Hüsnü Hakan Gürtop'un
İçimdeki Hazine Filmi
Sinemalarda
Gazeteci Coşkun Çokyiğit'in senaryosunu yazdığı, yönetmen Hüsnü Hakan Gürtop'un İçimdeki Hazine filmi sinemalarda
Uzun yıllar yurt dışında yaşadıktan sonra babasının ölümü üzerine İstanbul’a dönen bir genç kızın hikâyesine odaklanan “İçimdeki Hazine” filmi 14 Eylül Cuma gününden (bugünden) itibaren sinemalarda.
Cemre Melis Çınar, Demir Karahan, Fatih Ayhan, Levent Sülün, Güner Özkul, Kimya Gökçe Aytaç, Sedat Erdiş, Önder Selen, Ömer Yazıcı, Ömür Gedik, Türkyılmaz Sarıkaya, Zeynep Çilek, Jens Walter Deniz Grund, Iraz Savun, Demir Saygı, Çağrı Çokyiğit, ve Başak Ayla’nın rol aldığı filmin müziklerinde Ferhat Göçer imzası var.
Coşkun Çokyiğit'in yapımcılığını da üstlendiği filmin görüntü yönetmenliğini Metin Erdoğdu ve Cidal R. Canpek, ışık yönemeniğini de Recep Biçer üstlenmiş. .
“Hikâye biraz fantastik, biraz edebi, biraz da kitabi”
Coşkun Çokyiğit, filmin hikâyesini 1993’te kaleme aldığını söyledi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Sinema Yazarları Derneği üyesi olan Çokyiğit, “Yıllarca başkalarının rüyalarını yorumladım. Bir gün artık bıktım, kendi rüyalarımı anlatmak istedim.” dedi.
Çokyiğit, Türk sinemasının uzun süredir paralize edildiğini belirtti: “Minimal ya da bireysel sorunlar işleniyor filmlerde. Bu konular işlenmesin demiyorum ama dünya başka bir yere giderken sadece bu filmler yapılmasın. Burada bir vizyon ve bakış açısı farkı var. Ben farklı bir vizyon ve bakış açısı koyma ümidiyle yola çıktım. Bizim milli kültürümüzün, milli değerlerimizin içine aktarabildiğimi düşündüğüm bir hikâye geliştirdim.” dedi.
“Önemli olan bu tekniği kullanarak neyi anlattığınız. Format ya da konu daha önce kullanılmış olabilir ama oraya koyduğumuz fikrin özgün bir biçimde işlenmiş olması önemli. Pek çok fantastik film var. Bu filmlerde Hristiyan Batı kültürünü ve efsanelerini görüyoruz. Kendi insanımızın, 21. yüzyılda yoğun Batı kültürü bombardımanı altında ciddi bir çaresizliği var. Sinemamız bununla yeteri kadar ilgilenmiyor. İnsanlarımıza belirli sorunlarla baş edebilecek kültürel birikimi görsel-işitsel yollarla aktarmak gerektiğini düşünüyorum. Sinema da görsel anlamda en çok etki eden ve kolay ulaşılabilen alan. Belki bundan dolayı hikayemi biraz fantastik, biraz edebi, biraz da kitabi bir dille yazdım. Günümüzde geçen bir macera.”
Coşkun Çokyiğit, kadınların toplumundaki yerine ve sinemanın kadına bakış açısına dikkati çekmek için başkarakteri kadın olarak düşündüğünü dile getirdi.
Sinemanın kültürel anlatım açısından önemine değinen Çokyiğit, “Kadınların topluma, kültürel, bilimsel ve ahlaki yapıya çok ciddi katma değerleri var. Yetişmiş, çok ciddi entelektüel kadınlarımız var. Böyle bir karakter üreterek 21. yüzyılın ciddi kültür sorunları ile baş edebilecek asıl gücün kadınlarımız olacağının altını çizmeye çalıştım.” dedi.
