MEHMET ALİ BAL
Kahhar İsm-i Şerifi
“El-Kahhar” İsm-i Celili "Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hakim olan" demektir. Daha özel ve dar manada ise “Düşmanlarını kahreden ve perişan eden, mutlak galibiyetin sahibi ve her an kahretmeye muktedir olan” manalarına gelmektedir.
Bizler bu ism-i celilin tecellilerinden birini yani isyankâr kavimleri helak etmesini mananın tamamı zannetsek de hakikati daha kapsamlıdır. O hakikat da kahredici olmasından önce yegâne kahreden oluşudur. Nitekim Kuran-ı Kerim’de "… De ki: “Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır " (Ra'd / 16) buyrulmaktadır. Şu halde Kahhar İsmi gereği Allah (cc) mutlak ve yegâne İlah’tır. Sonra da bu İsm-i Celili manasıyla Allah (cc) kendini tavsif etmektedir: "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (İnsan / 30). Anlıyoruz ki, bütün varlıkta yegâne irade sahibi olan Kahhar-ı Zül Celal’dir (cc). Yegâne irade sahibi olunca, mutlak hüküm ve hikmet de O’na aittir.
Bu durumda, varlıklar âlemini tefekkür ederken kahra uğramış eski kavimlerin kalıntıları gibi güz mevsiminde yaprakların dökülmesi de Kahhar ismini hatırlatmaktadır. Uzayda sayısız ecram-ı kebirenin yıldızların dönüşü gibi okyanusların üstleri ve derinliklerindeki dalgalar da Kahhar İsm-i Celili hatırlatmaktadır. Bu öyle bir hatırlatıştır ki, adeta “Sübhansın ya Rabbi” tespihimiz korkumuzu yenmeye ve O’nun rahmetine ilticaya müteveccihtir.
Bu hakikat silsilesinin sonunda insan üzerindeki Kahhar İsminin tasarrufunu zikretmektedir: "O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır" (Enam / 18 ). Bu tasarrufun hususi olarak zikredildiğine inanıyorum. Allah (cc) Kahhar İsminin Tecellileri ile bütün varlıkta ve de hususiyle insanda daima Faildir, Nazımdır, Hakim’dir, Habir’dir. Bütün mülk üzerinde görülen tasarruflar ve tedbirler ve tedvirler O’na (cc) aittir, O’nun isimlerinin cilveleridir. Kahhar İsm-i Celili Allah’ın azamet ve Kibriya’sını en haşmetli şekilde tezahür ettirmektedir.
Bazen yeryüzünde tıpkı ilk Hazreti Âdem’in (as) yaratılışında olduğu gibi kibir ve isyan dalgaları yükseliyorsa da bunun hikmetleri yanında Kahhar İsm-i Celilinin tecelli ve tezahür zamanları olduğunu da idrak etmekteyiz.
Vakıa iman nimeti kendi içinde bir mükâfat ve lezzet barındırdığı gibi iman nimetinden mahrumiyet de kendi içinde manevi kalbi ve ruhi sıkıntıyı içermektedir ki, bazıları buna da Kahhar İsminin tecellilerinden bir cüz demişlerdir. Zaten bizim bu dünyada Esmanın tecellilerinde gördüğümüz hakikatin cüzlerinden birkaç cüz, asılların gölgelerinden birer gölge ve mutlak hakikatin izdüşümü nispi hakikatlerdir. Asıl bütün hakikatleriyle esmanın tecellisi gibi Kahhar isminin asıl tecellisi de Ahiret günü olacaktır.
O büyük gün öncesi de Kuran-ı Kerim’de münasip bir ihtişamla anlatılmaktadır: "Ve sûra üflenmiştir. Göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır. Ancak Allah'ın dilediği müstesna. Sonra ona bir daha üflenmiştir. Bu defa da hep onlar kalkmışlar bakıyorlardır" (Zümer Suresi / Ayet 68). Müfessirler bazı hadislere dayanarak Surun üç kere üfürüleceğini ifade etmişlerdir.
