SELAHATTİN YILDIZ
Mahrumiyet
Sen her şeyi kazanma peşinde koşarken, kazanmak istediğin her şeyi yok sayan bir mahrumun sükunetine galip gelemezsin. Çünkü mahrumlar mahrum oldukları şeylerden dolayı daha sakin bir hayat sürer. Sükûnet en çok o dünyanın içinde kalır. Gerçek mahrumlar mahrumiyetten pekte şikâyet etmezler.
Varı olanlar anlamaz mahrumların çokluğunu. Azı çok olanlar da varı olanların varlık yükünün ağırlığını bilmezler. Sen hep var olanla mutlu olmanın yolunu ararken, mahrumlar az olanla kazandığı varlığın keyfini çıkarır. Senin lüks mekanlarda verdiğin bedelin çok daha azıyla aynı lezzeti bulur sofrasında mahrumlar. Aranızdaki fark, sen çok harcamak için çok bedel ödersin, mahrumsa daha az bir çabayla aynı şeylerin tadını çıkarır. Çünkü bir tabak salatanın pazardaki fiyatı ilgilendir onu. Seni ise o salatanın sunum şekli. Sen bilindik markaların peşinde koşup bedeli için ömür törpülerken, mahrum üzerine yakışanı en ucuzundan alıp gününe devam eder. Sen kimliğini varlığın sunduğu markada ararken, mahrum kimliğinin varlığını dahi unutmuştur.
Varlığı çok alanın altına attığı imza kadar esareti vardır, mahrumun attığı imza sadece kendisi kadardır. Varlığı dert edinen yazarların onlarca kitabı mahrumun tek bir satırına denk gelir. Biri çıkıp sayfalarca acıyı anlatır. Biri de çıkıp “Ne çok acı var” der ve hepsini o küçücük cümleyle ifade eder. Selam olsun Zarifoğlu’na…
Varlığın bedeli keçi boynuzu gibidir. Onca odunu kemirir bir damla bal için. Mahrumun balı bir ağaçta gizlidir uzatır elini, eli bala bulanır. Var olmak isteyenin iddiası büyüktür. İddiası büyük olanın imtihanı da büyüktür. Mahrumun iddiası var olana gülünçtür çünkü ona iddia demek bile na mümkündür.
Varı olan, varını korumak için bütün hayatını feda eder. Zirvede durmak sert rüzgarlara maruz kalmayı gerektirir. Mahruma bir dulda yeter. Bir duvar kenarı ya da bir dal parçası.
Ortada duranlara da bir selam verelim. Merhaba ortadakiler. Onlar biraz varı biraz mahrumu yaşar. Çünkü varın da mahrumunda derecesi vardır. Yani biraz vardan biraz mahrumdan. Aslında güzel bir yer. Kalp grafik ritmi gibi. Hayat da böyle değil mi. Bir ondan bir bundan, bir üstten bir alttan…
Şimdi sen kendini bir yere koy sayın okuyucu. Var mısın, mahrum musun yoksa ortada duran mısın? Mahrum olup var görünen mi, var olup mahrum görünen mi. Kendin misin önce onu bir düşün. Mutlaka yerin bellidir ona ne şüphe. Fakat en önemlisi nefsin seni nereye koymaya çalışıp bilmediğin iklimde gezdiriyor. Bilmediğin iklimde seni nereye savuruyor.
Var olan varlığını haddince bilsin, mahrum zaten mahcubiyetiyle yürümeye devam ediyor, vasat olanlar yukarı ve aşağıya bakarken gözlerine ve arzularına dikkat etsin. Çünkü varı kaldırmak erdem, mahrumu yaşamak sabır ister.