Habir İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Habir İsm-i Şerifi

“Her şeyden haberdar olan” manasındadır. Bu haberdar olma “Her şeyin iç yüzünün ve gizli taraflarının bilgisine sahip olmayı içermektedir”. Geniş anlamıyla Habîr, “Her şeyden haberdar olan; her şeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle haber sahibi; mahlûkatına ve hususan kullarına yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakan” manasını taşımaktadır.
İlk planda, Allah (cc) öncelikle bu isminin tecellisiyle bizatihi kendi esmasının esrarını bilmektedir. Esmanın esrarının bir kısmı mahlûkatta ve eşyada mündemiçtir. “Allah’ım bana eşyanın hakikatini künhüyle bildir” diyerek dua eden Şanlı Nebi (s.a.v.) aslında esmanın tecelli ve tezahürlerinin hakikatini idrak için duada bulunmaktadır. Eşyanın künhüyle hakikatinin idraki gerçekten marifeti Sani’den (cc) başka ne olabilir?

İkinci planda ise Allah (cc) mutlak manada, her şeyden haberdardır. Özellikle de “Halk okyanusundaki” “esrar denizinden” hiçbir damla veya hiçbir köpük yoktur ki O’nun (cc) bilgisi dışında olsun. Bu adeta Rahman Suresinde anlatılan “Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (Sultan)' olmaksızın aşamazsınız” (Rahman/ 33) İlahi Saltanatın bilgi ve nüfuz veçhesi gibidir. Sultanın izni gibi bilgisi de göklerin ve yerin arasındaki her şeyi özellikle bütün gizlilikleri kapsamaktadır. 
 
İsim olarak “Habir” uzman, ehliyetli, uzun bir tecrübeye bağlı olarak mükemmel bir bilgiye sahip olan; âlim (Derin bilgi alanında çok bilen); haber, bilgi, birinden elde edilen istihbarat; haber, bir olayın ilk duyurulması, duyum; dilbilgisinde yüklem yerine; fiil olarak denemek, tecrübe etmek; anlamak, farkına varmak (Alime) anlamında görmek, ayırt etmek, anlamak, tespit etmek, öğrenmek, bir şeyin müktesebatını kazanmak, bilmek, anlamak, bir şeyden bilgilenmek, tanımak, bir düşüncesi olmak, bir şeyin nosyonu, bir konuda bilgilendirilmek anlamlarına gelmektedir (El Maani)

Bu kelimeden türemiş olan “Hibre” kelimesini dikkate alırsak, bu haberdar olma “Eşyanın hakikatinin künhüyle bilinmesi, idraki” manasındadır. Bu idrakin ve bilmenin münezzeh mahiyeti ayrı tutulmak şartıyla, Allah (cc) biz kullarına adeta eşyanın keyfiyetini bilmenin ve idrakin sınırlarını ve ufuklarını öğretmektedir. Habir kelimesinin ikinci ve üçüncü maddesinde (Ahbaru, nebeun) yer alan “Haber, bilgi, birinden elde edilen istihbarat; haber, bir olayın ilk duyurulması, duyum” anlamlarından anlıyoruz ki, tüm zamanlarda –Haşa- Allah’ı (cc) kötü taklit çabasına dönüşebilecek “İstihbarat” kelimesi de “Habir” kelimesinden gelmektedir.

Cenabı Hak bütün varlıkların hakikat ve esrarını künhüyle bilendir, bu hakikatleri yaratandır. Hiçbir şey gizli kalmayacak şekilde hallerini bilendir. “Habir” ismi mana olarak Âlim ismine yakın olmakla beraber aralarında şöyle bir fark vardır. Âlim; ezeli, ebedi ve ihatalı ilmin sahibidir, her şeyi her haliyle bilendir. “İlim gizli ve bâtıni şeylere izafe edildiğinde o ilme hibre (Haberdar olma) sahibine de habir denilir.” Âlim ismi mana olarak kapsamlı ve umumi iken Habir isminin manasında ise hususiyet söz konusudur.
 
Bütün gizli olan şeylerin bilgisine sahip olmadan iki farklı uçtaki manaya değinmek istiyorum. Bunlardan birincisi, sesi ve gücü olmayan mazlumların, muhtaçların hallerini Allah’ın (cc) bilmesidir. İkincisi ise fitne ve dünyevi güçle desteklenmiş zalimlerin gizli zulümlerinin de bilinmesidir. Bu bilmeler elbette sadece bilmek manasının ötesine geçmektedirler. Birincisinde kendilerinin bile seslerini duymaktan ümit kestiği muhtaçlara rahmet elinin uzatılmasını, ikincisinde ise türlü desise ve tuzaklarla işlerini muhkemleştirmiş zalimlerin cezalarının da takdir edilmesini netice vermektedir. Bu da bu İsm-i Şerifi öğrendiğim andan itibaren, şahsi bir hissiyatla sadece bilmeyi değil de kudreti hissetmemi bana açıklamaktadır. Bu yüzdendir ki, Habir İsm-i Şerifi özellikle gizli kalacağını ümit ve hesap ederek yapacağımız vahim hatalarımızın önünde devasa bir uyarı, adeta proaktif önleyicidir. 

