MEHMET ALİ BAL
Rahim İsm-i Cemili
Rahim İsm-i Cemili “Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere merhamet eden, onları koruyan, onları acıyan” anlamına gelmektedir. Daha özel anlamda “Allah (cc) kendine itaat ve ibadet eden Müslümanlara çok fazlasıyla rahmet kapılarını açandır. Bu ism-i cemil ile Müslüman olan kullarına, özellikle ebedi âlemde farklı nimetler sunarak, bilhassa Cennet’iyle ve rüyet-i cemaliyle ikramlarda bulunacağını bildirmiştir”. “Rahman” ismi dünyada ziyade tecelli tezahür ederken, “Rahim” ism-i cemili dünyada tecelli etmesinin yanında daha ziyade ahirette tecelli ve tezahür edecektir denilmiştir.
Allah lafza-i celaline sıfat olan “Rahman” ismi ile beraber “Rahim” ismini Kuran’da bir istisnasıyla her surenin başında, yapacağımız her işin evvelinde zikrederiz. Bu tevhit hakikatinin teyit ve zikri olduğu kadar Allah’ın (cc) bu isimleriyle O’na dua ve tespih etmek demektir. Buradan da anlıyoruz ki, Allah’ın (cc) umumi olarak “Rahman” ismiyle tecelli ve tezahürlerini görmek kadar bizatihi kendi içimizde, kalbimizde Rahimiyetini hissetmemiz, idrak etmemiz gerekmektedir. “Bismillahirrahmanirrahim” cümlesi afak ve enfüste (Dış ve içte) Allah’ın (cc) zikridir. Kalbimizde ve nefsimizde hissettiğimiz “Rahim” İsminin tecellisidir.
“Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir” (Şuara / 9) ve “(Ey Resulüm), kullarıma haber ver ki, gerçekten ben Gafur’um, Rahim’im” (Hicr / 49) ayetlerinde açıkça Allah’ın (cc) bizzat kendisi “Rahim” olduğunu buyurmaktadır. Ancak, Esma-ül Hüsna’yı tekil olarak idrak değil de, benzer esma veya irtibatlı esma ile anlamak gereğine işaret eder tarzda Şuara suresinde Mutlak Aziz ve Mutlak Rahim isimleri yan yana zikredilmiştir. Tam ve doğru İlah tasavvuruna ilişin daha önce de yazdığımız üzere, en üstün kudrete sahip olamayanın tam merhamet etme kudreti de yoktur. Bu yüzden “Aziz” ismi başta yer alacak şekilde “Rahim” ismi de zikredilmektedir. Ebedi cezayı verebilen güç, ebedi bağışlamayı ve merhameti de sergileyebilir. Ancak o Zat (cc) günahları affedebilir, Cennetleri de yaratabilir, Cehennemleri de yarattığı gibi.
“Rahim” kelimesi “Rahman” kelimesiyle aynı etimolojik geçmişe sahiptir. Kısaca bu kelimenin tarihini hatırlatalım. Rahman Kelimesi etimolojik olarak klasik dillerde vardır ve birbirlerine çok yakın anlamlara gelmektedir. Mesela “Rahman” ismi İbranice ve Aramice’de "Merhamet eden", fiil olarak “Sevme, acıma, merhamet etme, bağışlama, rahmet” anlamlarına gelmektedir. Bir yerde “Aynı fiil kökü Arapçada da mevcut olduğu halde, sıfat biçimi Aramice’ den alıntıya işaret eder” denilmektedir. Bu kelimeyi R-H-M köküyle Akadça’da başta olmak üzere diğer antik diller ve Hint İran dillerinde aynı manalarda görmekteyiz. Kelime Akadça’da “Dölyatağı, rahim” manalarından çıkmaktadır. İbranice’de bu kök kelime “Rechem” yani “Rahim”dir. Aramice “Rahim ve merhamet “ manasında kullanılmıştır. Hintçe “İyilik Tanrısı” “Brahma’nın” aynı kökten olduğu belirtilmektedir.
Kelimenin eski dillerden itibaren Arapçaya kadar olan serüveni göstermektedir ki, bu kelime Allah’ı (cc) tavsif eden kelimelerden biridir. Ancak zamanla bu mana bozulmuş, tahrif edilmiş veya mana kaybına maruz kalmıştır. Dolayısıyla bu şekilde aynı kökten olan kelimelerin anlam beraberliği yanında anlam sahihliğine de bakmak lazımdır. En son din olan İslam ve en son kitap olan Kuran-ı Kerim bazen tahrif edilmiş dinlerin asli halini anlattığı gibi mana kaybına maruz kalmış kelimelerin de tam ve İlahi hakikate uygun manalarını vermiştir. Bu izah biçimini ve yöntemini başka kelimeler ve olaylara da tatbik etmek mümkündür.
