SELAHATTİN YILDIZ
İkinci Doğuş
İki defa doğar insan.
İlki annesinden, ikincisi varlık nedenini bilmesinden. Doğdun mu sen, bu nefesi yaşadım sayıyorsun. Seni huzura ne erdirir ne yakar şu teninden.
Hangi yalanı gerçek belleyip bir ömür koştun ardından. Mayan çamurdan, canın bir üflemelik ruhtan. Ruh terkedince canı, beden soğur ve uzaklaşır sıcaktan. Ruh geldiği yeri unutursa düşer gurbete, servet üstüne otursa bile gönlü hep kayıp düşer. Gerçek gurbet odur ki, istediği her şey yanında olsa bile uzak kalıyorsa ruhuna üfleyenden derin bir boşluk içindedir.
Kalabalıklar içinde yalnız kalıyorsan ve naif yanlarını gören birini dildaşın belliyorsan bil ki yetimdir bir yanın. Gitme durağında bekleyip herkes biniyorsa bir bineğe ve sen hala bineğini bekliyorsan, naz makamındasın. Naz makamında duranlar her bineği “Burak” bellemez. Sen varış yerine dek durmadan gidecek tayların nöbetindesin. Bu anlamda minnetsiz olmak kibirden değil ruha üfleyene duyduğun güvendendir.
Üzülme değişmiyor diye şu kara kürenin içinde kahır adına toplaşmış ne varsa. Üzülme gücün yetmiyor diye modern haydutların ilmeği çözülmüyorsa.
İlk doğuşta anne çeker sancıyı, ikincisinde sen. Uykuların delinir, fikrin bir kurt gibi kemirir sualleri derinden. İnsan ikinci doğumla yükümlüdür. İnsanı insan yapan beşeriyetinden kurtulup bir kalbe sahip olduğunu keşfetmesinden. Keşfe geldik dünyaya. Keşfedelim dünyayı derken eşyayı keşfetmek ve onda oyalanmak ne büyük kayıp. Meyvenin kabuğunu yiyip öze varamamak. Doğ ey insan annenin sancılarından. Doğ ki, ölsün şu dünya sevgisini gerçek sevgi bellemiş o heveskâr zindan.
İki defa doğar insan.
İlki annesinden, ikincisi varlık nedenini bilmesinden. Anlıyorsan ve hayat sana bu fırsatı verdiyse ya da sen fırsatını bulup ulaştıysan hakkın olan insan olma erdemine, sana ne gam ne keder. Gam da bize sevinç de. Yeter ki hepsi insani zemine oturmuş olsun.