Kuran-ı Kerim'e bakıldığında Habir İsm-i Şerifinin çokça zikredildiğini görmekteyiz. “O, kullarının üstünde kahhardır (Yegâne galip), ve O, hakîmdir (Hikmet sahibi), her şeyden haberdardır (Habîr’dir)” (Enam/ 18). Allah’ın (cc) tevhidi tecellilerinin ifadeleriyle Habir İsm-i Şerifi alakalıdır. Aslında her şeyden haberdar olma keyfiyetini, bütün diğer isimlerin gizli tecellilerinin ancak Cenabı Allah tarafından bilinmesini hükmetmektedir. 
“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” (Bakara/ 271)
“Allah’ın kendilerine lütfu ile bol bol verdiği nimetlerde cimrilik edip harcamayanlar, sakın bu hali kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hayır! Bu, onların hakkında şerdir. Cimrilik edip vermedikleri malları kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır” (Ali İmran/180). Allah içimizdeki konuşmalarımızdan, hiç kimsenin bilmediği gizli niyetlerimizden haberdardır. İlginçtir, amellerdeki riya meselesinin teşhisi çok zordur. Bu konuda, konuşmalar insanın içinde cereyan eder.
 
İşte Allah (cc) bu konuşmaları, meyilleri, niyet emarelerini bildiğini hükümran bir edayla buyuruyor. Cimrilik edenlere karşı ise yarattığı devasa mülkünü nazara veriyor, sonra da bu mülklerin sahibi her şeyden haberdardır buyuruyor.
“Ey müminler! Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe götürmesin. Adâlet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah’tan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Maide/ 8). Allah’ın hidayet lütuf buyurduğu kullarının biraz da sübjektif iyilik perdesiyle adaletten sapma temayülü göstermeleri gibi son derece gizli hallerini doğrudan onlara hitap ederek açıklıyor. Onlara hususi bir lisanla takvayı emrediyor. Adaleti emrediyor.

Bazen de dilleri ile söylemediklerini kalpleri ile söyleyenleri mahcup edici ikazlar yapılır, Allah’ın (cc) Yegâne İlim ve Kudret sahibi Habir olduğu hatırlatılarak: “Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile”. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Fetih/ 11).

​Latif İsm-i şerifiyle birlikte zikredilir: “Görmedin mi ki Allah gökten yağmur indirir de yer yemyeşil oluverir. Allah Latif’tir, Habir’dir (Lütfu boldur, her şeyden haberdardır” (Hac/ 63). Bu ayetin tevhidi ağırlığını önceki ayeti okuduğumuzda daha iyi anlıyoruz: “İşte böyle, çünkü O, “Hak’tır. Ve Muhakkak ki O’ndan (Allah’tan) başka dua ettiğiniz (Taptığınız) şeyler, onlar bâtıldır. Muhakkak ki Allah, O, Âli (yüce)’dir, Kebir’dir (Büyüktür)” (Hac/ 62). “Gerçekten o (Yapılan iyilik ve kötülük) bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa Allah onu getirir. Şüphesiz Allah Latif’tir, Habir’dir” (Lokman / 16).
 
Tefekkürü davet ve tevhidi mecbur kılan ayetlerde Habir İsm-i Şerifi çokça zikredilmiştir: “Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” (Neml / 88). Sonra da hem kevni hem de tarihi olaylar, hem sübjektif hem de objektif gizli olgularla ilgili meydan okur adeta “Sana, her şeyden haberdar olan (Allah) gibi kimse haber veremez” (Fatır / 14). 

Bu ayetlerin dışında, Habir İsminin tecellilerine işaret eden o kadar çok sayıda ayet vardır ki, şaşırmamak mümkün değildir. Bunlar içinde Hazreti Peygambere (s.a.v) hitaben nazil olan Abese suresi ilk ayetleri farklı bir yerdedir. Bunun gibi bizatihi Habibinin (s.a.v.) iç dünyasını anlatan ayetleri ayrıca tetkik etmek gerekir. Bu konuda Allah (cc) ile en Sevgili Kulu (asm) arasındaki hususi, mahrem ve erişilmez bir yerde duran muhabereyi idrakten aciz olduğumuzu belirtmem gerekir. Biz Şanı Yüce Rabbimizi ihtiramla tespih ederiz, sena ederiz.

Ve Ondan (cc) dileriz ve niyaz ederiz ki; Bilinmezliklerin karanlık okyanus dalgaları gibi etrafımızı sardığı bu ürkütücü zamanda bizi Habir İsminin tecellileriyle bize nefsimizin, düşmanlarımızın sürüklediği tehlikelerden haberdar kılsın. Hem Zatının Marifeti hem de yarattıklarının mahiyetinin idrakinde Peygamberimizin duası hürmetine kalplerimizi hakikate açsın. Şeytanların, münafıkların ve hem münafık hem de din düşmanlarının iç konuşmalarını, vesveselerini ve tuzaklarını Habir İsminin tecellileriyle izale etsin. İslam dünyasına ve bizlere derin bilgi, basiretli bakış ve ferasetli duruş nasip etsin. Hata ve günahlarımızı da affına mazhar kılsın. Âmin.
 
 
 
 
ROTAP- banner-

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir