Başka sevdikleri için, başka sevemeyenlere,
Ya da kimi severse sevsin, hep Onu sevenlere…
Çünkü kalbi olan herkesin bir hikâyesi var.
Hikâyesi olanların da;
‘’Tam da beni anlatmış’’ dediği bir şiiri olmalı belki de.
Herkesin kalbinin yerini hatırlatan bir sızısı var,
Kimi sevda diyor, kimi hasret, kimi yara,
Kimi sadece, eski bir hikâye deyip susuyor.
Sevmekten kasıt, yalnızca Yâre olan sevda değil elbette,
Zaten şiirler çoğu vakit yardan kalan yaralara yazılıyor…
Kimi zaman Leyla’nın kara gözlerine sevda,
Kimi zaman Yusuf’un gül yüzüne.
Kimi bir çiçeğe, kimi gökyüzüne,
Kimi toprağa, kimi yağmura sevdalı!
Kimi ana diyor, kimi yar, kimi dava.
Kiminin sevdası hepten vatana!
Kimi çoktan geçmiş fani olandan,
Aşk deyince kalbi Allah diyor…
Ve ne varsa âlemde iyiye, güzele dair;
Sevmekten, sevilmekten başlıyor.
Kiminin muradı gözünde kalıyor…
Herkes kendi kalbini okuyacak bu kitapta.
Biz kalbimizden taşanları,
Şiir diye kelama döktük yalnızca.
Kalemden kelama düşende;
Kalbinizin şiirini bulmanız duasıyla…"
o yüzden hep puslu kaldı bakışlarımız
ve sakız fallarından ötesiydi aşka umudumuz
mürekkebi akmıştı tüm şiirlerimizin…
öyle kolay değildi, yare yazıp yollamak
sigaranın son çöpüyle birlikte
ıslak şiirler yaktık çoğu vakit
tütün kokusuna sindi efkarımız
duvarlarımızın rutubetine karıştı gözyaşımız
öyle ulu orta değildi sevdalarımız
sevdiğimizin adına helal gelmesin diye
adının bile anca baş harfini yazabildik
şiir defterimizde, adımızın yanına
en yakın dostlarla bile konuşurken
bahsetmedik ondan, hürmet ettiler
anladıkları kadar bildiler sevdamızı
önce uzaktan baktık hayli zaman
sonra dostların verdiği gazla
ve de yaşımızın verdiği delilikle
sevda türküleri eşliğinde
bir kaç mısra bir şey karaladık
utana sıkıla altına iliştirdik
yaşamaya yüreğimizin yetip de
söylemeye cesaretimizin yetmediği
o iki kelimeyi ''Seni seviyorum ''
ve mahallenin en iyi sır tutan çocuğuna
bir çikolata, bir gazoz parası…
gel dediğimizde, istediğimiz yere gelecek değil
gel dediğinde, ölüme gideceğimiz yari sevdik
mahallesinden geçerken kaldıramadık kafamızı
gören yanlış anlar da adına laf gelir diye
günlerce geçmediğimiz oldu sokağından
her gece düşümüzden geçen sevgilinin
bir kaç mektup belki bir iki mısra şiir
gözlerinin renginden bahsettiğimiz
en fazla ellerini tutabilmeyi hayal ettiğimiz
öylesine masum, öylesine temiz…
kavuştuğumuzda kadrini kıymetini bildik
önce yar diye sonra çocuklarımıza ana diye sevdik
kavuşamamak oldu çoğu vakit kaderimiz
yarimi ellere gelin etmişlerde doldu gizlice gözlerimiz
arada bir sigaramızın dumanına değdi saçları, yandık
gözlerimize, gece mührü gözlerinin gölgesi düştü bazen
bir yerlerde adı geçince, gözümüze aşk kaçtı
içimizde bir yer sızladı inceden, sustuk
kaybetmişliğe sitem ettiğimiz oldu bazen
gözümüzde kaldı muradımız,
yar en çok düşlediğimiz haliyle, ellere giderken
daha bir acıdı canımız, türküleri dinlerken
duvarlarda yumruklarımızın izi kaldı
avuçlarımızda okşanmamış saçlarımız
ama kendimizeydi ahımız ya da eyvahımız
yine de o mutlu olsun istedik hep
en kızdığımızda bile dilden gönle inmedi bedduamız
sevdamız kadar büyük yandı oysa canımız
biz başka severdik, o sebepten başka sevemedik