Anlaşılıyor ki, “Rahim” kelimesi “Rahman” kelimesinin anlaşılması için bir kıyas birimi ve ilk mana tekevvünü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kelimenin kendi manasına da çok uygundur: “Dölyatağı, rahim”. Bütün anlamlar bu ilahi rahimden doğmaktadır. Dolayısıyla “Rahim” ismi kelimenin kökeninde yer alan İbranice “Rechem” kelimesinin anlamına daha yakın ve daha fazla ilişkilidir. Bu yakınlığı Rahim İsm-i Cemilinin “Bismillahirrahmanirrahim” cümlesindeki zikriyle ilgili yukarıda ifade etmiştik. Besmele, afak ve enfüste (Dış ve içte) Allah’ın (cc) zikridir. Kalbimizde ve nefsimizde hissettiğimiz “Rahim” İsminin tecellisidir. Allah (cc) bütün âlemde “Rahman” isminin tecellisiyle göründüğü gibi insanın kalbinde ve bütün canlıların ahvalinde (Doğması büyümesi, beslenmesi, vb.) zahirdir.
Zaten “Rahim” isminin tecellisi anlatılırken, “Yağmur öncesi insanın ümidini kesmesi “ gibi, bir insanın kendi içinde oluşan hissiyatı ve beklentiyi nazara vermektedir. Ardından da “Yağmuru indiren ve rahmeti yayan da O’dur. Övülmeye layık olan gerçek dost da O’dur” buyrulmuştur ki, buradan Allah’ın (cc) insanların gözü önündeki açık nimetlerden biri Rahim isminin cilvesi olarak belirtilmektedir. Tüm insanlar “Rahim” isminin adeta billurlaşarak damla damla yağmur olarak yağdığına şahittir: “İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O’dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O’dur” (Şura / 28). Allah’a sonsuz şükürler olsun.
Diğer yandan, “Rahim” ismi hayatımızda ve dünyamızda daimi bir cilve ve tecelliye sahiptir. Her ana “Rahim” isminin tecelli ve tezahürleri bizi sarmaktadır. İlk önce bizzat kendi yaratılışımız, sonra son derece korunmuş bir şekilde büyümemiz, gelişmemiz, beslenme ihtiyaçlarımıza göre her şeyin rahmet hazinesinden verilmesi, sevgi ihtiyacımız için anne sevgisi, baba sevgisi ve çocuk sevgisinin hediye edilmesi, onca karmaşa içinde Allah’ı (cc) bulmamız için işaretlerin yaratılması ve Kuran’ın nazil olması ve bütün bunları anlayacak aklın lütfedilmesi “Rahim” isminin tecellilerindendir.
Şu var ki, bütün bu hediyeler, lütuflar ve yardımlar kulun enfüsünde (İçinde, kalbinde) umumi nimetler olmalarının yanında kulun vicdan ve kalbinde teşekkür, tahiyye ve tespihlerle karşılanmalıdır. Zira Rahim ismi Allah’ın sevdiği kullarına ziyade müteveccihtir, mahsustur.
Bizim bunu anlamamız ancak iman nimetiyle mümkündür. İman nimeti dahi Rahim İsmi Cemilinin de tecellisiyle verilmektedir: "O, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için üzerinize melekleriyle birlikte rahmetini gönderir. Allah müminlere çok merhamet eden (Rahîm) dir" (Ahzâb / 33,43).
Davut (as)’ın duasında geçen “İlahi ben sana nasıl şükredeyim ki, o şükür de bir nimettir. Ona dahi bir şükür gerek, o şükre de bir şükür gerek” ibaresindeki mana kalıbıyla düşünürsek, Allah (cc) Rahim isminin tecellisiyle insana iman nimetini vermektedir. O iman nimetinin kalpten amele taşınmasıyla da Rahim ismi bu kez mümin kullarına hususi merhamet ve bağışlanma için tecelli etmektedir. Nihayetinde de Ahirette Rahim isminin asıl büyük tecellilerine şahit olunacağı ifade edilmiştir. Bu hal, merhamet içinde merhamet, bağışlanma içinde bağışlanma ve lütuf içinde lütuftur. Hazreti Davut’un (as) duasında geçtiği üzere “Şükür dahi şükrü gerektiren bir nimettir”. Rahim isminin tecellisi olan lütufların hakiki mahiyeti kulun kalbinde oluşan şükür ve minnet ile anlaşılır.
