Kör Fare Senin Evin Nerede?

SİBEL ÇAVUŞ
Kör Fare Senin Evin Nerede? |ÖYKÜ|
 
Görmeyen gözlerle dokunur zamana, Rüzgârın fısıltısı rehberdir ona. Karanlıkta ışığı bulan bilge…
 
Kör Fare, Körebe Oynama Benimle
 
Asurlular ve Sümerler döneminde, kör fare sütünün kör gözlere şifa olduğuna inanıldığına dair bir yazı okuduğumu hatırlıyorum. Kör farelerin sütünün içerdiği özel bir gücün, insan gözlerini iyileştirme potansiyeline sahip olduğuna dair bir düşünce olduğu ancak bu düşüncenin gerçek bir temele dayanıp dayanmadığı konusu tartışmalıdır. Her ne kadar geçmişte böyle bir inanış olsa da günümüzde göz hastalıklarının tedavisi için modern tıbbın sunduğu yöntemler ve teknolojiler kullanılmaktadır.
 
Gizli kalmış, sadece benim farkında olduğum, hususi ruhum dile geldi ve dilimden döküldü birkaç kelime, şiirsel sözler deryasında anlam buldu.
 
Görmeyen gözlerle dokunur zamana, rüzgârın fısıltısı rehberdir ona. Karanlıkta ışığı bulan bilge;
Kör farelerin adı, neden "köre fare" ve görünüşleri neye benziyordu? Neden bu ismi aldılar? Bu sorular ve daha fazlası kafamda sürekli dönüp dururken konu giderek daha fazla ilgimi çekmeye başladı.
 
Çiftçilik ile uğraşan bir yakınıma sordum: "Yahu sen bu kör fareleri bilir misin?" Gülümseyerek “Gözleri, kulak kepçeleri ve kuyrukları dumura uğramış kör fareler, derileriyle örtülü gözleri nedeniyle dünyayı göremezler. Ancak burunlarının etrafındaki kıllar ve hassas duyu organları sayesinde çevrelerindeki kaynakları algılarlar. Evrimsel süreç içinde yeteneklerini kaybetmeleriyle kör fare olarak anılmışlardır." diye veciz bir şekilde ifade etti bir bir… Ayrıca kör fareler, yaşamlarını oldukça düzenli ve titiz bir şekilde sürdürürler. Zaman zaman tarım ürünlerine zarar verseler de tüneller açarak havalandırma sağlayarak tarıma da katkıda bulunurlar.
 
Evrende her varlığın fark edebildiğimiz ya da fark edemediğimiz birçok misyonu vardır; tüm bunlar yaşamın dokusunda bir desen oluşturur. Bu incelikleri iyi okumak, anlamak ve sentezlemek gerekir: çiçeği, taşı, böceği, yaprağı… Her canlının yaşama sebebi, birbirleriyle örtüşen bir uyum içinde var olur ve bu döngüde her canlıyı bir yolculuk, bir öykü, bir iz bırakma çabası sarmaktadır. Gökyüzünde yıldızlarla dans edenlerin, yerde yürüyenlerin, her birinin dokunuşuyla yazılan bir destanı vardır; bilinir…
 
Kuşlar kanat çırpar, özgürlüğü avuçlarında taşır, denizlerin derinliklerinde balıklar serüvenlerine yelken açar. Ormanların sessiz çığlıkları, yeryüzünün nefesi, bir döngüde birleşir, var oluşun dansında bütünleşir.
 
İnsanların kahramanlıkları, sevgileri, acıları ve umutları, yıldızlardan doğan bir rüyanın içinde sonsuz bir serüven, her bir canlının varlığı, evrenin muhteşemliği içinde, bir hikâye, bir anlam, bir derinlik taşır, sonsuzluğa değin.
 
O halde, gözlerini aç ve gör, her canlının özünde var olan, evrenin büyüsüne dokunur, hayatın kutsallığını anlar insan. Bir kelebeğin kanat çırpışında, bir ağacın sessizliğinde, yaratılan her şeyin bir sebebi, bir amacı vardır; her anında.
 
