilk festivalden filmi istediler. Orada yarışmaya katıldı ve birinci oldu. Bir makinistin yaptığı film toplamda 6 ödül aldı."
Sarıcı, 1973'e kadar Lale Film'de çalıştığına, sonrasında ise kendi şirketini kurduğuna dikkati çekerek, bine yakın filmin ses işlerini yaptığını, dönemin en popüler filmlerinin o stüdyodan geçtiğini dile getirdi.
Yapımcı Dağdeviren de çok farklı sektörlerde yer aldığını, babası Yılmaz Dağdeviren'in o dönemde TRT'de bulunduğu görevinden dolayı sinema sektörüne çok yakın olduğunu anlattı.
Bugün iş hayatında geldiği noktayı ailesinin sağlamadığını ifade eden Dağdeviren, "Babanız ne kadar güçlü olursa olsun, donanımınız yeterli değilse, girdiğiniz yerde ömrünüz en fazla 2-3 ay olur. İş peşinde koşarken, tanıdığınız insanların kapı açmasını beklemeyin. Kendiniz yol yürüyün." dedi.
Bir yapımcının, filmin bütün adımlarıyla yakından ilgilenmesi gerektiğini vurgulayan Dağdeviren, "Teknolojiyi çok yakından takip etmek gerekiyor. Afiş ve fragman eskisinden önemli bir hal aldı. Yayın mecraları değişti. Filminizin yer aldığı mecra, bir sonraki filminizin geleceğini de belirliyor. Bu tip gelişmeler, sektörde yeni iş alanları da oluşturuyor. Şimdi yapımcının ilgilenmesi gereken bir de sosyal medya çıktı ortaya. Sosyal medya da kendi içinde alanlara ayrıldığı için, iyi bir yapımcının bunların karşılığını da iyi biliyor olması gerekir." değerlendirmesini yaptı.
Dağdeviren, gençlerin öncelikle yabancı dil öğrenmeleri gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Teknoloji, bir filmi kendi başımıza yapmamıza da aracılık ediyor. Bunun da yaratıcılığı arttıracağını düşünüyorum. Bütün bu süreçler de bizi yeni bir seyir dünyasına götürecek. Türkiye kendi içine kapalı bir ülke gibi gözüküyor ama değil. Türkiye artık bu sektörde de yurtdışına ürün satabilen bir ülke. Çünkü Türkiye, kendini teknolojiye adapte etme konusunda aslında Avrupa ve Amerika'yı geçti. Türkiye'nin bu manada artık sınırları yok. Dünyaya açılmak kolay ama rakipleriniz çok olduğu için işiniz zor."
Yönetmenler Gözüyle Film Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri"
Film-San Vakfı tarafından farklı üniversitelerden 80 öğrenciyi Beyoğlu Gençlik Merkezi'nde bir araya getiren "Genç Sanatçıların Kültür Sanat Alanındaki İstihdamı Politikalarına Bakış Açısı Zirvesi"nde, "Yönetmenler Gözüyle Film Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri" başlıklı bir oturum yapıldı.
Etkinlikte konuşan yönetmen ve yapımcı Osman Sınav, Türkiye'de dizi ve sinema sektörüne dair geliştirici politikaların üretilemediğini söyledi.
Osman Sınav, sektörün gittikçe zayıfladığı yorumunu yaparak, şöyle devam etti:
"Bu pazarın var olduğunu zannediyoruz ama maalesef artık böyle bir pazar yok. Son 3-4 yıldır yapılan hiçbir şey, doğru dürüst satılmıyor ya da daha önceden yapılanlar satılıyor. Mesela ben 'Acı Hayat' dizisini en son Peru'ya sattım. Nereden nereye değil mi? Fakat ondan sonra Osman Sınav romantik komedi yapmaya çalışınca o satılmıyor. Çünkü dünyanın her yerinde sabun köpüğü gibi bir şey… Bütün bunların da kaynağı telif haklarının çalışmıyor olması. Çalışıyor olsa biz kendi kendimizi dizayn ederiz. Sanatçı zaten kendisini dizayn edebilen insandır ama maalesef kendimizi ve sektörümüzü dizayn edemiyoruz."
Sinema sektöründe bir ilerlemeye ihtiyaç olduğunun altını çizen yönetmen, "Televizyondaki canlılık sinema sektörünü beslemiyor. Onu da besler hale getirmek lazım. Sektörün insanları, gelirini yüzde 90 televizyondan elde ediyor. Televizyondaki bu canlılığın, endüstriyel gelişmenin sinemayı da beslemesi ve canlandırması gerekiyor." diye konuştu.