SITKI CANEY
Kürt de Biziz Türk de Biziz Bu Bizim Şiirimiz
Yıl, milattan sonra 2016 ve dünya artık doldurabildiği kadar zulmü bütün boşluklarına doldurmuş bekliyor, beklediğinin farkında olmadan ve neyi beklediğini bilmeden.
Zalim bir dünya; zulme doymak bilmeyen, durmadan daha çok, daha daha çok isteyen, daha çok kan, daha çok alın teri, daha çok toprak deyip, istediğini aldıkça daha çok firavunlaşan zalimlerin dünyası.
Bu uğurda bütün dünyada her türlü fitne ve fesadı yaymak için, ekini ve nesli mahvetmek için elinden geleni ardına koymayan, öyle ki hile ve desiseleriyle şeytana şapka çıkartan zalimlerin dünyası.
İnsanlığın varoluşundan beri böyle bunlar.
Yüzyıllardır hep böyle bunlar ve yüzyıllardır nerede bir nebze de olsa iyinin doğrunun güzelin hükümranlığı başlarsa derhal orayı yangın yerine çeviriyorlar.
İnsanları yurtlarından çıkarıyorlar, direnenleri öldürüyorlar, sağ kalanları köle ediyorlar.
Kardeşi kardeşe kırdırıyorlar.
Hiç değişmediler, değişmiyorlar.
Zulümlerine, talanlarına ara vermeden devam ediyorlar.
Binlerce masum çocuğu bir damla petrole, binlerce masum çocuğu bir karış toprağa kurban ediyorlar.
Kimimizi Zenci'liğimize, kimimizi Kürt'lüğümüze, kimimizi Türk'lüğümüze kurban ediyorlar.
Dünya artık, bütün hayatiyeti kendi leşini sürüklemekten ibaret olan, hala kalmışsa birkaç masumiyet kırıntısı leşiyle onların üstünü örten, örterken tüm mikroplarını saçan, yaşayan ölülerle dolu ve bekliyor.
Bekliyor dünya, beklediğinin farkında olmadan ve neyi beklediğini bilmeden, bekliyor yaklaşan kıyametini.
Ben de bekliyorum dünyayla birlikte.
Burada, bu beton yığını şehirde, genç Türkiye Cumhuriyetinin başkentinde, sayıları gittikçe azalan arkadaşlarımla birlikte bekliyorum.
İnsanlığını kaybetmemiş iyiye, doğruya, güzele sevdalı gönüldaşlarımla, devrimci yoldaşlarımla, ülküdaşlarımla birlikte bekliyorum.
Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Boşnak, Laz kardeşlerimle birlikte bekliyorum.
Bekliyoruz, burada, karanlığın tam ortasında, karanlığın en karanlık ininde tam vaktinde patlamaya hazır birer bomba gibi bekliyoruz.
Bekliyoruz, infilak edip, karanlığa ışık ışık saçılmayı ve zalimlerin üzerine bir kıyamet gibi kopmayı bekliyoruz.
Biriktirdiğimiz dev acılarımızla; güç bela yaşayabildiğimiz, anlık, küçücük sevinçlerimizle bekliyoruz.
Kabuk tutmaz yaralarımızla, sonsuza uzanan sevdalarımızla bekliyoruz.
Hiç pes etmeden sürdürdüğümüz yürekli kavgalarımızla, direnen tüm yanlarımızla bekliyoruz.
Bu topraklarda yeniden ve gerçekten özgür olmayı bekliyoruz.
Kürt'lüğümüze, Türk'lüğümüze, Arap'lığımıza, Çerkez'liğimize, Boşnak'lığımıza, Laz'lığımıza kurban edilmek istemiyoruz.
Bu topraklardaki özgürlüğümüzü, barışımızı, kardeşliğimizi, dayanışmamızı, adaletimizi geri istiyoruz.
Bunları, bu topraklarda yaşayan tüm insanlar olarak, hepimiz için istiyoruz.
Alnımızın teriyle kazanmak, faize bulaşmamış helalinden bir ekmeği bölüşmek, finansörlerin krizleriyle köleleşmemek, insanca yaşamak istiyoruz.
Yasaklanarak yok olmakla yüz yüze bırakılan Kürtçe'mizi de, İngilizce'ye kurban edilen Türkçe'mizi de geri istiyoruz.
Ahmed-e Hani’den Mem-u Zin’i, Şeyh Galip’ten Hüsn-ü Aşk’ı yeniden okumak, anlamak istiyoruz.
Dillerimizi birbirine katmak, gönül gönüle yeniden kaynaşmak istiyoruz.
Aşkın, barışın, özgürlüğün; yani hayatın tam orta yerindeki şiirin ateşini ve rüzgârını yeniden yüreğimizde hissetmek istiyoruz.
Yeniden dolansın istiyoruz dillere aşk, barış ve özgürlük şiirleri.
Yeniden dolansın istiyoruz dillere aşk, barış ve özgürlük şarkıları.
Hem Kürtçe olsun, hem Türkçe olsun.
Hem kadınca hem erkekçe olsun.
Ve hakça olsun sevdamız çokça olsun diyoruz
Ve masumiyetimiz illa çocukça olsun diyoruz.
İyiyi, doğruyu, güzeli istiyoruz, hem Kürtçe'mizle hem Türkçe'mizle.
Bunun için yaşayacağız sonuna kadar, bunun için direneceğiz; aşk, barış ve özgürlük için. Bunun için Kürt’üz biz, bunun için Türk’üz biz.
Bu yüzden hiç bitmeyecek, bu yüzden hep yazılacak şiirimiz.
Yani, Kürt de biziz Türk de biziz, bu bizim şiirimiz…