Kapılar

SELAHATTİN YILDIZ
Kapılar
 
Kapılardan geçeriz ömrün her ayrı mevsiminde. Söylesene bugüne kadar kaç kapıdan geçtin. Kapılar insanın farklı bir tarihidir. Hiç düşündün mü, geçtiğin kapılar ne yapıyor şimdi.
 
İlk kapın doğduğun evin kapısıydı. Senin ilk adımlarını atıp düşe kalka girip çıktığın o kapı. Ne kadar uzakta kalmış değil mi? İnsan kapıları özler mi? Ben özlüyorum, siz de özlüyorsunuz eminim. Her kapının bir kilidi vardır. Kilit denince ve eski kapı denince aklıma gelen dayımların eski evin kapısıdır. Kocaman bir kilidi vardı ve o kapı o kadar eskiydi ki, açılınca farklı bir dünyaya gireceğiniz hissini yaşatırdı. Kapılar farketmesek de hayatımıza izler bırakır. Her kapının arkasında farklı bir dünya vardır ve içine girdiğimizde bizi bambaşka şeyleriyle karşılar.
 
Doğduğumuz evin kapısından sonra hayatı anlamaya çalıştığımız dönemlerde akrabalarımızın kapılarını tanımaya başladık. Bunlar hayatın her dönemimde artarak devam etti. Sonra o kapılara eş dost kapısı eklendi. Ama içlerinden iz bırakan kapılar vardır. Bunlar ise hepimiz için özel ve kişiye göre farklıdır.
 
İkinci en önemli kapılardan biri ilk okulun kapısıydı. O güne kadar girdiğimiz bütün kapılardan farklıydı. Öğretmenle, harflerle, rakamlarla, coğrafyayla tanıştığımız kapı. Ben ilk o kapıda öğrendim yaşadığım ülkeden daha büyük yerler olduğunu. O kapı okuma hayatı bitene kadar açık kaldı. Aslında o kapı kendi içinde farklı bir kapı açarak görünmez kapılarla öğrenmeye devam edileceğini de öğretti, öğrenmek isteyen herkese.
 
Sonra bir kapı daha açıldı. Ama bu kapı sadece erkekler için. Her ne kadar Erkin Koray “kızları da alın askere” diye şarkı söylese de kızlar hep kapıda kaldı. Ama kadınlar o kapıyı erkeklerden daha çok sevdi eminim. Kiminin evladı, kiminin eşi, kiminin nişanlısı eskilerin deyişiyle kimilerinin de yavuklusu o kapıları aşındırdı. Belli bir nizama dahil olmak için buyurgan seslerin kulaklara yapıştığı kapılar. Analar evlat doğurur evlatlar vatanı korur. İşte o kapı da girip çıktığımız kapılardan aklımıza kazınanlardan.
 
Kapılar açılmaya devam eder biz yürüdükçe. İş kapısı en önemli kapılardandır. Kimi bir kapı bulur içeri girer, kimi kendi kapısını yapıp kendi yolunu kendi çizer. Bu kapı insanı yoran kapılardandır. Hayatın en acımasız kapısı. Bazen açılır bazen kapanır. Bazı kapılar çok afilidir bazıları ise sade. İşte o kapı var ya o kapı statü denen şeyi ortaya çıkarır ve toplum o kapıdan sonra adı konmayan zümrelere bölünür. O kapıda hırs var, adalet var, adaletsizlik var, vefa var, nankörlük var. O kapıdan sonra ortaya çıkar insanın mayası. Ekşi mi, tatlı mı, alın teri mi, haksızlık mı işte orada daha çok belli olur. Çoğunun kazanıp birçoğunun kaybettiği kapılardır. Hem maddi hem manevi bu kapıya çok dikkat etmek gerek.
 
Hayat devam ettikçe kapılar açılmaya devam eder. Dünürcü kapısı gelir sıraya. En güzel giysiler, şıkır şıkır akrabalar, kahveler, fincanlar, terlemeler, sözün neresinden başlasaklar, yüzükler ya da bir düşünelim demeler. Evlilik girer sıraya hayatın bu kısmında. Yeni bir kapı. Bu kapı acemi bir kapıdır. İlk doğduğumuz evin kapısı gibi sanki. Biraz tanımaya çalışırız önce sonra alışmaya başlarız. Daha sonra çoluk çocuk geldi mi sen gör kapının patır kütür açılıp kapanmasını. Bizim için yeni bir adımla açılan kapı evlatlar için dünyanın ilk kapısıdır. O kapı hep açık kaldıkça bu devran aynı hafızayla dönmeye devam eder.
 
Kapılar hayatımızın her yanında dikilir karşımıza. Saymadığım kapıları siz geçirin aklımızdan. Ama öyle bir kapı vardır ki, tüm kapıların gelip önünde eğildiği kapı. İşte o kapı, Ana Baba ocağının olduğu kapı. Evet büyük kapıların misafiri, geleni gideni eksik olmaz. Allah eksikliğini göstermesin. Ancak öyle bir hale döndü ki dünya, Anne ve Babalarımızın dede ve ninelerimizden aldığı o büyük kapı bayrağı belki de son örneklerini yaşıyor. Bizim kapılarımız o kapılar kadar büyük değil. Çünkü büyüklük kapılarda değil gönüldeydi. Gönlü büyük olanın kapısı geniş, gireni çıkanı çok, bereketi de bir o kadar olur. Yine de enseyi karartmayalım gönlümüzü ve kapılarımızı geniş tutmaya çalışalım.
 
Geldik mi yazının sonuna. Burası da benim sayfamın kapısı. İçeri giren misafirimdir. Bu yazıdan sonra kendinize bir çay ya da kahve yapın ve ben ikram etmişim gibi için. Bu da benim size ikramım olsun. Biraz işi beleşe getireceğim ama idare edin dostlar. Herkes aldığını aldıysa çıkarken esenlikle çıkmanızı dilerim. Çıkarken kapıyı kapatmayın belki bir giren daha olur.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir