Mehmet Sakızcı’nın
Resim Sergisi
Galeri Soyut’ta
Galeri Soyut, 16 Şubat – 7 Mart 2018 tarihleri arasında Mehmet Sakızcı’nın 12. kişisel resim sergisi “Hal-Minval”ı sanatseverlerle buluşturuyor.
Şanlıurfa, Harran Üniversitesi /Resim-İş Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Sakızcı, lirik-soyut kompozisyonlarıyla tanınıyor.
Hal-Minval
Sergi, sanatçının tuval üzerine 25 akrilik çalışmasını içermekte.
“Her sanatçı çağının çocuğu olduğu kadar çağının tanığıdır da. O’nu hisseder ve derinlemesine yaşar. Bu bakımdan betilerinin, çağın insani duyarlıkla çekilmiş fotoğrafı olduğu söylenebilir. Bu fotoğraf, sanatçının dışındaki dünyaya karşı aldığı tavrın ve bakış açısının bir göstergesidir
Düşünsel ya da sezinsel geri planı güçlü olan her sanatçıda bu görüntü oldukça net, kararlı ve okunaklıdır. Biçimleri görsel nitelik açısından kişiliklidir. O, gözü değil, ruhu kamaştıran duyguyu resmeder. Zıtlıkları ve çatışkıları, aymazlıkları ve duyarsızlıkları böyle bir yol olmaksızın anlatmanın, ifade etmenin, dışa vurmanın, göstermenin imkânı yoktur. Çünkü biz biliyoruz ki “olanı” olduğu gibi vermek sanatın gücünü ve gerçekliğini zedeler.
Bu çağın içinde bulunmuş olmaktan ve ona tanıklık etmekten başka sermayem yoktur. Tek tesellim sanat serüveniyle sermayeyi boşa harcanmadan yaşamış olmaktır.
“Hal” ile içinde yaşadığımız dünyanın giderek ağdalaşmış akut mutsuzluğuna; “Minval” ile bu akut mutsuzluk içinde kıvranan bireyin duygusal tepkisine gönderme yapmak istediğini belirten sanatçı, sevince/kedere/şiddete/hoşgörüye dair birtakım kodları duygusal/dinamik lekeler ve beden merkezli kadın imgesiyle betimliyor.
Mevcut durumun (‘hal’in) bireye, öfke, hüzün, korku, çaresizlik ve mutsuzluk dışında başka bir yol bırakmadığı düşüncesinde olan Sakızcı’nın, yaşamın doğasında gerçekler ve yüksek değerlerden oluşan üstün bir yapı bulunduğunu aktaran, insanın özüne yönelik bir ifadede ısrar eden çalışmalarına tanık oluruz.
Sakızcı, psikolojik etkisi yoğun, boya, spontane leke ve kadın figürlerini ruhunun ayak izleri gibi görür. Görsel ve plastik açıdan güçlü her bir kompozisyon izleyiciyi kendi ruh dünyasına çeken bir davetiye gibidir. Düzen ve düzensizlik, dinginlik ve dinamizm, öfke ve disiplin gibi zıtların kuşatması altında ruh imgeye teslim edilir.
Kadın bedeni, resim tarihinde genel olarak dişiliği, analığı, doğurganlığı, estetiği ve güzel olanı anlatırken, Sakızcı’nın kimi yerde çıplak, orantılı vücuda sahip, genç, diri, tutku ve duygu yüklü kadınları, bazen masumiyetinbazen öfkenin bazen romantizmin bazen direnişin bazen de melankolinin simgesi olurlar.
Soyut lekeler ve/veya somut imgeler aracılığı ile dünyevi gerçekliği yeniden kurgulayan sanatçı, dinamik bir üslup ve coşkulu bir anlatımla kendi düşünsel imgelemini başarıyla ortaya koyar. Öte yandan sözü edilen beden merkezli duruşları içeren resimleri ve imgesel dünyası aracılığı ileiçinde kopan fırtınaları ve kendi ruhsal izlenimlerini izleyicisine olağan bir şekilde aktarır.
Gerçekte soyut dışavurumcu lekelerin sentezi, içkin bir okuyuşla mümkün olsa da somut figüratif öğeler ve çalışmalarına verdiği adlar aracılığıyla sanatçının kimi yerde kendi öznel dünyası ya da kişisel veya ideolojik görüşü hakkında birtakım mesajları izleyicisine bilinçli bir şekilde aktardığına tanık oluruz.
