FİLİZ SOYDAŞ
Kalbinde Yoksam Vicdanında Ara Beni |ÖYKÜ|
Bazı insanların, gülse bile her daim okunabilen bir hüznü vardır yüzünde. Kederi, kalbine öyle bir yerleşmiştir ki yüzünden okunmasına ne yapsa engel olamaz, siması kalbinin aynası olduğundan… Tıpkı Selvi gibi…
Selvi, İnci’ye, “ne acelen var da böyle koşar gibi yürüyorsun!” diye çıkıştı.
“Telefonumu yanıma almayı unutmuşum. Senin telefonunun da şarjı bitik. Evdekiler merak eder diye hızlandım,” dedi İnci.
Selvi, oradaki banka oturdu. Eğilip ayak bileğini tutarak, “bileğim acıdı. Sen git, ben bankta biraz oturup öyle giderim eve.”
İnci özür dileyerek ayrıldı yanından ve hızla yürümeye devam etti.
En yakın arkadaşıydı İnci. Her derdini ona anlatır, ne zaman dara düşse onu yanında bulurdu. Arada sırada böyle uzun yürüyüşe çıkardı iki kadim dost. İnci görüş alanından kaybolduğu halde o tarafa bakmaya devam etti. Az sonra, yanına birinin oturduğunu hissedince hemen dönüp baktı. Bakmasıyla ayağa kalkması bir oldu. Emre idi yanına oturan. Emre, gidişiyle ona ağır bir duygusal travma yaşatan adam…
Beş-on saniye kadar gözlerini ondan ayırmadan baktı, gerçek mi yoksa hayal mi diye düşünüyordu. İçinde bulunduğu şoku atlatınca, hemen oradan uzaklaşmak istedi. Emre ani bir hareketle önünü kesti. Ellerini tuttu. “Biliyorum bana çok kızdın, sana hak veriyorum. Aynı şehirde olmamıza rağmen türlü bahanelerle seni görmeyi reddettim. Affet beni.”
Selvi onun yüzüne daha fazla bakmak istemediği için başını yana çevirdi. Emre ise ellerini sımsıkı kavrayıp tekrar etti. "Ne olur beni affet. Bak ben buradan gidiyorum ve arkamda bana bu kadar kırgın bir kalp bırakmak istemiyorum."
Ellerini, onun avuçları içinden hızlıca çekti Selvi. O eller, ellerini aşkla tutuyor olsaydı, ölene kadar öyle kalabilirdi. "Hayır," dedi. "Seni affetmiyorum. Affedersem beni unutup gideceksin. Madem ki yüreğinde aşkıma yer yok, o zaman vicdanında azap olarak kalayım; sızladıkça beni hatırlamış olursun. Kalbinde yoksam vicdanında ara beni.
Selvi sonra işaret parmağını kalbine bastırdı. “Burası seni bir türlü affedemiyor. Seninle ilk karşılaştığımız gün ne güzel tebessüm etmiştin; bana hep öyle bakacağını zannettim. Meğer dikenli kalbine çekmek için kurduğun bir tuzakmış, güle benzeyen ve gülümseyen yüzün.”
Emre, bu sözleri duyunca olduğu yerde donup kaldı. Dönüp, ondan koşarak uzaklaşan Selvi’nin arkasından bakamadı bile.
Selvi hızla koşarken ağlıyordu. Sonra birden durdu. “Beni bu şehirde bırakıp gidecekmiş. Bir yıl önce bırakıp gittiği yetmiyormuş gibi şimdi daha da uzağa gidecek. Gel de dayan kalbim,” dedi, daha fazla koşmaya dayanamayacakmış gibi hızla atan kalbini tutarak.