MEHMET ALİ BAL
Mütekebbir İsm-i Celili
Mütekebbir ism-i celili Allah’ın (cc) “Sonsuz (Mutlak manasını tazammun etmelidir, yani mutlak manada sonsuz) büyüklük ve azamet sahip olmasını ve yarattıklarına ait sıfatlardan münezzeh bulunması” manasını içermektedir. “Büyüklenme hakkına sahip olan tek varlık, her şeyi yaratan ve hükmeden, her şeyin sahibi olan Allah’tır (cc). Allah’a (cc) karşı yüksek bir edep ve kul olma bilincinin ifadeleriyle bir yerde “Allah’ın, azameti ve büyüklüğü, ancak kendi zatına layık görmesi ve her hadisede büyüklüğünü göstermesidir” denilmiştir ki, gördüğüm ifadeler içinde beni en fazla etkileyenidir. Zira Mutlak büyük olan Zatı Mütekebbir Allah (cc) ancak kendini sena edebilir, büyüklüğünü beyan buyurabilir, ihata sınırlarını açabilir, sınırlı kullarının idrak pencerelerini genişletebilir. Nitekim ““Allah (cc) şehadet eder ki O’ndan başka Varlık (Uluhiyet) sahibi yoktur. Melekler ve adl üzere kıvam bulmuş olan ilim sahipleri de şehadet ederler Allah’tan başka ilah yoktur. O, Aziz ve hakimdir.” (Ali İmran / 18) ayeti bu hakikati ifade buyurmaktadır.
Biz ifade ettiklerimizle o Zatı Mütekebbiri (cc) anlatmış olmuyoruz kuşkusuz; O’nun (cc) verdiği akıl imkânı ve dil nimetiyle kendisini nasıl anlattığını yine O’nun (cc) lütfuyla ifadeye büründürebiliyoruz. O Zatı Mütekebbire (cc) hamd ve senalar olsun. Bir duada ifade edildiği gibi: “Allahu ekber kebira, velhamdü lillahi kesira, sübhanallahi bükraten ve esila”. Yani “Allah büyüklerin en büyüğüdür. Allah'a olan hamdimiz çoktur. Sabah ve akşam her an tespihimiz Allah'adır (cc), Allah’ı tespih ederiz”.
“Allah’ın (cc) bütün güzel isimlerin sahibi olduğu” ayet hükmüyle sahiptir. Bütün isimleri kendi rengine boyayan, bütün isimleri kendi ön kelimeleriyle tavsif eden, bunların da ötesinde bizatihi Zatı tavsif eden bir isimdir “El- Mütekebbir”. Diğer taraftan “İns ve cinnin” başını döndüren, idrak ve havsalalarını teshir ile ve tağutların enaniyetlerini ve ilahlık iddialarını tahrip ile bize Allah’ın (cc) mutlak manada büyük ve azamet sahibi ve “Büyüklenme hakkına sahip yegâne Yaratıcı” olduğunu talim eden ve terbiye veren bir ism-i celildir.
Doğrusunu Allah (cc) bilir ancak hiç şüphesiz Mütekebbir ismi, Celali isimlerinden biridir. Buradaki büyüklük başka bir büyüklük iddiasını tehdit eden bir büyüklüktür. Allah’ın (cc) bu husustaki tevhidi hükmü adeta bir hadisi kutside vücut bulmuş gibidir: “Azamet izarım ve Kibriya ridamdır. Bunları benden çekip almak isteyenlere azabım haktır”. Yaratılmışların büyüklük taslaması(İddianın gülünç ve muhal olanı) hakiki bir eksikliktir, cehalettir ve nihayetinde şirktir. Allah’ın (cc) bu ism-i celili böylesi iddiaları şiddetle ret ve tehdit eder. Alimlerimizden Sadrettin Konevi: “El-Mütekebbir ismi (Kibir kelimesinden değil) büyüklük anlamındaki “Kibriya” kelimesinden gelmektedir. Kibriya Allah (cc) için zati bir hususiyettir” buyurmuşlardır.
Kuran-ı Kerim’de tevhit makamları olarak okunabilecek çok yerden biri de Haşir Sure-i Celilesinin son üç ayetleridir. Allah’ı (cc) tespih ve sahte şeriklerini de ret mahiyetinde özellikle sabah vakitlerinde okumaktayız.
“Allah büyüklerin en büyüğüdür. Allah'a olan hamdimiz çoktur. Sabah ve akşam her an tespihimiz Allah'adır (cc), Allah’ı tespih ederiz” duasının da tahakkukudur. “O öyle Allah’tır ki, O’ndan başka ilâh yoktur! Gaybı ve şehâdeti (Gizli olanı ve görüneni) hakkıyla bilendir (Alim). O, Rahmân (Bütün mahlûkata rahmet eden)dir, Rahîm (Mü’minlere çok merhamet eden)dir./ O öyle Allah’tır ki O’ndan başka ilâh yoktur! (O,) Melik (Mülkünde istediği gibi tasarruf eden)dir, Kuddûs (Her noksanlıktan münezzeh olan)dır, Selâm (Her kusurdan ve âfetten sâlim olan)dır, Mü’min (Çokça emniyet veren)dir, Müheymin (Her zaman gözetip koruyan)dır, Azîz (Kudreti daima üstün gelen)dir, Cebbâr (Dilediğini yaptıran)dır, Mütekebbir (Büyüklük ve yücelik kendisine mahsus olan)dır. Allah, (Onların) ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir./ O, Hâlık (Yaratan), Bâri’ (Yoktan var eden), Müsavvir (Her mahlûka suret veren) Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nu tespih eder. Çünkü O, Azîz (Kudreti daima üstün gelen)dir, Hakîm (Her işi hikmetli olan)dır.” (Haşir / 22,23,24).