“Seyirci ‘Bunlar bir şey anlatmışlar’ diyecek”
“İçimdeki Hazine”nin yönetmenliğini üstlenen Hakan Gürtop, filmin kadrosunu özenle hazırlanmış olduğuna dikkati çekti: “Son dönemlerde çok seviyesiz kötü işler yapılıyor, o yüzden dizi piyasası beni çok yordu. Tercihler, formatlar farklı yönde olunca İçimdeki Hazine’nin hikâyesi beni sardı. Bir çok senaryo geldi ama Kültür ve Turizm Bakanlığının onayladığı bu hikâye benim çok ilgimi çekti. Yazım tarzı, anlatımı, hikâyeye bakış açısı beni etkiledi. Bu senaryonun başka ellerde ziyan olmasını istemedim. Bana gelir gelmez bencillik yapıp kaptım. Coşkun Bey yazmış, ben bunu karelere döküyorum, sahneleri yaşama çeviriyorum.” dedi.
Bugüne kadar birçok yapıma görüntü yönetmeni ve yönetmen olarak imza atan Gürtop, daha önce Yeşilçam’da çalışmış ya da babaları Yeşilçam’da görev almış kişilerle set kurduklarını vurguladı:
“Atıf Yılmaz benim amcam. Çetin Gürtop da onun yanında görüntü yönetmenliğini yaparak sinemaya başlayan babam. Bir Yeşilçam geçmişim var yani. Yine Yeşilçam’dan gelen set ve ışık şefleri, görüntü yönetmeni gibi birçok arkadaş bu filmde bana yoldaş oldu. Keyifli de oldu. Babam, ‘Benim kadrajımı dolduracak eskisi gibi oyuncular kalmadı’ derdi, bana da anlamsız gelirdi bu cümle ama şimdi anlıyorum. Bu filmdeki oyuncu arkadaşlar benim kadrajımı dolduruyor. Belki isimleri bilinmiyor ama oyunculukları ile göz dolduracak yetenekli arkadaşlar var.”
Gişe kaygılarının olmadığını belirten Hakan Gürtop, “İyi bir iş çıkarmayı hedefledik. Hızlı bir şekilde çalışarak farklı bir formatta güzel bir iş çıktığını düşünüyorum. Seyirci bu filmde sıcaklık görecek. Zaten unutulmazların yeri olan Yeşilçam sıcaklık demektir. O koku ucundan biraz da olsa üzerimizde kalmışsa bu işe bulaştı kesinlikle. Bu filmin sonunda bir şey anlatıyoruz. Seyirci filmi gördüğünde ‘Bunlar bir şey anlatmışlar’ diyecek, yani salondan boş çıkmayacaklar.” dedi.
İlk Fragman
Filmin Kısa Öyküsü
Ayda ailesinin son ferdi olan Sema, babasını tabutu ile İstanbul’a dönmüştür. Defin merasimi sırasında mezarlıkta onu takip eden Şerik ve adamlarını, babaannesi Emine Hanımın can yoldaşı olan Refik ve arkadaşlarını, etrafta fotoğraf çekerek profil kaydeden istihbaratçı Emre’yi fark edemeyecek kadar içine kapanmıştır.
Merasimden sonra aile yadigârı konağa yerleşir. Sema aynı gece bir kâbus görür. Korku içinde sayıklarken bir ses duyar. Babaannesi Emine Hanım, belirir ve ona korkmamasını, emanete sahip çıkmasını söyler.
Ertesi gün mahalle muhtarı Hikmet’ten babaannesi Emine Hanım’ın, kendisine özel bir emanet bıraktığını öğrenir. Muhtar Hikmet, tuhaf bir adamdır. Sema’ya ebcet şifrelerinden bahseder. Daha sonra paket kâğıdına sarılarak kamufle edilmiş emaneti Sahaf Kamil’den alır. Mezarlıkta Sema’yı takip eden Şerik’in adamı Nikoli, patronuna rapor verir. Şerik kesin bir dille Sema’nın çantasını almasını ve kendine getirmesini ister.
