Dolu Dolu
Hece Taşları
Dergisinin
58. Sayısı Çıktı
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğindeki yine hece şiirleriyle dolu dolu olan Hece Taşları dergisinin 58. sayısı çıktı.
Bu sayıda şiirleriyle, yazılarıyla yer alan isimler:
Muhsin İlyas Subaşı, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Yetik Ozan – Âşık Firkatî, Ahmet Bican Ercilasun, D. Cem Gürdal, Osman Fermanoğlu, Hüseyin K. Ece, Mehmet Güneş, Semra Kaygun, Tayyib Atmaca, Ahmet Özdemir, Mehmet Osmanoğlu, Mustafa Kütükçü, Songül Özen, Muzaffer Uslu, Mevlüt Yavuz, Âşık Tubetli, Ahmet Yıldırımtepe, Aslan Avşarbey, Ahmet Urfalı, Muradov Sövdəyar, Əjdər Yunus Rza, Şenol Korkut.
“Hece Taşları” dergisinin 58. sayısında yer alan Tayyib Atmaca’nın “Toprağın Rengine Boyanır Yüzüm” yazısını ve Muhsin İlyas Subaşı’nın “Seni Anmak Üzere” şiirini tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
TAYYİB ATMACA
Toprağın Rengine Boyanır Yüzüm
Dört mevsimim artık bir mevsim oldu, her gün biraz daha kara gökyüzü, yağmur bulutlarım aşı tutmadı, bahar dokunmuyor dal uçlarıma, hangi yana dönsem sonbahar orda, hüznün sazın tellerine dokunur, bir uçtan tutuşur kelimelerim, sırtımı yaslarım gam dağlarına, hasretin kokusu burnumda tüter, dudaklarım türkülerle dağlanır, huma kuşu yükseklerden seslenmez, lambada titreyen alev üşümez, içimdeki volkan kaynar durmadan, toprağın rengine boyanır yüzüm.
Konar göçer olduğumu unuttum, dedelerim ninelerim ve babam, yeni yurda yerleşeli çok oldu, ziyaretlerine senede bir gün, gitmek bile bazan mümkün olmuyor, ara sıra dalıyorum içime, sıra artık bana geldi diyorum, her gün bir camide sela okunur, ya da uzaklardan bir haber gelir, akranlarım toplar tası tarağı, her biri altına tahta at alıp, bir başka bahçeye oyuna gider, yavrular yuvadan uçmayı bekler, dünyanın işleri bir türlü bitmez, yakını uzağı göremez gözüm.
Her takvim yaprağı uzun hikâye, hayatın da ayrı uslubu vardır, bir araya gelir bir kitap olur, herkes kendi yazdığının yazarı, yaşadığı dünya cürmü kadardır, yazdığımız yüzümüzden okunur, sözün hamı konuşurken dokunur, kimisi susarak uzun konuşur, kimisi bağırır kendisi duymaz, aklı ile araları açıklar, nefsi ile karun yolunu tutar, oysa herkes bu yalancı dünyada, bir menzile varmak için yarışır, kimi bağ bağışlar çocuklarına, kimisi yiyemez bir salkım üzüm.
Gün gelir angarya işler tükenir, bir sürü acaba ve keşkelere, hayıflanmamızın anlamı kalmaz, bir ağacın gölgesinde uyuduk, ve uyandık baktık zaman kalmamış, selam verip selam alacak kadar, dağların yün gibi atıldığını, ve kaynadığını tüm denizlerin, gözümü yumarak hayal ederken, omuzunda iki kamera ile, herkes gelir geçer aynı köprüden, kimisi filmini çekmeye gider, kimisi galayı kendisi izler, velhasılı kelam helâlleşelim, çıkacağım yola avcumda közüm.
MUHSİN İLYAS SUBAŞI
Seni Anmak Üzere
Hasret bir alev oldu tende yanmak üzere
Gönlümdeki uykudan gül uyanmak üzere
Suları çekilse de denizi besler güneş
Yürür dağlar sonsuza nur kuşanmak üzere
Kaç deli sevda beni hamurunda yoğurdu
Üzerime serpildi kan sınanmak üzere
Bir telaş sarsıp gelse ırmaklar şahit olur
Gözlerimden akanla aşk yıkanmak üzere
Hayat macera değil kendine işarettir
Var edilmiş her canlı hep inanmak üzere
Gün gelir insan yorgun telaşından uyanır
Ve önünde diz çöker seni anmak üzere
Hece Taşları Dergisinin 58. Sayısı