Bunlardan birincisi, "Nefha-i feza'"dır ki dayanamama, korku üfürmesi manasındadır. İkincisi ise "Nefha-i saık"tır ki, yok olma üfürmesidir. Üçüncüsüne gelince o da "Nefha-i kıyam", yani kalkma üfürmesidir ki, ilk Nefhada korkudan ödleri patlayan, ikincisinde ise yok olan ins ve cin üçüncü nefhada ayağa kalkacaklardır. Kuran bunu ne kadar da yakın ifadelerle anlatır: "Bir de ne göresin! Onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rabb’lerine giderler" (Yasin / 36, 51). Ve buna memur olan melek İsrafil'dir.
Bu ayette okunduğu gibi birinci üfürme olan “Nefha-i feza'da” göklerde ve yerde yüce Allah'ın (cc) dilediklerinden başkası, dehşetten çarpılıp yıkılacaktır. "Bir de ne göresin! Onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rabb’lerine giderler." (Yasin, 36, 51) ayetleri gereğince üçüncüsü olan nefha-i kıyamda kabirlerinden kalkıp mahşere koşuşacaklardır. Kahhar İsminin tecelli ve tezahürüne bakalım ki, ne kadar da yüksek bir ihtişam ve haşmetli bir saltanatla ifade edilmektedir. Ayrıca sadece hem korku hem yok olma hem de yeniden ayağa kalkma aynı derecede kahhar İsminin manasını vermektedirler.
Cemal gibi Celalinin tecellileri de Allah’ın (cc) esmasının ve tasarruflarının idrakini tek boyutlu olmaktan çıkartmaktadır. Bir ihtişam sedefine bürünmüş Celal içre Cemal ve Cemal içre Celal tecellileri gül yaprakları gibidirler. Her biri diğerinin üzerini sarmaktadır. Bir başka açıdan ise dehşeti ifade için en zayıf tayflar ile korkutacak tecelliler birbiriyle ilişkili biçimde zikredilmektedir: “Boruya bir kez üfürüldüğü zaman, / o yer ve dağlar yükletilip arkasından bir çarpılış çarpıldıklarında,) / işte o zaman o kıyamet kopmuş olacaktır” (Hakka / 13-15)
Kahhar İsminin her nüktesini tam anlayamasak da helâk olan kavimler ve helâk olan bireylerle ilgili ayetler bu hakikati şeksiz ve şüphesiz inşa etmektedirler. “Nuh Kavmi, Ad Kavmi, İrem, Semud Kavmi, Hicr Ashabı, İbrahim ve Ress Kavimleri, Lut Kavmi (Sodom ve Gomore), Mü’tekife, Medyen Ashabı, Eyke halkı, Firavun, Âl-i Firavun, Haman, Karun, Sebt Ashabı, Tübba Halkı, Karye Ashabı, Fil Ashabı, Sebe halkı ve Ebu Lehep” gibi prototipler ve onları helak eden hadiseler Kahhar-ı Zül Celali (cc) asırlar ötesinden bugüne tespih ve zikreden muhteşem ayetler ve kelimelerdir. Bazen de Kahhar mührünün tam okunamadığı büyük hadiseler vardır ki, bazı kavimler bunlar sonucu helak olup gitmişlerdir.
Kahhar İsmi hususi manasıyla inkârcı ve isyankâr kavimlere ve bireylere ziyade tecelli etmekte ise de bazı doğru yoldan sapmış Müslüman topluluklara da şamildir. Şunu anlamalıyız ki, Cemali isimlerin affı, merhameti, güzelliği, esenliği, ikramları, vb. tecellilerine mazhar olmayı umuyorsak Celali İsimlerin kahrından, kudretinden, gazabından, vs. korkmamız icap eder. Esmanın tecellileri umumidir, herkese şamildir, burada masun olan akide ve salih amellerdir kuşkusuz.
