MEHMET AYCI
İp Attım Ucu Kaldı | TÜRKÜ YAZILARI |
Bir avuç sözcükle ki, o sözcüklerin bir kısmı da yinelemedir, hadi söyleyelim, 21 sözcükle yakılan ve sekiz dizeden, iki dörtlükten oluşan bir türkü nasıl bir romana dönüşür, nasıl ayrılığa, özleme, beklentiye, kaybetmeye, tekrar kavuşma ümidine dair insani hallerimizi kendinde toplar, inanılması zordur.
İnanılması zordur çünkü bir yaşanmışlık ancak bu kadar damıtılıp estetik kılınabilir.
İp attım ucu kaldı: Adam/kadın ilgilenmiştir, o ilgi karşılıksız kalmamıştır ancak tam karşılığını bulmamıştır.
Tarakta gücü kaldı. Yarım kalmıştır. Gücü, yani kilim dokumada kullanılan o dokuma aleti, henüz kilim tamamlanmadan, yarı haldeyken o tezgâhtadır. Dokunma işi tamamlanmamıştır. İp atmakla başlayan ilginin dokuduğu gönül kilimi yarım kalmıştır. Bir açık yara düşünün, yarısı dikilmiş, yarısı dikilmemiş! Yaranın açık halinden daha fazla acı verir!
Ben sevdim eller aldı: Gayet açık!
Yürekte acı kaldı: O yara, gönül ipinin hâlâ ele aldırdığı yârde kalmasının yarası elbette yürekte olacaktır.
Elmayı yüke koydum: Bu yanılgıdır. Yüke koydu sanmıştır elmayı, hani bu iş tamam, artık sevdiğim benim, demiştir.
Ağzını büke koydum: Sağlam bağlamamıştır demek ki. Fotoğraf şu, elma torbadadır, torbanın ağzı da, içinde bir elma var, hafif yana bükülmüştür yahut bağlamak için kıvırmıştır.
Aldın yâri elimden: Tanrı’ya şikâyet vardır burada, ben ne yapayım hali…
Boynumu büke koydun: Gayet açık, bir önceki dizeden daha derin daha dokunaklı bir bükülmedir bu, yürekteki acı ipinin yere çektiği, kendi kederine çektiği bir bükülme…
Türkü bu kadar. Bayram Bilge Tokel, yedinci dizeyi “ağzını dike koydum” diye okusa da, çokbilmişlik sayılmazsa ki derlemede de öyledir, elmanın yükteki varlığı dikili bir şey içerisinde değildir; türkünün genel atmosferine de aykırıdır.
Türkü Keskin türküsüdür; Allah türküyü irfanımıza aktaran Seyit Çevik’e rahmet etsindir.
Bir de ilk dörtlüğü benzeyen, bir Bartın Türküsü vardır, Muzaffer Özden’in derlediği lakin sözleri de ezgisi de farklıdır.
İp Attım Ucu Kaldı türküsünün “Ankara’nın bağları” olarak şöhret bulması, Oğuz Yılmaz, Ankaralı Turgut ekolünün hadi kardeş, pavyona gidelim hesabından ibarettir. Türküye haksızlıktır. Zavallıya çok içirmişlerdir.
Türküyü kimden dinlemelidir?
Her ne kadar, Bayram Bilge Tokel’i, Tufan Altaş’ı, Seyit Çevik’i önerenler varsa da, bizce bütün zamanlarda en güzel icra eden, o hüznü her harfin edasına, her tınının hücrelerine kadar sızdıran, sindiren kişi Feryal Öney’dir.
Feryal Öney’den dinlemelidir.
Hadi dinleyelim o zaman:
İp attım ucu kaldı
Tarakta gücü kaldı
Ben sevdim eller aldı
Yürekte acı kaldı
Almayı yüke koydum
Ağzını büke koydum
Aldın yâri elimden
Boynumu büke koydum
İyi hüzünlenmeler efendim. Tatlıdır bu acı da…