İstanbul Üniversitesi öğrenci işlerine denklik belgelerini vermek için giden Sema’nın çantası Nikoli’nin emri ile bir kapkaççı tarafından çalınır. Ancak istihbaratçı Emre çantayı kapkaççıdan alarak Sema’ya getirir. Sema Emre’yi ne olup bittiğini anlamak için evine davet eder. Sema paketi açar, tezhiple süslenmiş Arapça yazıyı anlayamaz. Emre bir parça Osmanlıca bilmektedir ama şifre çözecek bilgiye sahip değildir. Sema ve Emre Ebcetli Belge ile uğraşırken, çantaya sahip olamayan Şerik bir yandan Emre’nin evine adamlar salarken diğer yandan da Ebcetli Belgeyi Sema’ya teslim ettiği için Sahaf Kamil’i infaz eder. Böylece Emine Hanım’ın yoldaşlarından olup Sema’yı koruyan grubun lideri olan ikiz kardeşi Refik’e mesaj gönderir.
Sema, Emre ile birlikte Edebiyat Fakültesi’nde Osmanlıca uzmanı Prof. Cihan’a giderler ancak onu bulamazlar. Sema belgeyi Şerik adına çalışan Doç. Sedat’a göstermek zorunda kalır. Önceden ve her şeyden haberli olan Doç. Sedat, Sema’yı Şerik’e yönlendirir. Sema, İstihbarat amiri tarafından Ebcetli Belgeyi korumakla görevlendirilen Emre’nin ikazlarına rağmen Şerik’e gider.
Ebcetli Belgenin, “Eskilerin Emaneti” diye biline ve “Zamanı Okuyan Makine”nin planlarına giden yolun anahtarı olduğuna emin olan Şerik, Sema’yı işbirliği yapmaya ikna edemez. Şerik, gizemciliğe ve Simyaya meraklı bir ihtiyarken, Sema akılcı bir kadındır. Aralarındaki zihniyet farkı Umberto Eco ve Dan Brown tartışmasında su yüzüne çıkar.
Dönen fesattan hâlâ habersiz olan Sema, Şerik’ten “Eskilerin Emaneti” sözünü duyar ama bunun ne anlama geldiğini bilmediği hemen ortaya çıkar. Sema aslında babaannesin kendisine çok büyük bir göreve hazırlamak için oyun kurduğunu yavaş yavaş anlamaya başlar. Çocukluğundan itibaren babaannesi ile oynadığı bilmece-bulmaca oyunlarını hatırlamaya başlar. Böylece oyuna daha bilinçli bir şekilde dâhil olur.
Sema’daki Ebcetli Belge, şifrenin yarısıdır! Diğer yarısı ise kayıptır. Şerik, nefret ettiği ikizi Refik olmadan varaktaki şifrenin anlamını çözebilmesi ve “Eskilerin Emaneti”ni ele geçirmesinin imkânsız olduğunu, onlara ancak Sema yoluyla ulaşabileceğini, işbirliği yapmaktan başka çaresi kalmadığını anlar. Sema, Şerik’in işbirliği teklifini reddeder. Şerik, Sema’yı Sahaf Kamil’in şaibeli ölümüne karışmak ve uluslararası tarihi eser kaçakçılığı yapmakla suçlar. Sema tehdide boyun eğmez.
Sema’nın sandığından daha güçlü bir kadın olduğunun farkına varan Şerik fesat planı yapmayı sürdürerek, Sema’nın Avustralya’da ayrıldığı nişanlısı Robert’i İstanbul’a getirtir. Ancak bu fesat da işlemez. Sema artık ne yapacağını, nasıl yapacağını ve yaşayacağını bilen bir kadındır. Hayatına müdahale etmeye kalkışanlara asla müsamaha göstermemektedir!
Sema, Refik ile Mistik Müzik Vakfı’nda buluşur. Refik’ten Sahaf Kamil’in cinayete kurban gittiğini, “Eskilerin Emaneti”nin çok özel olduğunu, babaannesinin kurduğu oyunda Ebcetli Belge ve mezar taşının bir şaşırtmaca olduğunu öğrenir…
Karanlık tarafı seçen Şerik Zamanı Okuyan Makine’nin planlarına ulaşabilecek midir?
Sema, Babaannesi Emine Hanım’ın son oyunundan başarı ile çıkabilecek midir?
İkinci Fragman