Orhan Pamuk
Benim Adım Kırmızı'yı
Anlattı
Yazar Orhan Pamuk, yayımlanmasının üzerinden 21 yıl geçen romanı Benim Adım Kırmızı’nın konuşulduğu söyleşide okuyucularıyla buluştu.
Yapı Kredi Loca'da gerçekleştirilen etkinlikte Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar’ı yayına hazırlayan Erkan Irmak ve roman üzerine iki makale yazmış olan Feride Çiçekoğlu da konuşma yaptı.
Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı’yı yazma sürecine değindi ve romanı bugün nasıl gördüğüne ilişkin değerlenmede bulundu. Pamuk, konuşması esnasında Nizami'nin yazdığı Hüsrev ile Şirin eserine ilişkin bir minyatürü ve çeşitli görselleri ekrana yansıttı.
Pamuk, "Buraya gelenleri kitabın içine çekmek için bu minyatürü burada göstermek istedim." dedi. Pamuk, hikâyeye göre Şirin'in Hüsrev'in resmine bakarak ona âşık olduğunu söyledi.
Pamuk, minyatürdeki sahnenin resmediliş şekline ve Hüsrev ile Şirin hikâyesine dair bilgi verdi:
"Bu resim bana önemli geliyor. Resme bakarak hikâye anlatmak, bir resmin bir hikâyenin başlangıcı olması önemli. Benimkinde bir romanın başlangıcıdır ama daha devam ediyoruz. Burada resmini gördüğünüz hikâye nedir? Bir kadın Şirin, bir erkeğin resmini görüyor. O kadar güzel ve yakışıklı ki ona âşık oluyor. Sonra gerçek adamla karşılaşınca da aşk başlıyor."
Hikâyeye göre Şirin'in resmini gördüğü Hüsrev ile karşılaştığında onu tanıdığını anımsatan Pamuk, "İlginç olan bu bir minyatür ve 16. 17. hatta 19. yüzyıla kadar İslam minyatüründe bir kişinin portresi yapılmamış. İslam kültüründe ve sanatında vesikalık fotoğraf gibi onu tanıtacak bir resim yoktur. İran'da biraz vardır ama İslam resim sanatı, portre ile ilgilenmemiş, ilgilense de başarılı olmamıştır." şeklinde konuştu.
Romanının bir diğer çıkış noktasının da bu şekilde olduğunu vurgulayan Pamuk, "Bir Türk diplomatı batıya gider orada rönesans sonrasında ressamların pasaport resmi, vesikalık resim, yani başka hiç kimseyle karıştırılmayacak şekilde bizim biricikliğimizi tespit eden resimler yapmaya başladıklarını görür. Bunu görmüş olan adam heyecanla Türkiye'deki ressamlara anlatmak ister. Hepimiz biliriz bu duyguyu, Batı'da bir şeyler keşfedilmiştir, biz de burada olsun diye heyecanlanırız." dedi.
Orhan Pamuk Benim Adım Kırmızı'yı Anlattı
Pamuk, yayınlanmasının üzerinden 21 yıl geçen kitabının entelektüel çıkış noktasına ve harekete geçiren olaylara vurgu yaptı. Minyatürde anlatılan hikâyeye ve kendi romanında bu hikâyeden yola çıkarak anlattıklarına değindi.
Pamuk, romanı klasik hikâyelerden esinlenerek yazmaya başladığını söyledi. Pamuk, "Ama klasik hikâyelerde Şirin üçüncü kere Hüsrev'in resmini görünce âşık olur. Ben bu masalı kullanmak istemiyorum, eski hikâyelerden yararlanarak çağdaş roman yazıyordum. Ben o zaman birinci seferde ilk seferde görsün ve âşık olsun istedim. Günümüze daha uygun." dedi.
