MEHMET ALİ BAL
Muğni İsm-i Celili
Muğnî İsm-i Celili öz olarak "Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden" anlamlarındadır. Allah (cc) mutlak manada Yegâne “Ğani” olduğu gibi yine mutlak manada Yegâne “Muğni” dir. Bir mantık silsilesinde ifade edilirse Allah (cc) mutlak “Ğani” olduğu için mutlak “Muğni”’dir.
Lügate baktığımızda kelimenin hem kendisinin hem de aynı kökenden gelen farklı kelimelerin bir anlam zenginliği ile karşılaşmaktayız. “Ğaniye / Ğınen, Ğanaaen, Ğunyaanen” Malı çok olmak, zengin olmak manasındadır. “el mekanu” eki gelirse “Bir yer mamur olmak” demektir. “Bihi ev bişşey’i an ğayrihii” ekiyle gelirse “Birşeyle iktifa edip başkasına muhtaç olmamak” anlamındadır. “Eğnaa / İğnaaen Allahü fulaanen” “Birini zengin kılmak”; “Eş-şey’u” ekiyle “Bir şeye kifayet edip yerini tutmak” anlamlarına gelmektedir.
“El Ğaniyyu” ve “El- Muğniyyu” esmasının mana köküyle ilgili olan kısımlarına dönecek olursak, “İstiğnaa istiğnaaen” kelimesi “Zengin olmak”; “El- Ğanii” kelimesi “Çok mal sahibi, zengin”; “El- Ğanaau” ise “Zeginlik ve kifayet” demektir.
“El Ğına, el- ğunyaanu” ise “İhtiyaçsızlık, zenginlik” demektir. Kelimenin bu mana kanalından gelen “El- Ğaniyyu” (Çoğulu “Ağniyaau”) “Zengin, başkalarına ihtiyacı olmayan” manasına, “El- Muğni” ise "Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden" anlamındadır. Bilindiği üzere kelimenin farklı tasarruflarda farklı anlamları da bulunmaktadır.
Mesela “Ğaniye / Ğaniyen fulanün” “Evlenmek”; “el Mer’etu” ekiyle “ Kadın güzel olmak” anlamlarındadır. “Ğanaa / Ğaniyen, Mağnan bil mekaani” “Bir yerde ikamet etmek”; “Fulaanu” ekiyle “Yaşamak, dirlik sürmek”; “er-raculu” ekiyle “Dostluğunda daim olmak” anlamlarındadır. “Ağnaa an” “Fayda vermek”, “Ağnaa anhu şey’e” “Uzaklaştırmak”, “Ğannaa Tağniyeten” “Şarkı söylemek”, “La ğaniye anhu” “Ondan vaz geçilemez”, “Teğannaa teğanniyen” “Zengin olmak” anlamının yanında “El hamamu” ile kullanılırsa “ ”Güvercin vs. kuş latif ve güzel ötmek” anlamındadır. “El ağniyetu (Çoğulu “Ağaan”) “Şarkı” anlamındadır. Keza “El ağniyetu (Çoğulu “Ğavaanin, Ğaaniyaat”) “Süse vs.ye ihtiyacı olmayan tabii güzel kadın. Sade ve güzel kadın. Evli kadın. İffetli ve namuslu kadın” anlamındadır.
“Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı” (Necm / 48). Ayette geçen “Ağnaa” kelimesine “Başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı” meali verilmiştir. Allah (cc) "Seni fakir bulup zengin etmedi mi?" (Duha / 8) buyurarak “Muğni” isminin tecellisiyle kuluna nasıl lütufta bulunduğunu anlatmaktadır. Vakıa insanın gerek yoklukta “Yardım isteyerek” gerekse varlıkta “Her zenginliği Allah’tan (cc) bilerek” hüsn-ü istiğna ile Muhyi ism-i celilini tespih etmektedir. Burada şunu da ifade edelim ki, bazen Rabbimizden istemek de Müstağni ve müteşekkir olmaktır, Rabbimize şükretmek de sahip kılındıklarımızın adeta O’nun (cc) dilediği en hayırlı şekilde devamını istemektir. Burada, şükür ve istemenin aynı “İstiğna” manasında birleştiğini görmekteyiz. Her iki tutum da bizi Tevhit hakikatine götürmektedir.
İnsanı hangi konuda olursa olsun, Allah’tan başkasına ihtiyaç duyurmayan Muğni ism-i celilidir. Burada, ihtiyaçları giderme, zengin etme gibi anlamların ötesinde kulun bu ihtiyaç talebi ve zenginlik isteğini sadece Allah’tan istemesi, başka hiçbir varlıktan istememesidir. Bir diğer manayı hafisi ise özellikle dünyevi ihtiyaçları giderilmiş ve zenginliği elde etmiş olması durumunda Allah’a (cc) minnet etmesidir (Minnet Huda’ya), Allah’a (cc) minnetten uzak durmamasıdır. Bu İsm-i Şerif hususiyle kulların kendi vicdanlarında da hissetmeleri gereken bir isimdir. Dış âleme bakıldığında zaten her ihtiyacı gideren, zengin edenin Allah (cc) olduğu açıktır. Bu ismin manevi bereketinden istifade ise vicdanlarda Allah’a (cc) minnet duygusu ile mümkündür.