Kahhar İsminin tecellilerinden olan inkârcı ve isyancı kavimlerin helak edilmesi kapsamında Kuran-ı Kerim’de 68 yerde yer alan “Heleke” fiilinin “İf’al babı” kullanılmıştır. Adeta inkârcı ve isyankâr kavimlerle “Helak” kelimesi özdeşleşmiştir.
Helak edilen kavimler farklı bela ve musibetlerle helak edilmişlerdir. Mesela Ad Kavmi şiddetli bir rüzgârla mahvolmuştur. 8 gün süren bir rüzgâr, Kuran’ın ifadeleriyle Ad kavmini hurma kütükleri gibi bulundukları yerden söküp atmıştır. Semud kavmi ise bir sabah vakti korkunç bir sesle gelen felâketle cezalandırılmışlardır. Yasin-i Şerifte anlatılan inkârcı “Karye Ashabını” ise kuvvetli bir ses, bir haykırma yakalamış ve bu sesle yok olup gitmişlerdir. Ölçüleri bozan Eykeliler ve Medyenliler ise şiddetli deprem ve korkunç bir gürültü ile helâk edilmişlerdir. Sebe halkı ise “Arim seddinin” yıkılması sonucu sel baskınlarıyla helak olmuşlardır. Sebt Ashabı ise maymuna ve domuza çevrilerek cezalandırılmışlardır. Semud kavminin helâk ediliş biçimiyle ilgili olarak ise Kuran’da, Hz. Salih ve ona tâbi olan küçük bir grup hariç onların şiddetli sarsıntı (Recfe), korkunç bir ses, gök gürlemesi (Sayha) ve yıldırımla (Sâika) cezalandırıldıkları ve 3 günün sonunda helâk oldukları belirtilmektedir.
Allah (cc) bazen tam kudretini ihtişamla gösterme nev’inden saika ve tarrakalarla isyancı kavimleri yok ettiği gibi bazen de kudretinin nüfuzunu gösterme kabilinden ses dalgaları ve veya bir nefha ile de helak etmektedir. Sodom ve Gomore ile onlara tabi şehirlerin, Yaratılış Kitabı’nda “İşledikleri günahlardan ötürü gökyüzünden yağan ateşle yok edildiği” ifade edilmektedir. Firavun ve ordusu ise Kızıldeniz’in sularında boğularak helak edilmiştir. Bu da bölgede çokça bulunan gaz ve petrolün depremler veya başka hadiseler neticesi yanması olarak tevil edilmiştir. Ebrehe ve ordusu “Ebabil kuşlarının attığı “Siccin” ile helak edilmiştir. Gerek Mağrip Seddi’nin yıkılması gerekse Ebrehe’nin ordusunun helaki Arapların yakın olarak bildikleri hatta büyüklerinin yaşadıkları olaylar cümlesindendir. Keza İslam tarihinde yaşanan bazı hadiselerde de Kahhar İsminin tecellilerini andıran emareler görülmektedir. Mesela Hendek Savaşında “Müşrikler tarafında oluşan kargaşa, rüzgâr ve fırtına” müşriklerin helakine neden olmasa da mağlubiyetlerine yol açmıştır. Ebu Lehep’in ölümü ve öldükten sonraki hali de aynı tecellileri hatırlatmaktadır.
Allah’ın (cc) kudretinde olan çok şiddetli musibetlerin yanında “Bir sayha” ile veya “Bir nefha” ile inkârcı kavimlerin yok edilmesi, yine “Surun” üflenmesiyle bütün ins ve cinnin ölmesi ve dirilmesi hadisesi İlahi Kudretin cüzünün cüzü ve gölgelerinin bile ne derece helak edici olduğunu göstermektedir.
Allah düşmanları ve zalimleri ve inkârcıları Kahhar İsm-i Celiline havale ederek, Kahhar isminin tecellilerine maruz kalmaktan ve maruz kalacak hayat yaşamaktan Allah’a (cc) sığınalım. Kahhar İsmini tespih edelim…
Bizleri Kahhar İsminin tecelli ve tezahürlerinden koru ya Kahhar-ı Zül Celal (cc). Âmin.