MEHMET BAŞ
Kadınlar Geçidi
Lokantalarda büfelerde otobüslerde fevkalade sarışın
Bir yaralı kuşun ayak tüyleri gibi esmer
Kumral diyorum hacimsiz kütlelerin dalgınlığında
Kurşun yemiş dudakları kan kırmızı okyanus
Siyah gözleri gelip geçen dalgalarla boğuşuyor
Körlük sağırlık topallık değil bu aksaklık
Kuma gömülmüş kafaların yanık teninde
Bir ejderhanın canlanışına şahit oluyor kolları
Sırtından aşağı dökülen saçların karaltısında
Bir kuş dövmesi orda öylece kanatlanmayı bekliyor
Otomobillerin silecekleri olmasaydı yağmurda
Camları onun gözleri gibi buğulanacaktı biliyorum
Televizyonda bir kanal arar gibi tutuyor ellerini
Mesaiye kalmış memurların sefer tası gibi soğuk
Paslı bir kapı gibi gıcırdıyor bembeyaz dişleri
Arz fakültesinin yıldız bölümünden mezun olur olmaz
Belki akşam vapurlarında martılara simit atacak
Yeşil gözlerini kırparak geçecek saçaklar altından
Tırnaklarını yemeden duramayan her insan gibi
Sarıya boyanmış odalarda derin hülyalara dalacak
Herhangi bir cumhuriyet değil bu bir krallık
Hangi cengâver var ki kılıcını duvara asmadan gitti
Dünya yaralı bir saatin saniyelerinde kanarken
Tütsü yapan o kadınların kadehinde süvariler
Bulutlardan bulutlara giden masal kervanları
Bu kafayla bir yere varamazsın dedikleri için
Soluk soluğa kuaförün kapısını çalan o bayanlar
Beş bilinmeyenli denklem çözmeden duramayan
O matematikçilerin saçlarını çoktan ağartmışlardır
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkelerin aynalarında