Müslümanlar Allah’tan (cc) başkasından istekte bulundukları zamandan beridir zillete duçar olmuşlardır. Nasıl olmasınlar ki, ihtiyaç duyduğumuz her şeyi O’ndan (cc) istemek aynı zamanda bir terbiye, hayâ ve kulluk sadakatini gösterme manasındadır. Bu insanlar arasında da öyle değil midir? Biz ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda en yakın olduğumuz dostlarımıza başvururuz. Allah ki (cc) dost olarak bize “Şahdamarımızdan daha yakındır” ve her şeye kâfi ve vafidir. Allah’tan istiğna etmek ise şüphesiz saygısızlık kabul edilmiştir.
İhtiyacın olması demek, başkasından ihtiyacını gidermek için talepte bulunmak demek değildir. Asıl olan ihtiyaç zamanı ancak Allah’tan (cc) istemektir. Varlık zamanı ise her zamankinden daha fazla Allah’a (cc) minnet duymaktır.
Baki, şairliğinin de ötesinde ne güzel anlatır istiğnanın hakikatini ve Muğni ism-i celilinin tecellilerini:
“Baş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn içün
Allah’adır tevekkülümüz i’timadımız”
(Sefil dünya için aşağılık kişilere baş eğmeyiz. Tevekkülümüz Allah’adır (cc), Allah’a güveniriz). Burada dünya kendi zatında sefil değildir elbette, Allah’ın (cc) Muğni ismi tecellileri itibarıyla sefildir, tecelli kesilse sefildir. O’ndan (cc) başkasına nispet edilse sefildir. Hatta öyle ki, büyük dünyevi makamlar bile üzerine dayanılacak makamlar ve zenginlikler değildirler.
“Biz müttekâ-yi zer-keş-i câha dayanmazız
Hakk’ın kemâl-i lûtfunadır istinâdımız.”
(Biz iktidar mevkiinin altın kakmalı asasına dayanmayız. Allah’ın (cc) lütfunun sonsuzluğuna dayanırız). Nitekim “Devlet-i dünya fena bulur”, “Devasa iktidarlar yıkılır giderler. Ancak ve ancak Allah’a (ve O’nun Muğni ism-i celiline) yapışan temessük eden şairin ismi âlemde baki kalır.
“Minnet Hudâ’ya devlet-i dünyâ fenâ bulur
Bâkî kalur sahife-i âlemde adımız.”
(Bu dünyanın her türlü mevki yüceliği, zenginliği son bulur. Allah’a şükür olsun ki adımız dünya sayfalarında ilelebet Bâkî kalır). Bu dünyevi görünümlü beyitlerden de anlıyoruz ki, Muğni ism-i celilinin “Haşir ve Ahiret hakikatiyle” doğrudan bir ilişkisi vardır. Tıpkı tevhit hakikatiyle doğrudan, sübjektif ve objektif manada ilişkisi olduğu gibi…
“Hevâ-yî nefsden sermâye-î izzetdir istiğnâ” diyen Koca Ragıp Paşa ne güzel anlatıyor “Heva-yı nefisten istiğnanın izzetin sermayesi olduğunu”. Anlıyoruz ki, insanlardan değil öncelikle nefsin hevasından istiğnadır arifin istiğnası. Bazen de arifin istiğnasını remizlerle ifade edebiliriz ancak. Manasını sadece sahipleri bilir ve anlar:
“Kâf u nûn iklîmi Ankâsın şikâr etse n'ola
Rûh-ı ârif şâhbâz-ı Kâf-ı istiğnâ imiş” (Aziz Mahmud Hudayi)
Allah’ım bizleri varlıkta, yoklukta ve izzette ve zillette sadece Zatına halini arz edenlerden eyle, insanlardan müstağni olabilmeyi nasip eyle. Muğni İsm-i Celilinin tecellilerine muvafık şekilde, senin razı olmadıklarına minnet ettirme. Sadece senin minnetine kul eyle, müştak eyle. Bizleri sadece senden istemenin ve senden gayri her şeyden müstağni olmanın tevhit hakikatinin cüzlerinden bir cüz olduğunun idrakinde kıl. Bizi o idrakle huzurunda var eyle. Bizi o idrakle kula kulluktan ve kullarının minneti altında kalmaktan koru. Akıl darlığı, basiret yokluğu, feraset eksikliği gibi türlü dertlerle malul ve fakrı zaruretin çeşitli halleriyle mustarip İslam dünyasını senden gayri her şeyden istiğna zırhıyla zırhlandır. Muğni isminin tecellileriyle hayat ver. Muğni ism-i celilin için hak iddia eden zalimlere fırsat verme. Bizi, sadece ve sadece Zatına minnet şuuruyla âlem sahifesinde baki kıl… Amin.