Bu perspektifle, dergi ve mecmuaları karıştırırken elime geçen Independent Türkçe, Science Alert ve Science News sayılarında; çıplak kör fareler, hayvanlar aleminin en tuhaf yaratıklarından biri olarak öne çıkıyor. Ayrıca bu canlılar, kansere ve şiddetli ağrılara dirençli olmalarıyla ve oksijensiz ortamlarda neredeyse yirmi dakika hayatta kalabilmeleri ile bilindiği belirtiliyor. Üstelik, bilim insanları bu farelerin ürkütücü bir özelliğini daha keşfetmiş olup bilimsel adı “Heterocephalus Glaber” olan çıplak kör farelerin birbirlerinin yavrularını kaçırıp onları köleleştirdiği ortaya çıktmıştır. Bu fareler, sadece 10 cm boyunda olmalarına rağmen iş birliği içinde çalışan devasa koloniler kurabilirler. Kolonilerdeki hayvan sayısı 300'e kadar ulaşabilir. Yeni araştırmalar, bu farelerin başka kolonilerin topraklarını fethetmek için savaşa girdiğini ortaya koymaktadır. Bu özellikleriyle çıplak kör fareler, bilim dünyasında ve doğal yaşamda dikkat çekici özelliklere sahip canlılar olarak kabul edilmektedir.
 
Öğrendiğim kadarıyla bu hayvanlar idrar ve dışkılarını bırakacakları çukurluklar oluştururlar. Özellikle yavru dönemlerinde çiftleşmek için özel bir çiftleşme odası hazırlarlar. Su ihtiyaçlarını ise bol su içeren yer altı kökleri, bitkilerin yer altında bulunan karbonhidrat yönünden zengin soğanlarından ve gövdelerinden karşılarlar. Böylece vücutları için gerekli kalsiyum, magnezyum, fosfat gibi mineralleri almaktadırlar. Ayrıca kansere karşı dirençli olmaları nedeniyle çıplak kör fareler yaşlanma ve kanser araştırmalarında bir model olarak kullanılmaktadır. Öte yandan, çıplak kör farelerde ağrıları algılayan sinirlere uyarıları ileten nörotransmitter madde üretiminden sorumlu genin bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Hemoglobin molekülünün özellikleri daha iyi anlaşılırsa düşük oksijen konsantrasyonlarında bile etkili bir şekilde oksijen taşıyabilmeleri sağlanabilir. Bu özellikleri sayesinde, düşük oksijen konsantrasyonlarının neden olduğu kalp krizi, böbrek hastalıkları, inme gibi hastalıkların tedavisinde yeni yaklaşımlar geliştirilebilir.
 
Eşsiz nitelikleriyle birlikte, karanlıkta ışığı bulan bilge için küçük bahçenin en tenha köşesinde, gür yaprakların arasında gizlenen minik bir kovuk vardı. Bu kovuk, dünyanın en cesur ve azimli canlılarından birine, kör fareye ev sahipliği yapıyordu. Bu fare, gözlerinin görmemesine rağmen hayatın her anını tutkuyla kucaklayan ve çevresindeki dünyayı tüm duyularıyla keşfetmeyi öğrenmiş özel bir yaratıktı. Doğanın sırlarını keşfetmek adına yapılan araştırmalara göz atmaya devam ettim ve okuduğum bir araştırmada, bu yazdıklarımı destekleyen önemli bulgular vardı: Çıplak kör fareler, dış ortam ile hava teması olmayan mekânlarda yaşayabilirler ve bu mekânlarda çok düşük oksijen düzeyinde ve tehlikeli seviyedeki karbondioksit ortamında hayatta kalabilirler. Bu özellikleriyle bilimsel araştırmalar için önemli bir modeldir ve doğanın çeşitliliğini ve karmaşıklığını vurgulayan bir türdür.
 
Bu canlıların alyuvarlarında yer alan hemoglobin molekülü, çevresindeki çok düşük oksijen konsantrasyonlarını son derece etkili bir şekilde absorbe edebilme yeteneğiyle gelişmiştir. Ortalama ömürleri 30 yıla kadar ulaşabilen kör fareler, %3 gibi çok düşük düzeylerde dahi oksijen konsantrasyonlarıyla yaşamlarını sürdürebilirler. Bu özellikleri, bilim insanlarının ilgisini çekmiş ve özellikle ağrı duyusu üzerine yapılan araştırmalara yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Zira yüksek karbondioksit konsantrasyonları, vücutta asitlik artışına yol açarak ağrı duyusunu tetikleyebilir.
 
O halde bir hikâye yazasım tuttu bu kör fareye: her sabah, günün ilk ışıklarıyla birlikte uyanan kör fare, gözleri görmese de etrafındaki her şeyi duyumsayarak keşfederdi. Gözlerinin yerine kulaklarını, burnunu ve bıyıklarını kullanarak yönünü bulur, adımlarını dikkatle atardı. Toprağın dokusunu hisseder, yaprakların hışırtısını dinler ve rüzgârın fısıldayışını takip ederek yolunu çizerdi.
 
