İSMAİL GİRAY
Her Şiir Emanettir Şairine
Hemen hepimiz biliriz Il Postino filminde Pablo Neruda ile Postacı arasında geçen “şiir ihtiyacı olanındır” diyalogunu. Kalp müşkülümüzün, “sahibi”ni hiç tanımadığımız bir dizede dile getirildiğini görünce inanırız bu sözün doğruluğuna. Şiir ihtiyacı olanındır. Yazılana kadar şairindir belki. Ama yürekten kâğıda düştükten sonra okuyanındır. Okuyan, kendinden çizgiler bulmuşsa, kendi kaderini hecelemişse şiirde, şairin ne hakkı kalır söylediği söz üzerinde. Şiir, kişinin içinden geçeni anlatıyorsa, ifade edemediklerini söylüyorsa altındaki imzanın ne önemi vardır; okuyanın yaşantısından izler taşıyorsa…
Şiir, zihin mahfazasında saklı kaldığı müddetçe şairin koruması altındadır belki. Ama zihindeyken bile asla şairin öz serveti değildir. Değildir, çünkü şairlik: ne kadar yalnızlık köşelerine çekilirsen çekil, eninde sonunda topluma ait olmak demektir. Ve aynı zamanda şairlik, şiirinin içinde erimek demektir biraz da.
Yıllar önceydi. Haydar Ergülen (aklımda kaldığı kadarıyla) "şiir ihtiyacı olanındır" konusuyla ilgili bir gazeteye verdiği röportajda şöyle bir olay anlatıyordu: Ege denizinde elim bir kaza sonucu genç bir askerimiz kaybolur. Günlerce aranır ama nafile. Olayın basına yansımasından sonra Ergülen’in kardeşi arayıp durumu aktarır ve televizyonu açmasını söyler. Haberlerde, kaybolan genç askerin şiir sever biri olduğundan, kendisinin de şiirler yazdığından bahsedilmekte ve birliğindeki dolabında şu dizelerin yazılı olduğu gösterilmektedir: "Yarın gece gideceğim bu kentten / Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni / Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok / Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri"
Kardeşi, ağabey senin şiirin dese de hayır der, donakalan şair; o şiir artık benim değil… genç askerin şiiri.
Evet, ne o şiir, bu şairindir; ne de bir başka şiir, bir başka şairin. Emanettir her şiir, şairine. Çünkü şiir, yazanın değil, ihtiyacı olanındır! Şairlerin hiç tanımadığı insanların yaşantıları, kendi yaşantılarından daha yatkındır çoğu zaman kendi şiirlerine. Şairlik, “yok”luğu her dem ruhunda taşımak ve yazdıkça, karşılık buldukça "yok olmak"tır. Ve zaten bir gün öldüğünde şair, inadına yaşamaya devam eder şiiri, başka başka dillerde. Dolabında Ergülen’in şiiri bulanan “meçhul asker” de yitip gitmiştir bu dünyadan. Ama şairinden habersiz aldığı bir şiiri, emanet bırakmıştır geride; yeni yeni ihtiyacı olanlara:
“Yarın gece gideceğim bu kentten
Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni
Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok
Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri”