İSA KARATEPE
Kırık Camlar
Cam bir bardak yere düştüğü zaman sadece sesini duymazsınız, anlık bir irkilme de yaşarsınız.
Zeminde oluşan yüzlerce parçaları da görürsünüz.
Sakarlığınızdan yüzünüz kızarır, ama çabuk toparlanarak eski halinize gelirsiniz.
Dikkatsizlik olmuştur hepsi bu. Sonunda sakar olmadığınıza karar verir, cam kırıklarını süpürürsünüz ve süpürürken kısa kısa camların birbirine değince çıkarttığı sesi işitirsiniz.
Sonra durulur her şey, yeni bir bardak alırsınız kırılanın yerine.
Efendim velhasılıkelam; bazı insanlar vardır bardak gibi, bir dikkatsizliğiniz yüzünden kırarsınız.
Yıkıldığında oluşan yüzlerce parçalarını görmezden gelirsiniz.
Yüzünüz de kızarmaz hiçbir şey olmamıştır çünkü! (Bir şangırtı duydunuz mu? Hayır değil mi? Ben de öyle demiştim zaten.)
Ortada süpürülecek hiçbir şey de yoktur. Doğal olarak parçalarının feryat figan sesini de işitmemişsinizdir.
Sonra unutulur cinsten bir bardak olduğu için, yerine başka cins bardak bulmuşsunuzdur doğal olarak.
Buraya kadar iyi, daha iyisi ne olur diye düşünmek istemiyorum.
Sonuca iniyorum.
Bardak kırılsa da yapıştıramazsınız, çünkü yapıştırsanız bile çatlakları gözükür değil mi?
Ama artık kullanışlı değildir, en küçük zararlı dokunuş bile bardağın tamamen dağılmasına yetecektir.
Ya ruh? Saçmaladı demeyin, bardağın kırıldığında giden ruhunu kimse görmemiştir ömründe.
Ben size bardak mı kırıldı dedim? Hem de ruhu var öyle mi?
Siz devam edin bu aşk denen hayatta “İnsan” pardon, bardak kırma modasına.
Kim demiş bardak kırıldığında ruhu gelmez diye?