Halk edildikten ve iman nimetiyle şereflendikten sonra insaniyetimiz gereği hata yapmamız, günahlara düşmemiz muhtemeldir. Allah (cc) Fetih suresindeki ayetin nüzul zamanı hususi işaretlerinin yanında umumi olarak bir hüküm vaz etmektedir: "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar kimi dilerse azap verir. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir" (Fetih / 14). Bu ayeti Kerimede hitap doğrudan müminleredir, insanlaradır. Allah (cc) önce büyük âlemdeki mutlak kudretini ifade ettikten sonra bağışlama ve azap verme iradesini vurgulamakta sonra da “Çok bağışlayan ve çok merhamet eden olduğunu hükmetmektedir. Bu ayetin işaret ettiği gizli manalardan birisi de insanın hatadan ari olmayacağıdır. Allah (cc) bu halde bile kulunu affetmek irade etmekte, “Çok bağışlayan ve çok merhamet edenim” buyurarak, adeta “Rahmetinin gazabının önüne geçtiğini” (Hadis-i Kudsi) hükmetmektedir.
Nihayetinde Saba Melikesi Belkıs’ a gönderilen mektupla ilgili ayetlerin mealinde yer alan “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir” (Neml / 30) ifadeleri Rahman ve Rahim olan Allah’ın (cc) adıyla başlamayı, O’na (cc) karşı büyüklük taslamamayı ve O’na (cc) gitmeyi emretmektedir. Bu da “Besmelenin” bir başka manasına da işaret etmektedir ki, biz her işe Tevhit hakikatinin idrakinde ve her şeyin mutlak hakiminin Allah olduğunun şuuruyla başlarız. O’nun “Rahman ve Rahim” isimlerini de lafza-i celale sıfat yaparız.
Şu halde Rahim ismi Tevhit manasının nişanıdır. Rahman ismi sonsuz kâinatların tespih ve tekbirleri ise Rahim ismi de küçük varlıkların ve özellikle şuurlu ve teklife kabiliyetli “İns ve cinnin” tespih ve dualarıdır. Uzayın sonsuzluğunda yörüngelerinde dolaşan devasa gök cisimlerinin Ya Rahman, Ya Rahman deyişlerini, yeryüzünde küçük çocukların kalplerindeki Ya Rahim, Ya Rahim fısıltılarını aynı anda duyarız. Münkesir bir kalbin samimi yakarışında “Rahim İsminin” tecelli ve tezahürlerinin kulun günahlarını bağışlanmasına vesile olduğunu hissederiz. Aklımızla Rahman isminin umum kâinatta tecellisini idrake çalışırken, her birimiz kendi kalbinde Rahim isminin tecellilerini hissederiz. Bu manada, Rahim İsm-i Cemili kalplerimizde Tevhidin tezahürlerinden biri olarak nümayan olur.
“Rahim İsmi” ve hakikatinin bireysel ve sosyal hayatımıza izdüşümlerini de ifade etmek isterim. İlk başta da "Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz" prensibini hatırlamak isterim. İhtiras ve öfkelerimizin esiri olarak kalplerimizin kaskatı kesildiği, insan iklimimizin paramparça olduğu, adeta dişsiz kardeşi dişi olanların yediği bir zaman diliminde “Rahim” isminin manasına ne kadar da muhtacız! Serapa bir öfke seline dönüşen İslam milletinin çocukları, diğer tarafta birbirimize ettiğimiz zulümlerin tecessümleri, öte yanda kinlerimiz, hasetlerimiz, düşmanlıklarımız, “Kerim kardeş” olmayı unutuşumuz ve bütün bunlardan doğan simsiyah dünyamız “Rahim” İsminin ışığına, sıcaklığına ve örtüsüne hasrettir.
Diğer yandan, ictimai hayatımızdaki biriken olumsuz enerji ve bundan doğan gündelik çatışmalar, bunların ortasında şefkatten ve ilgiden mahrum koskoca bir gençlik, çocukluk ve kadın dünyası da “Rahim” İsm-i Cemilinin muhafazasına, örtüsüne ve can suyuna ihtiyaç duymaktadır. Yakın zamanlarımızın Şairlerin Sultanı Necip Fazıl Kısakürek’in “Reis Beye” söylettiği “Merhameti adeta şehirlerin su şebekesi gibi bir ağ üzerinden her eve ve her kalbe taşıma ideali ve ihtiyacı” bugün daha şiddetli bir ihtiyaçtır. “Merhamet! Merhamet!” diye inleyen acınacak haldeki insanımız ve insanlığımız bunun en büyük kanıtıdır.
“Allah (cc) bizleri “Rahim” isminin cilvelerine mazhar eylesin. Öyle ki Rahim İsminin zırhıyla zalimlerin zulmünden korusun hem de bizleri bizatihi gaddar-ı zalim olmaktan korusun. Bütün esmasının hakikatinin künhünü müdrik olmayı müyesser kılsın. Amin.