Koca Dünya Filmi
Sinemalarda
Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen, geçtiğimiz Eylül’de gerçekleşen Adana Film Festivali’nden de “En İyi Film”, “En İyi Görüntü Yönetmeni”, “Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu” ve “Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü” dallarında ödülleri toplayan Koca Dünya nihayet Türkiye’de sinemalarda.
Başka Sinema dağıtımıyla vizyona giren Reha Erdem’in son filmi bugünden (7 Nisan'dan) itibaren sinemalarda. “23. Uluslararası Adana Film Festivali'nde Türkiye prömiyerini yapan filmin görüntü yönetmenliğini ise Reha Erdem'in uzun süredir beraber çalıştığı görüntü yönetmeni Florent Herry üstlenmiş.
Filmin kurgusunda da Reha Erdem'in imzası var. Filmin kadrosunda Hakan Çimenser, Melisa Akman, Ayta Sözeri, Murat Deniz, Saygın Soysal ve Sağnak Sarıbudak gibi isimler yer alıyor. Filmin başrollerini ise Tereddüt filmi ile yükselen yıldız Ecem Uzun ile Berke Karaer üstleniyor.
Koca Dünya filmi; !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin geçen yıl başlattığı ve ilham veren filmlerin gösterimlerini yaptığı “!f İlham Serisi” kapsamında geçtiğimiz Kasım ayında da seyircilerle buluşmuştu. Film ekibinin ve davetlilerin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte Yeşim Ustaoğlu, Funda Eryiğit, Yiğit Özşener, Pelin Esmer, Derya Alabora, Damla Sönmez, Jale Arıkan, Serdar Orçin gibi sinema dünyasından yönetmenler ve oyuncular da yer almıştı. Gösterimin ardından Reha Erdem, !f İstanbul’un Direktörü Serra Ciliv’in sorularını yanıtlamış, “Niye film yapıyorsun” sorusuna “Kendimi iyi etmek için” yanıtını vermişti. Film çekmenin “Umut var” demek olduğunu belirten Erdem, “Umuttan çok pozitif olmaya inanıyorum ama. Pozitif olmadan film yapılamaz, pozitif olmamız gerekiyor. Dün, bugün ve her zaman”. “Bana özgürlük alanı sunan, bana hayal kurdurtma imkanı veren ve bana yenilikler sunn filmleri seviyorum” diyen Erdem, filmin başrol oyuncuları Ecem Uzun ve Berke Karaer’e özellikle teşekkür ederek, Ecem Uzun için “O, mucizevi bir şey. Onu daha çok fazla izleyeceksiniz” demişti
Filmin Konusu: Filmde ailesini kaybetmiş, yetimhanede büyümüş iki gencin hikâyesi var. Yetimhaneden birisi evlatlık verildiği ailede şefkat yerine evin babasının tacizine maruz kalmış buluğ çağında bir kız, diğeri 18 yaşını doldurduğu için yetimhaneden çıkarılmış, kendisi gibi çırak olarak ya da gündelik işlerde çalışarak yaşamlarını kazanmaya çalışan yaşıtlarıyla izbe bir odayı paylaşan Ali. Her ikisi de “yetimhanenin şefkatli kollarından” Koca Dünya’nın acımasız kucağına fırlatılıp atılmışlar. Ali kızkardeşi Zuhal için kaygılanmakta, onun kaldığı eve giderek Zuhal’in durumu hakkında bilgi almaya çalışmaktadır. Kız kardeşinin evlatlık verildiği evde, kızkardeşi ile yaşıt bir kız, anne ve otoriter bir baba ile karşılaşır. Adam Ali’nin evine gelmesinden rahatsız olur. Zuhal ile görüştürülmeyen Ali bir gün eve zorla girer ve evde kendisine karşı koyan adam, kızı ve karısını bıçaklar ve bir odaya kapatılmış olan Zuhal’i alarak, eski motosikletiyle beraber kentten uzaklaşır. Artık kent onlar için yaşanılır bir yer olmaktan çıkmıştır.
İlk geceyi atıl bir benzin istasyonunda geçirirler. İstanbul’dan uzaklaştıkça ve eski motosikletle kıvrılıp giden uzun yolda ilerlerken, kasabalar uğrak yerleri olur. Buralardan ihtiyaçlarını karşılayıp yola devam ederler ve sonunda kentin kaosu, sevgisizliği, gürültüsü, tekinsizliği karşısında doğaya daha bir yaklaşırlar. Ormanda motosikleti saklayıp, yaya olarak sazlıklardan geçip, orman içinde, göl kıyısındaki atıl bir barakayı kendilerine mesken ederler. Tabiat’a sığınan iki gencin hikayesi bu kez doğada varolma mücadelesine dönüşür.