SEDAT KISA
Kum Uyur Gerilir Fırtına
Dur bakalım kaç kişiydik
Caner, Sıtkı ve ben hepsi
Yusuf”un Lili’si vardı
Bir de Ayhan
Doktorun sevgilisi
Kanda kadın, kında şiir
Oyunda Rıza
Hileden sayılmazdı
Ruhsatsız silah gibi
Taşırdık birbirimizi
Duyulur sonra patlardık
Acemi birer infilak gibi
Hepimizin sonrası malum
Dar ve uzun patikaydık
Bir yanımız uçurum
Yoldan sayıp kendimizi
Yıllar sonra ortaya koyduk
Hesaplandı
Topladığımız ayak izleri
Bir ev ve bir araba
Gül, ay ve çiçekti o zaman
Sıtkı şimdi bir kaya
Bir bakanlıkta memur
Aşkın defteri
Ağır hüznün rüzgârı
Koklayarak uyurdu
Sararan yaprakları
Sevdiği bütün kadınları
Annesinin rahminden vururdu
Biraz fener ziyadesiyle çığlık
Emine’yi severdi Caner
Emine ölümden sonraki
En uzun ayrılık
Bir de ben vardım
İpek böceğinin kör makası
Bozkır kökenli yağmur tanesi
Gençlik resimlerimizin yazı arkası
Tanrı susturana değin müziği
Hiç bitiremeyecek bu dansı
Biz aslında kaç kişiydik
Çöldeki sessizlik anımsattı bana
Kum uyur, gerilir fırtına