Doğum Yıldönümünde
Anılıyor
Dünyaca ünlü şair
Nazım Hikmet Ran,
doğumunun 117. yıldönümünde anılıyor.
"Mavi Gözlü Dev" olarak adlandırılan, dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet Ran, doğumunun 117. yıldönümünde anılıyor.
Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902'de Selanik'te dünyaya geldi. İlkokul eğitimini Göztepe Taş Mektebinde tamamladı. Ortaokula Galatasaray Lisesi'nde başladı. 1917'de ise Nişantaşı Lisesi'nden mezun oldu.
Çocukluk yıllarında dedesi Nazım Paşa'nın etkisiyle şiirle ilgilenmeye başladı. Nazım Hikmet, ilk şiiri "Feryad-ı Vatan"ı 11 yaşında kaleme aldı.
Ünlü şair, denizciler için yazdığı "Bir Bahriyelinin Ağzından" şiirinden etkilenen Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın desteğiyle 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi. 1919'da okulunu başarıyla tamamlayan Ran, Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı. 1921'de ise çeşitli nedenlere bağlı orduyla ilişiği kesildi.
Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti. 1921'de Bolu Lisesi'nde kısa bir süre öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya gitti. Ran, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde iktisat ve siyasal bilimler eğitimi aldı.
Yurda dönüşünün ardından Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı. Ünlü şair, burada çıkan yazı ve şiirlerinden dolayı, 15 yıllık mahkûmiyet cezası aldı. Kararın ardından Sovyetler Birliği'ne giden Nazım Hikmet, 1928'de Af Kanunu'ndan yararlanarak Türkiye'ye döndü. Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı.
Tekrar 1938 yılında 28 yıl hapis cezasına çarptırıldı.12 sene tutuklu kalan usta şair, Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 1950'de yeniden Sovyetler Birliği'ne gitti.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olan ve ayrı ayrı toplam 11 davadan yargılanan Nazım Hikmet Ran, Bakanlar Kurulunca 1951'de Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Sonraki yıllarını ise Sofya, Varşova ve Moskova'da geçirdi.
Yaşamı boyunca sayısız esere imza attı ve birçok ödüle değer görüldü. Usta edebiyatçı, 3 Haziran 1963'te kalp krizi sonucu yaşama veda ederek, Moskova'da toprağa verildi. Nazım Hikmet, 5 Ocak 2009'da Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildi.
Yazı Hayatı
Nazım Hikmet'in, hece vezniyle yazdığı ilk şiirleri "Yeni Mecmua", "İnci", "Birinci Kitap", "İkinci Kitap" ve benzeri dergilerde yayımlandı.
Bahriye Mektebi'nde öğretmeni olan Yahya Kemal Beyatlı'ya yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini aldı. 1920'de Alemdar Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada "Bir Dakika" adlı şiiriyle birincilik kazandı.
Usta şair, daha sonra "Aydınlık", "Resimli Ay", "Hareket", "Resimli Her şey" ve "Her Ay" isimli dergilerde çok sayıda yazıya imza attı.
Eserleri 50'den fazla dile çevrilen Ran, "28 Kanunisani" başlıklı ilk şiir kitabını 1924 yılında Moskova'da yayınladı. Daha sonra "Güneşi İçenlerin Türküsü" kitabını 1928'de Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yayınladı.
Sovyetler Birliği'nde yaşadığı yıllarda hece ölçüsünden ayrılan Nazım Hikmet Ran, şiirlerinde serbest ölçüyü benimsedi. Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerden etkilendi.
Cezaevine girdiği yıllarda yazıları yayınlanmayan şairin 1940'lı yıllarda, Yeni Edebiyat, Ses, Gün, Yürüyüş, Yığın, Baştan, Barış gibi dergilerde İbrahim Sabri, Mazhar Lütfi takma adlarıyla imzasız olarak bazı şiirleri okuyucuyla buluştu. 1949 yılında cezaevindeyken Ahmet Oğuz Saruhan takma adıyla "La Fontaine'den Masallar" isimli kitabını çıkartan Nazım Hikmet'in eserleri, 29 yıl boyunca Türkiye'de basılmamıştı.
Nazım Hikmet'in "Dağların Havası" (Osmanlıca), "Güneşi İçenlerin Türküsü", "835 Satır", "Sesini Kaybeden Şehir", "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?", "Taranta Babu'ya Mektuplar" isimli eserleri yaşamı sırasında okuyucuyla buluşurken, "Kurtuluş Savaşı Destanı", "Rubailer", "Memleketimden İnsan Manzaraları", "Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar", "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar", "Kuvayi Milliye", "Sevdalı Bulut", "Nazım ile Piraye", "Hikâyeler", "Piraye'ye Mektuplar", "Henüz Vakit Varken Gülüm"ün de aralarında bulunduğu çok sayıda eseri ise vefatından sonra yayımlandı.
Akşam, Son Posta ve Tan gazetelerinde "Orhan Selim" takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapan Ran'ın yine Orhan Selim imzalı "İt Ürür Kervan Yürür" adlı bir kitabı da bulunuyor.
Oyun yazarı olarak da tanınan Nazım Hikmet'in aralarında "Kafatası", "Bir Ölü Evi" ve "Unutulan Adam", "Ferhat İle Şirin"in de bulunduğu 22 tiyatro eseri, Türkiye'nin yanı sıra Rusya, Almanya, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya gibi ülkelerde sahneleniyor.
Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı olan Nazım Hikmet'in şiirleri, Ahmet Kaya, Ruhi Su, Edip Akbayram, Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Zülfü Livaneli ve Yunan besteci Manos Loizos gibi birçok sanatçı ve müzik grubu tarafından seslendirildi.
Aynı zamanda beyaz perdeye aktarılan Nazım Hikmet'in Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan "Mavi Gözlü Dev" adlı film 2007 yılında vizyona girmişti. Biket İlhan'ın yönettiği filmde Nazım Hikmet'i ise oyuncu Yetkin Dikinciler canlandırmıştı.
UNESCO tarafından ilan edilen "2002 Nazım Hikmet Yılı" kapsamında hazırlanan, besteci Suat Özönder'in "Şarkılarda Nazım Hikmet" adlı albümü, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla yayımlandı.
Nazım Hikmet, her doğum yıldönümünde, Türkiye'den ayrıldığı son kara parçası olan Tarabya'da düzenlenen "Nazım'a Karanfiller" etkinliği ile anılıyor, ayrıca şairi ele alan çeşitli faaliyetler gerçekleştiriliyor.
Bir Nazım Hikmet Ran şiiri
NAZIM HİKMET RAN
Karlı Kayın Ormanında
Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.
Ben ordan geçerken biri :
"Amca, dese, gir içeri."
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.
Eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memed'ime
yolladığım oyuncaklar.
Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.
Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.
Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.
Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?
Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.
Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova…
14 Mart 1956,
Moskova, Peredelkino