“Herkesi yüzünden özlediğimi gördüm”
Arif Ay:
"Günlük tutmak, zamanı kaydetmekle ilgili bir şey"
"Kitaba Dair/Harf, Hece, Kelime Söyleşileri"nin ikincisinde Arif Ay, Mehmet Aycı ve Meltem Seher Türkaslan, kaleme aldıkları ve çevirdikleri kitaplar üzerine düşüncelerini anlattı.
Harf, Hece ve Cümle Yayınlarından oluşan yayın grubunun TBMM Genel Sekreterliği işbirliği ile kitap okuma konusundaki bilinci artırmak amacıyla başlattığı "Kitaba Dair/Harf, Hece, Kelime Söyleşileri"nin ikincisi, TBMM Mustafa Necati Kültür Evi'nde gerçekleştirildi.
Söyleşiye "Gün Dökümleri" kitabının yazarı Arif Ay, "Böyle Biliriz" isimli portre kitabının yazarı Mehmet Aycı ve Alexandre Betts tarafından yazılan "Zorunlu Göç ve Küresel Politika" kitabının çevirmeni Meltem Seher Türkaslan katıldı.
Söyleşinin moderatörlüğünü Cümle Yayınları Yayın Yönetmeni Muhsin Mete yaptı.
Şair Mehmet Aycı, geçtiğimiz ay Cümle Yayınları arasında çıkan “Böyle Biliriz” isimli portre kitabından hareketle portre yazarken nelere dikkat ettiğini, portrenin Türk edebiyatındaki yerini anlattı. 30’lu yaşlarında 40 – 42 yaşında kendi kendine portre yazacağı sözünü verdiğini belirterek, portre yazanların ya bir yaşanmışlık üzerinden hareket ederek, ya da bir anıdan hareket ederek portre yazdıklarını hatırlattı. Portre yazarlığının hem sureti, hem sireti göz önüne alınarak yapılması gerektiğini, ilk portre kitabı “İki Yüz” kitabının isminin de bunlar gözetilerek verildiğini söyledi.
“Bilgisayarın başına geçtiğimde yazdığım insanların yüzleriyle rabıta kurarak yazıyorum. Yazarken o portrenin kafamın içinde zaten yazıldığını fark ediyorum. Kendisini yazdırıyor o insanlar. Mehmet Aycı’da nasılsalar öyle yansıyorlar. Öyle yansıdıkları için belki sağaltıcı, iyi yönleriyle yansıyor olabilirler. Her insan biriciktir” diyen Aycı, hatırladığı insanı yüzünden hatırladığını belirterek, “Herkesi yüzünden özlediğimi gördüm” dedi.
Ses üzerinden de portre yapılabileceğine dikkat çeken Aycı, Aliya İzzetbegoviç ve Ahmet Haşim portreleri dışında yüz yüze tanımadığı kimsenin portresini yazmadığını söyledi. Gıyabi tanışıklığın belki portresini yazdığı kişi için bir ön hazırlık olabileceğini de söyleyen Aycı, kendisinin hayatın içinde olduğunu hatırlatarak, “Kendinizi dar kapıların ardında steril kılarsanız hayata dair sözlerinizin hayatta bir karşılığı olmaz” şeklinde konuştu.
"Gün Dökümleri" kitabının yazarı Arif Ay ise günlük yazmanın hayatında önemli bir yer tuttuğunu belirterek insanın yaşadığı zamanın bilincinde olması gerektiğini, günlük tutmanın, kişinin "zamanın elinden tutması" anlamına geldiğini söyledi.
"Zaman değerli bir unsur. 'Vakit nakittir' sözü vardır. İnsan yaşadığı şeyleri kaydetmek istiyor. Dolayısıyla günlük dediğimiz hadise, zamanı kaydetmekle ilgili bir şey." ifadelerini kullanan Ay, "Gün Dökümleri" kitabının tam bir günlük olmadığının, günü, saati, zamanı belirlenmiş bir günlükten farklı olduğunun altını çizdi.