Sakızcı’nın özellikle “Hüzün”, “Direnç”,”Dayan Tırnak ile Düş İle” ve “Mukadderat” gibi çalışmalarında yer alan biçimsel kışkırtıcılık, tutkulu ve romantik fırça darbeleri ve kendi ruhsal yaşamından izleri de beraberinde getirir gibidir. Diğer taraftan “Batık”, “Derin”, “Savaş” gibi çalışmalarında bu kez kadın başını var olan bir kaosu anlatmak için kullandığını görürüz. Her iki durumda da kadın, kısmen teslimiyetçiliğe veya kaderci edilgenliğe yenik düşerek kendi yazgısı ile yüzleştiriliyor olsa da nihayetinde soyut dışavurumun tam merkezinde yer alan pentürel bir eleman olmaktan ziyade, imgenin kavramlaştırıldığı soyut bir araç olarak daima baş tacıdır.
Sakızcı resmi, insani olmayan her şeyi reddetmek için bu çabalara karşı girişilmiş bir isyanın resmidir. Aynı ahlaki düşünce, insani endişe, sosyal parçalanma ve onun bireye getirdiği tehlikenin farkındalığı ile kaplanmışlardır.
Donald Kuspit, “toplum duyarsızlıktan da öte bir durumdayken ve insanlar yabancılaşma karşısında bir şeyler yapmak adına çaresizken, sanatın bireyi bundan koruyacağını” belirtmektedir. Sanat yapıtları, bireyin içinde kalmış spontanlık ve ruhaniliği uyandırarak bireyin dünyada yaşamasına yardımcı olur ve böylece bireyi “insan” olarak güçlendirmeye, onu varoluşun derinliklerini sorgulanabilir alana dâhil etmeye davet ederler. Burada resim alımlayıcısının hüneri, kendi eleştirel bilincine dayalı olarak sanat nesnesiyle özdeşleşme yetisi şeklinde karşımıza çıkar. Sakızcı resmi, bireyi sanatla özdeşleştirir.
Resmin tarihine, kullanmış olduğu malzeme ve yapılara bakıldığında Sakızcı’nın çalışmalarının resmin kimyasına formalist bir bağlılığının bulunduğu apaçık. Tüm bunların yanı sıra lirik ve romantik bir ifadenin egemen olduğu Sakızcı yapıtlarını “fikir”e kavramsal bir bağlılığın; siyasi ve sosyal değişimlere ise toplumcu bir bağlılığın kaynaşmış hali şeklinde de ifade edebiliriz. “
Mehmet Sakızcı;1966’da Şanlıurfa’da doğdu.
1992’de Hacettepe Ünv. Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ne birincilikle girdi.
1996’da fakülte ve bölüm birincisi olarak mezun oldu.
1997’de Hacettepe Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, Resim Ana Sanat Dalı’nda Yüksek Lisans eğitimine başladı.
1998’de Fransa’nın Nancy kentinde, Kültür Derneği’nin daveti üzerine, lirik soyut işlerinden oluşan bir sergi açtı. Sergi vesilesiyle kaldığı sürece, Paris ve Strazbourg gibi kentlerde bulunan önemli sanat merkezlerini ve önemli yapıtlarını yakından görmesi, sanatçının üslubunun ve plastik dilinin evrilmesine katkı sağladı.
1999’da Prof. Zafer Gençaydın danışmanlığında “Kuşatılmış Bireyin Plastik İmge Yaratma Sürecinin Çözümlenişi” adlı tez konusuyla Yüksek Lisansını tamamladı.
2000’de Süleyman Demirel Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı.
2001’de Harran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak göreve başladı.
2005’den bu yana aynı üniversitenin Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Ana Bilim Dalında Öğretim Görevlisi olarak eğitim ve sanat çalışmalarına devam etmektedir.
UPSD üyesi olan, Mehmet Sakızcı 12. Kişisel sergisini gerçekleştirmektedir.
Ödülleri:
1991- Ş. Urfa Belediyesi Resim Yarışması – Ödül.
1992- Ş. Urfa Valiliği Resim Yarışması – Ödül.
1995-96- Eğitim Yılı Başarı Ödülü.
1996- Anıtkabir Derneği, Üniversiteler. Arası Resim Yarışması – Ödül.
1996- Hacettepe Üniversitesi Üstün Başarı Ödülü.
1996- İhsan Doğramacı Üstün Başarı Ödülü.
1998- Esbank 14. Resim Yarışması – Ödül