MEHMET BAŞ
Gülümse Bir Gül İçin
Güllerin adına başlayalım söze… Sözler gülsün, gül gülsün, dünya gülsün… Gülü sevenler dikenine bakmasın… Gül tufanında gülden gemilerle aşılsın dağlar. Gülün asası gülden denizlere yine gülden yollar açsın… Bırak öfkenin ve bıkkınlığın ellerini… Bir gül için gülümse… Bir gül için yine gülleri doğursun kara toprak…
Her şeyin hiçbir şeye döndüğü yerde gülümse. Çokluğun tekliğe büründüğü meydanlarda, akan kanın damarları dolduran çağrısında, suskunluğun çığlıklara büründüğü yerde sadece ve sadece gülümse. Gülümse gökyüzünü bulutlarla dolduran yağmurlardan önce… Gülün kadehini tebessümlerin şerefine kaldır. Gül şarapları ile sarhoş ol. Güller açan bir gül ağacının altında güller misali gülümse.
Korku denen çöl tilkisi uğramasın senin semtine… Kin yılanı akmasın bahçene… Gülümseyişin aslanların kükreyişi gibi doldursun meydanı bırak riya tavşanı koşarak kaçsın yanından, bırak tilkiler uğramasın semtine… Kimse gülümsemene bir fiyat biçemez. Kimse senin tebessümlerine susturucu takamaz. Kimse gülümseyişine dur diyemez. Kimse kalbinin koridorlarında senden izinsiz dolaşamaz. Gülümse ki bahar gelsin kara kışlara. Gülümse ki çözülsün kara sevdanın buzları.
Gülümse… Buza kesmiş sözlerin yandığı yerde, ateşten bir koridorda alevler içinde koşarken, şaşkın süvarilerin mızraklarında güneşin doğuşunu beklerken… Muhasebesi yapılmış hüzünler defterine şerh düşsün tebessümlerin… Yüzünün deltalarında tebessüm ırmakları doğsun… Aksın sabrın ve aşkın denizlerine doğru.
Gülümse anlamsız bir koşunun nefese nefese bırakan gölgesinde… Ümitsiz şarkılar dinlerken kaybettiklerini düşünüp ağlarken ve elinde sana ait hiçbir şey kalmadığında, gülümse hayatın yüzüne. Gülüşün bir şamar gibi değsin suratına kirli yüzlerin… Gülüşün yağmurlu havalarda saçaklar altına saklanan kuşların kanat çırpınışlarına dönsün… Fakirlerin sofrasına buğusu tüten bir ekmek olup konulsun… Yalnızların sokağına bir selam olup yayılsın… Üşüyenler gülüşünde ısınsın…
Gülümse seni senden çalmak isteyenlere karşı… Gülüşünün altında gökkuşakları belirsin. Kimse seni bu yangın mavisi göğün altında ağlatamasın. Gülümse kara kışların sokağından geçen atlıların ardından. Yağmurdan paltolar giyerken üstüne… Çöllerin kurumuş toprağına öylece yağarken…
Düşün ki az sonra infaz edileceksin ve bir cellât idam sehpasında boynuna yağlı ilmeği geçirecek. Son çırpınışlarını seyredecek şaşkın ve ürkek birkaç göz. İşte orada bütün saçmalıklara bütün anlamsız hikâyelere ve bütün çıkmaz sokaklara karşı sadece gülümse…
Gözleri kinden kıpkırmızı kesilmiş adamlar kesecek yolunu. Ellerinde silah bıçak ne varsa sana doğrultacaklar. Belki seni senden çalacaklar. Sakın ağlayıp korkuya kapılma ve sadece gülümse…
Gam pazarında hüznün tezgâhındasın. Sabah akşam gam ve korku satanların yanındasın. Orda kalbini paslı bir kılıç gibi kesen korkunun eteğine yapışmadan sessizce gülümse. Gülümse ki gam pazarı neşe çarşısına dönüşsün. Gülümse ki dağılsın şehrin üstünden kara bulutlar. Gülümse ki ahrazların dili çözülsün…
Gülümsemene zulmün gölgesi düşmesin… Mazlum bile olsan hiçbir zaman zalim olma… Şımarık kahkahalar yanaşmasın semtine… Unutma garipleri güldürdüğün kadar yetimleri sevindirdiğin kadar hakkın var gülümsemeye… Bunu sakın unutma.