FİLİZ SOYDAŞ
Saadete Kim Kıydı |ÖYKÜ|
“Lady Madeleine mezarın başında yeminler etti. ‘Andolsun ki canımı teslim edip tam burada, yanı başında yatana dek siyahtan başka bir rengi üzerimde taşımayacağım. Gözlerimdeki ışığı söndürdüm; sana bakarken parladığı gibi kimseye parlamayacak. Sana kavuşana dek benim ayaklarım ancak buraya gelirken koşacak. Yüzümdeki tebessümü sana kavuştuğumda geri almak üzere başucuna bıraktım. Beni bekle Eric, beni bekle ebedi saatimin kaynağı.”
“Saçma!” diye bağırdı elindeki kitabı masanın üzerine fırlatırken. “Eskidenmiş böyle bağlılıklar! Eskide kaldı böyle sevenler!”
Tam beş yıldır aşk konulu bir kitap okumadı daha doğru bir tanımla okumayı reddetti. Tam beş yıl, hayal kırıklığına uğradığından, kalbini kilitleyip anahtarını uçurumdan aşağı fırlattığından bu yana geçen beş yıl…
Kalbi, yaşadığı o ayrılıktan sonra kendini korumaya almış ve çevresine dikenli teller örmüştü, birçok kırık kalpli gibi…
Hâlbuki öyle umutluydu ki bu saadetten. “Ömrünün bu kadar kısa olacağını bilsem hiç böyle bir sevdaya kalbimi açar mıydım?” diye mırıldandı. Ama aklına halası geldi. O sevdiği adamla sadece birkaç ay evli kalmış ve ondan ayrılmıştı. Sonra ne mi olmuştu ölene kadar onu sevmeye devam etmişti. Annesinin amcası da sevdiği kızı ona vermedikleri için hiç evlenmemiş altmış beş yaşındayken o ölümcül hastalığa yakaladığında, ölmeden son kez sevdiğini uzaktan birkaç sefer görmüştü de “gözüm açık gitmeyecek.” demişti. Ya dedesine ne demeli gençliğinde birini sevmiş ama kız onu istemediği halde kalbinden atamadığı için aynı başlığı taşıyan tam yüz sekiz şiir yazmış. “Şermin.”
Onlar kavuşmadıkları halde yüreklerindeki o saadeti öldürmemişler. Şimdilerde sevdalar hastalıklı doğuyor ve çok yaşayamadan ölüyorlar. Duygular sevdalarını sağlıklı besleyemediği için saadetin hayatı kısa sürüyor.
Nermin yine kendi olayına çevirdi düşüncelerini. O gerçekten sevmemiş miydi ki sevgisinin yerini bu derece büyük bir nefret almıştı? Seven ne olursa olsun unutmazsa onun kalbi şimdi aşk değil de neden böyle hınç doluydu? Günümüzde bazı yaşanmışlıklar kalpte travmaya yol açıyor. Eskiden olsa acısıyla tatlısıyla yâd edilirmiş ama şimdi onları çağrıştıran her şeyden kaçma yolunu tercih ediyor kırık kalpli. Az önce bahsi geçen Nermin gibi aşk konulu kitaplardan bile korkar, yaklaşamaz olur kimisi. Bugün de nasıl olduysa bu kitap eline geçti baştan okumaya cesaret edemediği için rastgele bir sayfa açtı ve orada da Lady Madeleine’nin mezar başında ettiği yemine denk geldi. Bu kadarı bile kalbindeki hıncın depreşmesi için yeterliydi.
Beş yıl öncesine gitti. Onu ilk tanıdığı gün, onunla geçirdiği zamanlar ve o çay bahçesinde eline tutuşturulan notu aldığı an… Notu okuyunca onlarca parçaya ayırıp atmıştı ama yazılanlar aklına kazınmıştı. “Biz yürütemeyeceğiz. Birbirimizi daha fazla kırmayalım. Bunu yüzüne söyleyemezdim. Ben senin istediğin gibi biri olamam, sende benim… Hoşçakal.”
Nermin gibi daha nice saadetine kıyılmış kırık kalpli var. Belki Nermin’in sevdiği adam da ona kırılmıştı. Yolları ayrıldıktan sonra birçok kişinin kalbinde sevginin yerini hınç ve öfke alıyor. Yokluğunda da sevmeye devam etmek insan üstü bir güç ister ama o gücü kendinde bulan kaç kişi var bilinmez ama Nermin de yoktu o güç. Nermin o kitabı okumayacaktı. Kalbi de güven yoksunu bir halde atmaya devam edecekti belli ki.
Eskilerin, sevdiğinin elindeki gülün dikenini bile saadetinin bir parçası bildiği ve uğruna nice zorluklara katlandıkları acılı tatlılı hislerin şimdilerde kıymeti bilinmez oldu. Tek sarsıntıda yıkıyor kalpteki kale. Sen küsmüşsün sevdaya o küsmüş, sen ondan yana dertlisin o senden, peki kabahat hanginizin? Sen ona kızıp tövbe etmişsin aşka o sana o zaman suç kimde? Sabır yok sabır! Ne sende ne onda sabır yok! Annem der ki bir eş iki sebepten bırakılır: Biri namusuna halel getirirse diğeri hırsızlık yaparsa. İşte bu kadar sabırlı eskiler bu yüzden de saadet uzun süre yaşıyordu o zamanlarda. Şimdi ne oldu, saadete kıydılar!
Başlarken hiç bitmeyecekmiş gibi biterken de hiç yaşanmamış gibi hissettiren ömrü kısa saadetler… İki tarafta suçu birbirinin üzerine atıyor. Sen hakiki sevdanın varlığına olan inancını yitirmişsen, senin gibi o da yitirmişse bu güvensizliğin suçlusu kim? Sen masumsan, o masumsa o zaman saadete kim kıydı?