Kırılma Ey Gönül

SELAHATTİN YILDIZ
Kırılma Ey Gönül
 
Kırılma ey gönül, belki kırıldıkların bir gün yine senin gönlünde dinlenir. Bırak gezip dolaşsın, yorulsun dünyanın telaşında. Vefayı unutanlar belki bir gün oturunca hatırlar kıymetli olanın değerli olandan daha iyi olduğunu. Onlar uzaklaşsalar da sen olduğun yerde dur. Dur ki, geldiklerinde bıraktıkları yerde bulsunlar seni. Öyle sükunetle dur ki, kapını çaldıklarında açılacağından endişe edilmesin.
 
Kendini önde görme hastalığına yakalananlar bırak seni arkada sansınlar. Kendinden uzaklaşan senden uzaklaşmış çok mu? Sen yanında oldun diye onlar da senin yanında olmak zorunda değil. Bırak herkes kendi doğrusunu yaşasın. Kırılma ey gönül, zaman kırılma değil sükunetle çayın demlenmesini bekleme vaktidir.
 
Kırılma ey gönül şu kısacık dünyada geri kalan “sade” bir andır. Tökezlediysen şayet senden uzaklaşan da bir candır. Çok görme insana bu hali, -ki insanın en başta yaptığı hata rabbine isyandır. Yasak elmanın suyu hep tazedir dünyada. Sen zirvede sansan da kendini, bil ki gayrısı dipte değildir. Çünkü kiminin dipteki yeri zirvesidir, belki başkasının zirvesi de ona göre diptedir. O halde düşünmek lazım “dip” nedir, neresidir.
 
Manayı maddeye değişmeyenler değişeni de hoş görsün. Belki onun mayasındadır ekşilik sen niye zorla o ekmeği yemeye talipsin. Her ekmeğin bir talibi vardır bırak herkes istediği sofraya oturup, istediği sofrayı kurup, istediğini davet etsin. Kırılma ey gönül, sözü geniş gönlü dar olanın çevresinde işin ne?
 
Herkes bir anlaşılma telaşında. Övülme telaşında olanlar koşarken sen yürümeyi tercih etmişsen madem; neden koşanlar sesini duymuyor diye telaş edersin. Seni görmezden gelerek sana mesafe koyanlar bırak kendi açtıkları mesafede kalsın. Bırak yeni adalar keşfetsin vefası kırılanlar. Her şeyi anlamanın bir vakti vardır, bırak o vakit demine gelsin. Vakit demine gelmeden, demir tavına ermeden, insanın içinde kurduğu zan tohumu onu sarmaşık gibi sarıp esir almadan ne bilsin dost nedir, yar nedir, hayal nedir, gerçek nedir.
 
Büyüklük Allah’ındır deyip nezaketi yol bil kendine. Bırak senin nezaketini kabalığıyla yensin kazandığını sananlar. Kendi hatasını görmeyip sende leke arayanla işin ne. Bırak leke sende kalsın, kendini pak bilen paklığına bulansın.
 
Bırak kazanmayı marifet bilip kazanç peşine koşanlar, sen koşmuyorsun diye seni kendinden daha akıllı sansın. Kazanmayı marifet bilenlerle oturup kalksın. Gönül koyma ey gönül herkesin gönlü büyüttüğü kadardır, içinde yer yoksa kapısını aşındırmak asıl sana ziyandır.
 
İncin ama incitme, kırıl ama kırma, aldan ama aldatma, yan ama yakma, dövül ama dövme, sövül ama sövme, sev ama sevilme. Bil ki Allah vardır ve onu hakkıyla bilene dünya imtihandır.
 
Ey gönül, ruhun gönlüne sığmıyorsa bil ki uzaklaşan sensin. Gönlün ruhunu misafir ediyorsa sen en güzel yerdesin. Kazanmayı başarmak bilme, bil ki en büyük başarı kaybederken bile onurlu bir şekilde alnın açık yürüyebilmektir.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir