AFRANUR KARABAŞ
İlk ve Son Defa |ÖYKÜ|
Satırlara nasıl başlayacağımı bilmezken bir anda kendimi yazarken buldum. Her zaman bana ev sahipliği yapan harflerden şu an o kadar uzağım ki…
Dostum değil, düşmanım değil bir yabancı gibi davranıyorlar. Önceden beni çağıran harfler artık bana bakmıyor bile, sanırım onlarda anladı gerçekleri ve benden uzaklaşıyorlar ve yahut ben onlardan kim bilebilir?
Haberim olmadan bir fırsat sunulmuş ve ne yazık ki şansım dönmeden zaman dolmuş. Karşımda hepsi aynı hizada ve uzak mesafede bana bakıp çağıran ama benim onlara ulaşamadığım harfler. Onlara ulaşamıyorum çünkü zaman doldu, fakat onlara ulaşsaydım her şey başka olurdu diyor bir ses, bana gel diyen harfler yok artık. Parlayan ışıklar sönmüş, karanlık her yer, gecem gibi, göremiyorum. Onlara sesleniyorum ama cevap alamıyorum, soruyorum;
– Neden, diye?
– Şansını kaybettin, diyorlar.
Hatırlamıyorum diyorum ve o an dökülüyor bütün harfler aşağı, zira infaz yapıyorlar aralarında. Bana sorgulamayı öğreten, düşündürenler yargılamıyor bile beni! O an itiyorum hepsini aşağı, bitti diyorum her şey buraya kadar madem zaman doldu, infaz yapıldı, gidiyorum.
Karanlıkta arkamı dönmüş giderken “Dur” diye bir ses işitiyorum boşluktan, ama arkamı dönemiyorum gururumdan zaten dönmesem karanlıkta fark edilmez diyorum ve dönmüyorum. Geceden daha karanlık bu boşlukta bir ses daha yankılanıyor:
– Gitme ışıklarımızı aç ve bizi yine aynı hizaya getir kaldığımız yerden devam edelim, diyor.
– Olmaz, artık çok geç zamanım dolmuş, üzgünüm.
– Herkes bir son şansı hak eder gel kaldır bizleri, hadi, diyor.
Yapamıyorum arkamı dönüp sesin geldiği yöne yönelmek yerine tezatlık yaparak gidiyorum. Gecenin karanlığındaki çıkmaza gitmekle de yetinmiyorum, düşünme eylemini de peşimde sürüklüyorum. Beni infaz eden dostlarımı da bırakıyorum karanlığa.
Belki de bir veda ediştir bu onlara, bir mektup gibi anlamsızca. İlk ve son defa yürüdüğüm bu yolda.
Boğazımdaki kurulukla uyanıyorum rüyadan, başucumdaki sudan bir yudum alıp yatıyorum. Saatten haberim dahi olmadan.