Dergicilik ve dergi yazarlığı tecrübesinin günlük yazma serüvenini desteklediğini ifade eden Ay, günümüzde dergilerin kimliği ve duruşu olmadığını, birçok yazarın her dergide yazabildiğini ve dergilerin anonimleştiğini kaydetti.
Şair Arif Ay “Yazmak aslında bir terapidir” görüşünü dile getirerek psikiyatristlerin de benzer bir işlevi yerine getirdiklerini söyledi. Günlük yazmanın eski edebiyatımızdan bu yana çok canlı bir edebî tür olduğuna dikkat çeken Ay, başta Ruznameler olmak üzere Seyahatname ve Sefaretnamelerin de aslında bir nevi günlük olduğunu hatırlattı.
“Günlük tutmanın zorlukları var. Yazdığınız şeyleri yayınlamak istiyorsanız bir oto sansür uyguluyorsunuz. İnsan bazı şeyleri paylaşmak istemeyebilir. Yayınlamak niyetinde değilse oraya bunları, paylaşmak istemediklerini aktarabilir. Günlüklerde şiir dışı olanları yazıyorum. Şiirimde kullanmayacağım malzemeleri günlüklerde tespit ediyorum. Nesir olarak yazabileceğim şeyi şiirime taşırsam, o benim şiirimi yorar” şeklinde konuşan şair Ay, evlendiğinde bin civarında mektubu yakmak durumunda kaldığı itirafında bulundu. Ay, “Aşk mektuplarıydı. Korktum, evliliğim zedelenir diye korktum” dedi.
Söyleşinin moderatörlüğünü yapan Cümle Yayınları Yayın Yönetmeni Muhsin Mete de Alexandre Betts tarafından yazılan ve Meltem Seher Türkaslan tarafından Türkçe çevirisi yapılan, Cümle Yayınları’ndan çıkan "Zorunlu Göç ve Küresel Politika" kitabı hakkında bilgi verdi.
Mete, yayınevlerinin sorumlulukları olduğunu belirterek, "göç" kavramının dünya gündeminin en önemli konularından birisi olduğunu ve yayınevi olarak bu konudaki eserleri okurların beğenisine sundukları için mutlu olduklarını ifade etti.
"Zorunlu Göç ve Küresel Politika" kitabının göç ile ilgili temel bir kitap olduğunu ve kitabın temel kavramları okurlara verdiğini belirten Mete, eserin çevirmeni Türkaslan'ın ilk kitap tercümesi olduğu halde çok başarılı bir çalışma ortaya koyduğunu ifade etti.
Kitabın çevirmeni Meltem Seher Türkaslan da konferans çevirmeni olduğunu için gündemi yakından takip ettiğini, bundan dolayı da göç konusuna ilgi duyduğunu ifade etti.
Kitabın yazarının, devletlerin zorunlu göç konusunda küresel politika belirlemeye çalıştığını ama her ülkenin göç konusunda farklı politikalar uyguladığını anlattığını ifade eden Türkaslan, bazı ülkelerin göç konusunda duyarsız kaldığını yazarın özellikle vurguladığını kaydetti.
Suriyeli – Iraklı göçmenlerin Türkiye’nin hep gündeminde olduğunu belirten Türkaslan, zorunlu göçü yaşadığımızı söyledi. Zorunlu göç konusunda küresel politikaların belirlenmeye çalışıldığını, ama yeknesak bir politikanın olmadığına dikkat çekti.
Zorunlu göçle sürekli yüz yüze olmasına rağmen Türkiye’de Göç İdaresi’nin kuruluş sebebinin bile politik olduğunu belirterek, Göç İdaresi’nin kuruluş sebebinin AB Geri Kabul Anlaşması çerçevesi olduğunu dile getirdi.