Bir gün, kör fare, cesaretini toplayarak yuvasından dışarı çıkarak etrafı keşfetmeye karar verdi. Adımları, başlangıçta tereddütlüydü ancak kısa sürede doğanın ritmiyle uyum sağlamayı başardı. Koku izleri ve ses dalgaları, onun için görünmez bir haritaya dönüşüyordu. Toprağın sıcaklığı, taşların soğukluğu, çimenlerin yumuşaklığı onun için rehber oluyordu.
 
Kör fare, bir gün, büyük ve yaşlı bir ağacın altında durdu. Ağacın gövdesine dokunduğunda, yüzlerce yıllık bir geçmişin izlerini hissedebiliyordu. Ağaç, zamanın tanığı olmuş, nice fırtınalara ve güneşli günlere şahitlik etmişti. Kör fare, ağacın köklerinin derinliklerine inen hikayeleri dinler gibi hissetti. Bu an, onun için bir ilham kaynağı oldu.
 
Kör fare, doğanın kalp atışlarını dinleyerek hayatın sadece gözlerle değil, kalp ve ruhla da görülebileceğini anlamıştı. Her şeyin bir dili vardı; rüzgârın, toprağın, suyun ve yaprakların. Ve bu dilleri anlamak için gözlere ihtiyaç yoktu, sadece duymaya ve hissetmeye açık bir yürek yeterliydi.
 
Kör farenin bu derin anlayışı, ona yaşamın özünü kavrama yetisi kazandırdı. O, dünyanın karmaşası içinde bile huzuru bulabilen, küçük ama güçlü bir bilgeye dönüştü. Onun hikâyesi, sadece fiziksel engellerin ötesine geçebilmekle ilgili değildi. Aynı zamanda, içsel gücün ve doğayla uyum içinde yaşamanın değerini vurguluyordu.
 
Kör fare, hayatını cesaretle ve bilgelikle sürdürdü. Onun hikâyesi, minik kovuğundan başlayarak tüm bahçeye yayıldı.
 
Kalp gözü ile gören insanlar, başkalarının duygularını ve düşüncelerini derinlemesine anlarlar. Bu tür bir görüş, empatiyi ve şefkati artırır. Birinin acısını veya mutluluğunu sadece gözlemlemekle kalmaz, aynı zamanda gerçekten hissederler. Bu, insanları daha bağlı ve birbirine karşı daha anlayışlı hale getirir.
 
Doğayı kalp gözüyle görmek, ağaçların sadece birer bitki olmadığını, onların zamanın tanıkları ve yaşamın döngülerinin bir parçası olduğunu anlamaktır. Bir yaprağın hışırtısını, bir derenin şırıltısını, rüzgârın tatlı esintisini dinlemek ve bunların her birinde hayatın ritmini hissetmek, kalp gözü ile görmenin güzelliğidir.
 
Kalp gözü ile görmek, güzelliği her yerde bulabilme yeteneğidir. Bir çocuğun masum gülüşünde, bir dostun içten bakışında, bir çiftin birbirine duyduğu sevgide, yaşlı bir adamın yüzündeki kırışıklıklarda ve doğanın en küçük detaylarında bile güzellik görebilmektir. Bu, zahiri görünüşün ötesine geçerek, ruhun derinliklerinde yatan gerçekleri görmektir.
 
Aynı zamanda, kalp gözüyle görmek, zorlukları ve engelleri aşmada içsel bir güç kaynağıdır. Hayatta karşılaşılan her türlü sıkıntıya rağmen, umut ve iyimserlik besleyebilmek, kalp gözüyle gören bir insanın en büyük erdemlerindendir. Bu, hayatın her anında, her koşulda, her durumda güzellik ve anlam bulabilme yeteneğidir.
 
Kalp gözüyle gören bir insan, çevresindeki dünyayı sevgiyle kucaklar. Onlar, insanların içindeki iyiliği görür ve bu iyiliği beslemeye çalışır.
Yaprakların dansı,
Toprağın sesi, her adımda bir bilgelik dersi.
Gözleri kapalı, ruhu açık,
Kör fare, doğanın sessiz hâkimi.
Görmeden gördü, bilmeden bildi,
Kalp gözüyle ışığı sevdi.
Bir ağaç, bir nehir, bir yolculuk,
Kör fare, bilgelikte yol aldı.
Karanlıkta kaybolan fare, kalbinin pusulasıyla yolu bulur.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir