MEHMET ALİ BAL
Metin İsm-i Celili
“El-Metîn” İsm-i Celili öz olarak "Çok sağlam, kuvvet ve kudret kaynağı, pek güçlü, hiçbir şey kendisini sarsmayan ve (Bu itibarla) kendisine güvenilen, hiçbir fiilinde sıkıntı çekmeyen" demektir.
“Hiç şüphesiz rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan (Zül kuvvet-il metin) Allah’tır” (Zariyat/58). İşte bu ayetledir ki, rızık gibi kuvvetin de tükenmez oluşu, yoktan verilişi gibi hususlar tefekkür edildiğinde, Metin İsm-i Celilinin tefekküründe doğru bir idrak mirsadı (Rasat yeri, rasat kulesi) olduğunu anlıyoruz. Elbette ki mukaddes kitabımız Kuran’daki bu ve böylesi ifadeler, aynı zamanda Müslümanlara doğru mantık dizgeleri/ mantık çerçeveleri kazandıran ilahi ifadelerdir.
Allah (cc) Metin’dir. Güç ve kuvveti azalmaz, güçsüz düşmez. Hiçbir iş Allah’a (cc) zor gelmez. Hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz. Hiçbir şey O’nun idaresine karşı gelemez. Hiçbir şey onun kuvvetinden kurtulamaz. Bu öyle bir kuvvettir ki, nihayetsiz bir kudrete delalet eder. Metin olma hali (Metanet) ise kuvvetin şiddetini ifade eder. Allah’ın (cc) bu kuvveti de öteki sıfat ve isimleri gibi sonsuzdur. Tükenmez, azalmaz, nispi ölçülerle takdir edilemez, dolayısıyla O’nun kudretinde zorluk ve kolaylık dereceleri bulunmaz. Ancak, bazı isimlerin manalarını ve tecellilerini diğer isimlerin anlaşılması, tefekkürü için idrak mirsadları olabilirler. Mesela “Allah (cc) tam bir kuvvet sahibi olmak bakımından Kaviyy, gücünün çok şiddetli olması bakımından Metin’dir” ifadesi böyle bir ifadedir.
Nispi hakikatlerin benzer isimlerle isimlendirildiklerini düşünürsek, her bir ismi Ulûhiyet dairesinin münezzeh ve mukaddes mahiyetiyle idrak ve tefekküre çalışmak lazımdır. Bu açıdan bu isimlerin bazılarının izahı için Allah’ın (cc) bizatihi Yüce Kitabındaki hükümlerini, ayetlerini esas almak, tabiri caiz ise bir analiz ve yaklaşım dizgesi olarak kullanmamızda isabet olabilir. Bazılarında ise Hazreti Peygamberimizin (s.a.v.) ve O’nun mirasçılarının –Ki mirasçıları âlimlerdir. Kendi mübarek ifadeleriyle “Ümmetimin âlimleri, İsrailoğullarının peygamberleri gibidirler”- ifadeleri de bir idrak ve analiz çabasının araçları ya da erişilecek yüksek basamakları olabilirler.
Mesela kudret esmasının neredeyse tamamı için Ulûhiyetin tezahürü için söylenilen mübarek sözler bir had ve ölçü olabilirler. Bu bağlamda, “Zuhuru şiddetinden gizlenmiş” tabiri ve mazmunu kudret esması içinde geçerlidir. Zira eğer bizler kudret esmasının tecellilerini hikmet mesafesinden daha yakın bir mesafede görmüş olsaydık ya korkudan ya da akli ve kalbi bir yetersizlikten çatlayıp ölebilirdik, parça paça olabilirdik. Ki Allah (cc) kullarına merhametinden dünyamızı hikmet dünyası olarak yaratmış, kudret dünyasını bizatihi Ali Zatının bildiği bir ana tecil etmiştir. Hatta kaynaklarımızda okuduğumuz “Rü’yet-i cemal” meselesinin de “Bi kem i keyf” tahakkuk edeceği buyurulmuştur.
Şimdi konumuza dönersek, Metin İsminin "Kuvvetin şiddetine ve yoğunluğuna delalet etmesi, hiç tükenmemesi ve azalmaması” bu mantık çerçevesinde anlaşılmalıdır. Yani Ulûhiyet kaynağı yoğun, daimi, evvel ve ahirde, zahir ve batında mevcut, her yönden mükemmel, tarifsiz, münezzeh ve mukaddes kudretin bizatihi kendisidir. Allah’ı (cc) bütün esması ve sıfatlarıyla beraber muhit ve matlup şekilde tarif etmeye çalışanlar Ulûhiyet kaynağının yoğun ve mutlak kudrete sahip olduğunu ifade etmişlerdir.
Dünyevi krallarda birbirine tezatmış gibi görünen iki güçlü duygu hâkimdir: Tevehhüm-ü ebediyet (Arzusu) ve zeval-i devlet (Korkusu). Bu iki duygu sahip olunan gücün beşeri karakterinden kaynaklanmaktadır. Yani tam da bir mutabakat vardır, tenasüp vardır iki hal arasında. İnsan bir taraftan dünyada sahip olduğu güç ve nimetler içinde ebedi kalmak ve yaşamak arzusundadır. Kadir isminin son kısmında bu hastalıklı duygunun esiri olmuş tarihi şahsiyetlerden de örnekler vermiştik. Tevehhüm-ü ebediyet olmayacak bir hayal ve tutkunun, zevali devlet (Güç, kuvvet, sağlık, zenginlik, iktidarın sona ermesi) ise mutlak gerçekleşecek bir olgunun ve hakikatin ifadeleridirler. İnsan olmayacağa koşar ümitsizce ve olacaktan da kaçar… İnsan Kaviyy ve Metin olan Allah’a (cc) sığınarak bu halden kurtulabilir. Biz dahi O’na (cc) sığınıyoruz.
Bu arada, parantez içinde kelimenin manasında mündemiç "Çok sağlam, kuvvet ve kudret kaynağı, pek güçlü, hiçbir şey kendisini sarsmayan ve (Bu itibarla) kendisine güvenilen” ibaresinin işaret ettiği bir ince manayı paylaşmak istiyorum. Biz halk arasında “Falan çok metin adam, şu hadise oldu çok metanetli davrandı” vs. dediğimizde söz konusu kişinin tabiatı itibariyle metanetli olduğu ifade ettiğimiz kadar, o kişinin yüksek tevhit inancı dolayısıyla Allah’a (cc) sarsılmaz güvenini ifade etmiş oluyoruz. Bu imanın yüksek derecelerinden biridir nitekim. Sevr Mağarasındaki iki arkadaşın konuşmalarını hatırlayalım. Biri (Ebu Bekir (ra)) arkadaşına (Hazreti Peygamber (sav)) zarar erişeceğinden korktuğunda, arkadaşı O’na “Korkma Allah (cc) bizimle beraber” demişti. “Bizimle beraber olacaktır”, “Bize yardım edecektir” değil, “Allah bizimle beraber”. Ne muazzam bir iman ve teslimiyet ve itminan! Geçmiş gelecek, örtülü ve açık bütün gayb perdeleri içinde en kıymetli olan “Hal içinde imandır” şüphesiz. Allah’ım bizlere iman hidayet etsin.
Ey rızık vermede, güç ve kuvvet vermede, devlet ve itibar vermede, hayat ve ebediyet vermede Kaviyy-i Metin olan Allah’ım! Dualarımızı senin mukaddes kaynaklarından aldığımız kelimelerle yapıyoruz, kabul buyur. Rızkımız daraldığında “Zül Kuvvetil Metin” olarak rızkımızı genişlet, rızkımızı bollaştırdığında bizatihi Senin hazinelerinden geldiğinin idrak ve şuurunu kalbimize nakşet. Gücümüz tükendiğinde, aczimiz ziyadeleştiğinde, zulümlere karşı zırhlarımız parçalandığında bizlere “Zül Kuvvetil Metin” olarak imdat eyle, sabır ve zafer nasip et. Güç ve iktidarımızı parçalanmaz zan ve tevehhüm ettiğimiz zamanlarda güç ve kudretin hakiki kaynağının Metin İsm-i Celilinin olduğunu dünyevi kudretle körelmiş gözlerimize göster, daralan idrakimize aç. Bizleri Metin İsm-i Celilinin manasını ve tecellilerini kabul edebilen bir mümin mahiyetine yükselt. Âmin.