İçimize Düşen Gölgeler

SELAHATTİN YILDIZ
İçimize Düşen Gölgeler
 
Pencereden baktığımda ağaçların gölgesini bir başka farkettim. Daha önce mutlaka görmüşümdür ama hiç böylesi ilgimi çekmemişti. Belki de yaprakların dökülmesi ağaçların gölgesini böyle karakteristik gösteriyordu. Yıllarca aynı yere bakıp bu denli farklı görmek belki size ilginç gelmeyebilir. Buna bakıp görülmesi gereken şeyleri görememek de diyebiliriz. Gölgelerin olduğu gibi değil de biraz farklı yansıdığını gördüm bu defa. Genel hatlarıyla benzerlik gösterse de tıpa tıp aynı değildi.
 
Neyse lafı fazla evirip çevirmeden gölgelerin çağrışımına geçelim. İçimize düşen gölgelere getirmek istiyorum sözü. Güneşin her üzerimize düşüşüyle gölgemiz uzar ya da kısalır. Bazen önümüze bazen arkamıza bazen de yanımıza düşer. Bunda bizim hiçbir etkimiz ve müdahalemizin olması mümkün değildir. Çünkü bu tamamen fiziksel ve biyolojik bir etkileşimin sonucudur.
 
Peki ya içimize düşen gölgelere ne demeli. Yaşadığımız her olayın gölgeleri içimize düşüyor. Gölgeler birike birike iz bırakıyor hücrelerimizde ve benliğimizde. Düşüncelerimiz, yaşadıklarımızın bir sonucu olarak çıkıyor karşımıza. Gölgelerimizin görülmemiş olması onların yok olduğunu göstermez bize. Biz gölgelerimizin çocuklarıyız aslında. Yıllarca içimizde birike birike bizimle yolculuk yapan gölgelerimiz. Psikologlar buna çok farklı terimler kullanmış. Bu gölgelerin benliğimizin oluşmasında ve gelişmesinde bize olumlu ya da olumsuz katkıları bulunur. Onlar espri bilmez yorum yapmaz ve küt diye ortaya çıkar.
 
Şöyle düşünelim her insanın olaylar karşısında bir tepkisi vardır. Bazılarımızın direk patlayarak refleks gösterdiği olaylar karşısında bazılarımızın sustuğunu, bazılarımızın hafif bir tonda konuyu tahlil ettiğini görürüz. İşte bizi olaylar karşısında farklı reflekslere yönlendiren gölgelerin öğretileridir.
 
Peki gölgelerimiz bizsek onların bize hükmüne mahkûm muyuz? Önemli olan tarafı da budur işte. Bunun değişebileceğini uzmanlar farklı yöntemlerle anlatıyor. Onların anlattığı yöntemlerle ve bizim de gözlemlerimizle bizi yönlendiren ve bizi kimi zaman olumsuz esirlikle kuşatan bu durumdan kurtulmak pek tabii ki mümkündür. Yaşadıklarımıza hükmetmeye başladıkça gölgelerimize de hükmetmeye başlarız. Nasıl ki her nesnenin gölgesi değişiyorsa yaşadıklarımızı değiştirmek için atılan adımlar gölgemizi değiştirecektir. Sabit kalmak hiçbir şeyi değiştirmez.
 
Newton beşiğini bilirsiniz. Hatırlamayanlar webde araştırarak bilgilerini yenileyebilir. Newton’un eylemsizlik yasasına göre her nesne durmayı tercih eder. Yani rüzgâr esmeden yaprak kımıldamaz. Bu bir doğa olayıdır. Rüzgâr esmeden çiçeklerin açmasını sağlayan döllenme oluşmaz. Bütün doğa olaylarını harekete geçiren bir güç olmadığını düşünürsek dünya kısa bir zamanda yok olur. Bütün ağaçlar ve bitkiler kurur ve diğer canlılar ise açlıktan ölür. Hareket kanunu yaşamın en önemli hayati kuralıdır. İnsanda da öyle, harekete geçmeden rutini kırmamız mümkün olmayacaktır.
 
Yani farklı bir hareket göstermeden farklı bir gölge oluşturamayız. Benliğimize hükmeden gölgeleri değiştirmek için hareket şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bu elbette zaman alacaktır ama bu tünelden çıkmak için ancak yeni ışıkların aydınlatmasıyla tünelin içindeki farklı çıkış yollarını görebiliriz.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir