Oğuz Atay
Vefat Yıldönümünde
Anılıyor
Türk edebiyatına Tutunamayanlar’ın yanı sıra çok sayıda önemli eser kazandıran usta yazar Oğuz Atay vefat yıldönümünde anılıyor
Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle bir süre Londra'da tedavi gören yazar, hastalığından kurtulamayarak 13 Aralık 1977'de İstanbul'da yaşama veda etmişti.
Atay, Ankara'da Devrim İlkokulu'nun ardından 1951'de TED Ankara Kolejini, 1957'de ise İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini bitirdi.
Üniversite yıllarında Beyoğlu'ndaki Baylan Pastanesi'ne sık giden Atay, Ferit Edgü, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Onat Kutlar'ın da aralarında bulunduğu kişilerle arkadaşlık etti.
Oğuz Atay, yedek subay olarak vatani hizmetini yapmak üzere 1957'de askere gitti. Vatani görevin ilk altı ayını İstanbul'da geçiren Atay, kalan hizmetini ise Ankara'da tamamlayarak 1959'da İstanbul'a döndü.
Başarılı edebiyatçı, aynı yıl Pazar Postası dergisinde üç yazısı dışında imzasız makaleler kaleme aldı. Ayrıca derginin redaksiyon ve tashih işlerini yaptı.
Makale ve söyleşileri çeşitli dergilerde yer alan usta kalemin en etkilendiği yazar, Rus roman yazarı Dostoyevski oldu.
Modacı Fikriye Fatma Gürbüz ile 1961'de evlenen usta yazarın kızı Özge 1962'de dünyaya geldi.
Atay, bir arkadaşıyla 1962'de inşaat şirketi kurdu. Aynı zamanda 1960'ta girdiği İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümündeki öğretim üyeliği görevine de devam etti. Topoğrafya ve yol inşaatı dersleri okuttu.
Eşinden 1967'de ayrılan Atay, 1971-1973 yıllarında "Meydan Larousse" lügat ve ansiklopedisinde redaksiyon ve son okuma işlerini yürüttü, 1973'te Hürriyet gazetesinin çıkardığı "Türkiye 1923-1973 Ansiklopedisi"nde madde yazarlığı yaptı.
Oğuz Atay, “Tutunamayanlar" romanıyla 1970'te TRT tarafından verilen 1970 Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülünü kazandı. Eser, topluma ilişkin gözlemleri ve toplumsal kurumlara yönelen eleştirileri yüzünden önemli bir tartışmanın merkezini oluşturdu. “Tutunamayanlar" halen çok satan kitaplar arasında yer alıyor.
"Çağını aşan, dahi özellikli sanatçıların ortak yazgısı anlaşılamamak"
Atay, Doğu ve Batı uygarlıkları arasında sıkışıp kalmış, kimlik arayışı içindeki Cumhuriyet dönemi aydınının ruhsal ve düşünsel sorunlarıyla ilgilendi. Bireyi ve bireyin iç dünyasını çeşitli post-modern teknikleri kullanmak suretiyle romanın merkezine koydu.
Atay'ın en kapsamlı monografisini kaleme alan akademisyen, yazar Yıldız Ecevit, verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı:
"Oğuz Atay'ın yaşarken yok sayılmasının nedeni, söylediklerinizin tümünü içine alıyor. Çağını aşan, dahi özellikli sanatçıların ortak yazgısı anlaşılamamak ve dışlanmak. Sanatın gelişmesi, yasallaşmış statükocu estetiğin dışına çıkmakla mümkün olabilir ancak. 'Özlerini yaşadıkları zamanın elinden kurtarıp bütün zamanlar için yaşatabilmeyi başaran' insanlardan söz ediyor Stefan Zweig. Atay bu insanlardan biriydi. Bu nedenle içinde yaşadığı zaman onu affetmedi. Özgür yaratım, zamanla daha üst boyutlara ulaşmada tek yoldur. Türk edebiyatında bu yolu açan kişi Oğuz Atay, bir öncü, bir tür estetik devrimci. O tüm devrimciler gibi bunun bedelini ödedi. Tüm devrimciler gibi, ediniminin kazancını sonraki kuşaklara aktardı. Eğer yaşarken değeri anlaşılsaydı, kuşkusuz on beş yıl daha kazanırdı Türk edebiyatı."
Başarılı edebiyatçı, 1974'te sanat muhabiri Pakize Kutlu ile evlendi, 1975'te doçent oldu, 1976'da hastalandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle bir süre Londra'da tedavi gören yazar, hastalığından kurtulamayarak 13 Aralık 1977'de İstanbul'da yaşama veda etti.
Atay, Edirnekapı Şehitliği'ndeki annesinin yanına defnedildi.
Eserleri
Roman
Tutunamayanlar (2 cilt, 1971, 1972)
Tehlikeli Oyunlar (1973)
Bir Bilim Adamının Romanı (1973)
Eylembilim (tamamlanmamış,1998)
Öykü
Korkuyu Beklerken (1975)
Oyun
Oyunlarla Yaşayanlar (1979-1980)
Günlük (1987)
Anı
Efendi Kaptan Kurtar Bizi (2005)
Topografya (1970)"