SELAHATTİN YILDIZ
Kim Nerenin Yerlisi
Kopuşlar insanı ayak izlerinden yakalar. Her izin bir ardılı vardır kendini hatırlatan. Sanırım Tolstoy’un bir romanındaydı. Genç bir kızın dağ köyünden şehre inişindeki ürkekliğine gidiyor hafızam. Sonra meşhur bir fotomodel oluyor. Bir çoğumuzun benzer bir ürkekliğine benziyordu ayak izleri. Hep geriye bakan ama ileri için hamlesini eksik etmeyen bir heyecanla.
Her adım bir saniye. Her adım bir anın yankısı. Bizi geçmişe bağlayan zaman diye düşünürüz ama asıl bağı adımlarımız oluşturur. Nereye gittiğimiz çok önemli. Nereye yönlendirildiğimiz daha da önemli. Kendi gidişimiz kendi kararımız. Ama yönlendirilme öyle mi, o tamamen biz istemişiz gibi başkalarının istediği yöne atılan adımlardır. O izler bizim izlerimiz olmaktan çıkmış izmlerin izlerine dönüşmüştür artık.
Serüven kelimesi ne güzel kulağımıza çarpıyor. Evet serüven. Adımlarımızın toplandığı toplama merkezi. Ama o merkez de sabit değil. Bir olmayan birlikteliğin dağılmış bileşkesi.
Artık kimse yerli değil. Bütün ayak izlerinin birbirine karıştığı zeminde yürüyoruz. Zıtların ahenk oluşturduğu zeminde parkelerin gıcırtısı hep aynı. Sevmek ve hoşgörülü olmak ne güzel bir şey. Parkede gıcırtısız ses çıkarıp ahenk oluşturuyor onların ayak izleri. Sadece onlar yerli. Diğer izlerin hepsi soluk benizli…