Dolu Dolu
Hece Taşları
Dergisinin
62. Sayısı Çıktı
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğindeki yine hece şiirleriyle dolu dolu olan Hece Taşları dergisinin 62. sayısı çıktı.
Bu sayıda şiirleriyle, yazılarıyla yer alan isimler:
Tayyib Atmaca, Firkatî (Yetik Ozan), Âşık Yaşar Reyhanî, Hümeyra Yargıcı, Tacettin Şimşek, Ali Kemal Mutlu, Erdoğan Erbay, Mukadder Uçar, İbrahim Baz, Emine Savaş, Sündüs Arslan Akça, Osman Fermanoğlu, Sövdəyar Zəngilanlı, Recep Şen, Nazire Güney, Nihat Yücel, Ömer Ekinci Micingirt, İlkay Coşkun, Məmmədov Eşqin, Metin Özarslan.
Hece Taşları dergisinin 62. sayısında yer alan Tayyib Atmaca’nın ““Allah’a her şeyi anlatacağım”” yazısını ve Sündüs Arslan Akça’nın “Yazboz Tahtası” şiirini tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
TAYYİB ATMACA
“Allah’a her şeyi anlatacağım”
Dar geliyor artık sana yeryüzü, ne karnın doyuyor ne de aç gözün, sefanın dibini bulmak uğruna, uyduya göçmeye hazırlanırsın, dünya saltanatı dünyada kalır, mezara kadardır karunluk namın, sana seni anlatırken yeniden, üç maymunu oynayarak baktınız, nereye kaçarsan orada bulur, ölüm her adresi ezbere bilir, burda hazırlarsın gül bahçesini, kendi ateşini kendin taşırsın, iki bin on dörtte ölmeden önce, gözünün içine bakıp dünyanın, Allah’a her şeyi anlatacağım, demiştim de kimse inanmamıştı.
Önünüze düşen bir kılavuz yok, herkes birbirinin kıyametini, bekliyor ne zaman kopacak diye, geçmiyor saatler günler haftalar, gökyüzünde kanat vurur azrail, korkusundan havalanmaz uçaklar, caddeler meydanlar in/cin alanı, stadyumlar artık çayır çimenlik, vatikan meydanı sinek avlıyor, aradan çekildi papa fransis, misafir giden yok efendimize, hacerül esvet’e dokunmak için, birbirini çiğneyenler yok artık, işe yaramıyor para ve hasret, uğruna can feda olan kâbe’yi, ebabil kuşları tavaf ediyor.
Sizin bildiğiniz işte bu kadar, hani nerde nemrut karun firavun, sultan süleyman’a kalmayan dünya, rothschildlere kalmaz gören görecek, arkasından rockefeller nalları, havaya dikecek bunu da yazın, dünyada ne kadar dünyaya tapan, zengin varsa malı girer gözüne, yalvarmak yakarmak saati geçti, hele yavaş yavaş başa geleni, bir yandan izleyin gerisi gelir, pencerenin kenarına oturun, dolarlarınızdan kâğıttan uçak, yaparak çocukluk günlere gidin, yanınıza ziyaretçi gelmesin, doyunca yaşayın sanal dünyada.
Sözlerim ulaştı kulağınıza, yalnız kalbinize çarparak döndü, merhamet içinden uzaklaşınca, mermere dönüşür insanın kalbi, zulmü alkışlayan ve sessiz kalan, kim varsa kim yoksa buyursun gelsin, imf’nin gözü radar gibidir, olacak olanı önceden gördü, ocakları söndürür bu kâfirler, şimdiden kuyruğa girdi ülkeler, kurtuba’da ezan gökleri vurdu ve Kur’an okundu beyaz sarayda, yalan dünya tekrar şekillenirken, ey yerin ve göğün mutlak sahibi, mazlumların ahı yerden kalkmadan, geri çekmiyorum şikâyetimi.
SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Yazboz Tahtası
Garip bir hikâye yersiz, zamansız
Gözlerim gün boyu, ufuk ötesi
Dalıp gitmelerim ondandır ansız
Bekler hep pusuda hüsran çetesi
Bilincim direyip durur ayağı
Alıp vermelerim sırtıma hançer
Yavanlığın şimdi iktidar çağı
Sanki dört bir yanım çıldırdı, mahşer…
Çehrelerde zılgıt çaldıkça ölüm
Umarsızlık şimdi oldu baş tacı
Kaynıyor kum gibi kaynıyor zulüm
Değil miydik hani burda kiracı
Yazboz tahtasıydı karşımda duvar
Dudağımda dua bile üşüyor
Haydi geç kalmadan secde et, yalvar
Ömürden bir yaprak daha düşüyor
Gitme vakti artık gözden ırağa
Ağrı eşiğimi zorluyor düzen
Ayak uydurmak güç serseri çağa
Söndüm sanıyorken harlıyor düzen
Garip bir öyküden kalan parçalar
Dağılmış hüzünden, suskun, biçare
Her biri bir yerde paramparçalar
Ufuk ötesi de olmadı çare