Romanı yazmanın 4 yıldan uzun sürdüğünü anımsatan Pamuk, "İlk yıl romanımın adı 'İlk Bakışta Aşk' idi. Bakıyor ve âşık oluyor, niye 3 kere baksın? Adam çok yakışıklı ve güzelse 3 kereye ihtiyaç yok. Halbuki ben ilk seferde âşık olunacak bir adamın hikayesini anlatmak istiyordum. Ama daha önemlisi bu küçük eski masallardan etkileniyorum ama onların o kadar başka bir çağa ait özellikleri var ki tam da etkilenemiyorum." dedi.
"Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar"ı yayına hazırlayan Erkan Irmak ise "Herkesin kitaplarla bir de tanışma hikâyesi oluyor. Kitabın ne anlattığından bağımsız olarak, benim de var." dedi.
Irmak, hayatında en beğendiği kitaplardan biri olan Benim Adım Kırmızı'nın yazarı Pamuk ile henüz kitap ortada yokken, 1998 yılında bir kitap fuarında tanıştığını söyledi:
"Liseye yeni geçmiş 15 yaşında bir öğrenci olarak tek başıma gidip akşama kadar gezerdim TÜYAP'ta. Yorulduğum zaman da oradaki konferans salonuna gidip arka arkaya seminerleri izlerdim. Tabii ki Orhan Pamuk'u tanıyordum ama tanımak başka karşılaşmak başka şeyler. O zaman Orhan Pamuk'un da söyleşisi olduğunu gördüm, girdim, oturdum. Çok heyecanlandım çünkü ben de yazar olmak istiyor, hayaller kuruyordum. Sevdiğim yazarların ismiyle kendi ismimi kıyaslıyor, 'benden de yazar ismi olur mu?' diye düşünüyordum."
Yazarın henüz çıkmamış romanında parçalar okuduğu söyleşide kendisi için belirleyici bir şeyin gerçekleştiğini dile getiren Irmak, "Orada annesinin adının Şeküre olduğunu öğrendim. Benim annemin adı da Şeküre. Adı Şeküre olan çok az insan var. Bu benim için müthiş bir şey." dedi.
Kitabın kendisi için çok kıymetli olduğunu söyleyen Irmak, "Eminim hepiniz için de çok kıymetli, hepinizin kendi hikâyeleri var. Bütün hikâyeler de çok kıymetli." Dedi.
Irmak, "Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar" çalışmasının kitap üzerine yazılan yazıları bir araya getirdiğini anımsatarak, "Bunu aslında eleştirmenin gözüyle hepimizin hikâyesi diye de düşünebilirsiniz. Farklı farklı metinlerle karşılaşmış yazarlar bunları nasıl yorumluyorlar? Biraz bunu anlatmaya çalıştık." dedi.
Kitabın 21 yılı için 21 yazıdan oluşan bir derleme hazırladıklarını anlatan Irmak, "Sürpriz son olsun diye Orhan Pamuk ile doğrudan Benim Adım Kırmızı'ya yoğunlaşmış epeyce hacimli ve bence çok keyifli bir söyleşi de yaptık. Kitabın sonunda onunla ilgili bir kısım bulabilirsiniz." dedi.
Feride Çiçekoğlu ise kitapta yer alan iki yazısının ortaya çıkmasında Orhan Pamuk'un çok destekte bulunduğunu söyledi:
"Kitaptaki iki yazının arka planında şimdi belki çoğumuzun Balkon kitabından tanıdığı yazıhanenin baktığı balkonda uzun sohbetlerimiz olmuştur. Bana kütüphanesinden kitaplar çıkarıp vermiştir. Rönesans'ın görme biçimlerine ve Rönesans'ın bir mit olarak, kurgu olarak sonradan oraya atfediliş görme biçimlerine dair sohbetlerimiz bana söz ve imge dersi için ilham oldu."
Yazıların yayımlanmasının ardından görsel iletişim ve sinema alanlarında çalışmalarına devam ettiğini ifade eden Çiçekoğlu, "Yazıların orijinalleri 2003'te yayımlandı. Geçen sene tekrar Türkçe’de karşılaşınca yeni şeyler gibi geldi bana." dedi.
Konuşmaların ardından Orhan Pamuk, romanına ve güncel çalışmalarına ilişkin katılımcıların sorularını yanıtladı.