Mevdudi, Kuran’da Allah’ın (cc) sıfatlarının ve isimlerinin geniş bir şekilde zikredildiği iki yerden biri olarak bu ayetleri göstermektedir. Diğeri ise Bakara 255. Ayettir yani Ayet-el Kürsi’dir. Allah’ın (cc) büyüklüğünün en iyi ifadelerinden biri de şüphesiz ilk ayettin tefsirinde gizlidir: “Allah'ın dışında hiç kimsenin kendisine ibadet edilme özelliği olmadığı gibi hiç kimse mabut olmaya hak kazanacak sıfat ve yetkilere de sahip değildir”.
Esasında bu ayetlerde geçen esmada ve diğer tüm esmada Mütekebbir ism-i celilini her ismin başına koyabiliriz. Her isim gizli ve açık bir şekilde ve mutlaka manada en büyük en azametli manalarını ihtiva ederler. Ancak bu ayetlerdeki ilahi beyan mimarisi bize Mütekebbir ism-i celilinin “Marifetullah” (Allah’ı (cc) tanıma ve bilme ve inanma keyfiyeti) açısından ne kadar büyük isimlerden olduğunu göstermektedir.
Nitekim Mevdudi bu ayetleri Mütekebbir İsmi celili gibi doğrudan tevhit ve şirk açısından ele almıştır. Allah dışındaki bütün çürük ve muhal iddia sahiplerini, gizli ve açık fikirleri reddetmiştir. Bu ayetlerde geçen isimlerin genel ve mutlak biçimlerde zikredilmelerini ayrıca belirten Mevdudi bunun İlahi kudretin tekliği, genişliği ve ihatasına işaret olduğunu vurgulamıştır. Özellikle tevhit meselesini öyle derinlerden idrak etmemizi sağlamıştır ki, Kuran hakikatinin adeta hiç beklenmedik an ve durumlarda karşımıza çıkıverdiğini hissettirmektedir. Mesela Melik kelimesi için yaptığı yorum ne kadar da incedir: “Her şey O'nun tasarruf ve iktidarı altında O'na tabidir. Hâkimiyetini sınırlayan hiçbir şey yoktur” diye Mevdudi, Kuran’ın muhtelif ayetlerinde açıklanan hakimiyetin mecazi değil gerçek bir hakimiyet olarak buyrulduğunu ifade etmektedir. Dünyevi ve beşeri krallıkları ise hâkimiyeti başkalarından aldıklarından ve kaybetme korkusu yaşadıklarından dolayı gerçek bir hâkimiyet olarak kabul etmemektedir
.
Mütekebbir ism-i celili de bu kapsamda doğrudan Allah’ın (cc) zatının urbalarından biridir. O’ndan (cc) başka hiçbir kimseye, hiçbir şeye yakışmamaktadır. İnsanlar genellikle “Dünyevi güç sahiplerine “Kuddusiyet, kutsiyet” izafe ederler; hâlbuki “Kuddüs” olmayan hakiki güç sahibi olamaz demektedir Mevdudi. Mütekebbir ismi de öyledir, gerçekten büyük olmayan sınırlıdır. Mutlak büyüklük ise ancak ve ancak Allah’a mahsustur.
Bundan dolayıdır ki, ins ve cin arasındaki mütekebbirler (Yani büyüklük taslayanlar, büyük olanlar değil) şiddetle tard ve tehdit edilmektedirler. Kibrinden dolayı ilk tard edilen, İlahi emre uymayarak Âdem’e (as) secde etmeyen şeytandır.
Şirk cinayet ve cehaletin en büyüğüdür. Kibrin en şiddetle cezalandırılanı ise zulüm ile teçhiz olunanıdır. Zira Yegâne Mütekebbir, Kahhar, Aliyy, Azim, Kadir, Aziz olan Allah’tır (cc).
Allah’ın (cc) Mütekebbir isminin cilvelerini ve hakikatini buraya kadar anlattığımız gibi görmenin yanında başka birçok yerde de müşahede etmek mümkündür. Mütekebbir ism-i celilini her bir ismin önünde tasavvur etmek nasıl mümkün ise varlık âlemindeki bütün yaratma ve biçimlendirmelerde de idrak etmek mümkündür. Mesela akıl ve havsalamızın alamayacağı büyüklükteki galaksilerin, devasa yıldızların ve güneşlerin (Sayıları ve hacimleri ve keyfiyetlerini bilmek imkânı her zaman sınırlıdır) varlıkları yanında, gözümüzle hatta modern cihazlar yardımıyla göremeyeceğimiz kadar küçük varlıkların dünyasında da El-Mütekebbir isminin tecelli ve tezahürlerini müşahede etmek mümkündür. Zira devasa büyüklükteki galaksi sistemlerinin izdüşümü diyebileceğimiz bu küçük dünyalardaki sistemler, karmaşık ilişkiler, yeni oluşumlar Zatında olduğu gibi sıfat ve iktidarında ve fiillerinde de Zatı Mütekebbir Allah’ı (cc) tazim ve tespih etmemizi gerekli kılmaktadır. Büyüklük manası sadece maddi büyük varlıklarda değil, küçük sanatlı varlıklarda da mevcuttur.
Allah bizleri Mütekebbir İsmi Celilinin manasını idrake, tefekküre nail eylesin. Zatının (cc) sıfatlarını, isimlerin mimarisini ve şuunatını idrake kabiliyetli eylesin. Dini hayatımız içinde en fazla söylediğimiz ve işittiğimiz “Allahu ekber” hakikatini başka hiçbir şirk, cehalet ve cinayet gölgesi altında kalmaksızın duru halde yaşamayı nasip etsin.