Gri Şehrin Tutsaklarına

SELAHATTİN YILDIZ
Gri Şehrin Tutsaklarına
 
Tutunmaya çalışırken, kayıp gitmek ömürden. Değirmen taşlarının arasında öğütüle öğütüle. Buğday tarlalarında bıldırcınların ardından koşan çocuklar gibi. Hiç yakalayamayan ama, heyecanla her defasında aynı şeyi yapan.
 
Yalancı tayların arkasından koşar adımların durağı nerede. Yalancı tayların nalları da yok bilirmisin. Ehlileşmemiş, evcilleşmemiş. Önce insan evcilleşti, sonra hayvanları ehlileştirdi. Ehlileşmeyi onlara bıraktı kendi evcilleşti. Metropoller artık evcil insan yığınlarına teslim. Önce toprağı istila ettik, sonra koca binalar, sonra koca köyler inşa ettik. Şehir insanı taşıdı, insan şehirde taştı. Yetmedik, yetinemedik. Kültürler karıştı birbirine. Kelaynak kuşu gibi ortada kaldık. Karma bir kültürün potporik renklerinde kaybolduk.
 
Düğünlerimiz değişti, geleneklerimiz, adetlerimiz, ve daha bir çok şey. Birbirimize tahammülüz kalmadı. Sınıflara bölündük. Siyaset bilimcilerin ve din simsarlarının kategorize ettiği bir arenada, kendi beslediğimiz boğaların önüne atılıp koşan İspanyollar olduk.
 
Her birimiz metal tozları gibiydik. Güçlü mıknatısların çekiminden kurtulamadık. Her grubun gizli mıknatısları vardı ve biz onlara gönüllü yapıştık. Öyle inandık ki bu aidiyete, mıknatısları koruyan minik metal tozu olduğumuzu dahi unuttuk. Nereye bu kaçış, nereye bu savrulup kalış.
 
Asgari ücretlerin yetmezliğinde, asgari hayatların yetişmeye çalıştığı metropoller. Selamlar ve hoşçakallar değişip çakal bir lügatin sözlüğünde anlamsızlığa büründü. Sahi nereye gidiyoruz hep birlikte.
 
Toprak üzerinde hala bitmeye devam eden yüzlerce tohuma Fransız kalıyor çocuklarımız. Sosyal ağları kullanalım derken onun bizi kullandığını itirazsız kabul ettik. Boynumuzda görünmeyen zincirlerle cihazlara bağlan köleleriz artık. Her gün kimin vurduğu belli olmayan kırbaçlarla esaretimizi makul görür olduk. İşin en acı yanı herkes bunun farkında ve hatta eleştirisinde ama gönüllü telaşesinde. Ne yazık ki programlanmış robot gibi şifremizi çözenin emrine girdik.
 
Biz ne olduk bilen var mı. Bizler şehirlere medeni olmaya geldik. Daha iyi bir yaşam arzusu taşıdık. Sonuçta metropollerin gri blokları arasında nedensiz yaşayıp, ölümü bekleyen canlılar haline geldik. Nereye bu gidiş arada durup soralım. Kentimize, kentimize, aklımıza ve hatta ervahı ezelimize.
 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir