İştah

ABDULKADİR BOSTAN
İştah
 
kiremitleri sızdıran, az önce boşalmış bir şehir gibi içimin odaları
 
ne yaparsan yap, olmayınca olmuyor Teo
iyilik dünyayı kurtarmaya yetmiyor, yetmeyecek de
en iyisi, terziye söyle de kalbimize bir yama daha diksin
ve kaybolalım bu evrenden
-bu evren bize fazla aykırı…
 
birazdan akşam olacak ve o yüce açlık ortaya çıkacak
bedenlerde şehvet, kalplerde rezillik
karanlıkta kaybolacak iyi yanlarımız bir bir
iştah; bir ejderha ağzında pusuda bekleyecek, dili dışarıda bir gece gibi
iştah; bizi yutacak, kendi dişlerimizle çiğneyeceğiz kendimizi
olsun de, biz ilk defa mı "şiirin tam burasına ne yazacağımızı bilmiyoruz"
biz kaçıncı defadır "şiirin tam burasında nasıl ağlayacağımızı bilmiyoruz"
dedim sana hatta çok kırmızı bağırdım
bu gül dedim bize çok ağır,
yaklaşmayalım birbirimize bu dünyada çok duvar var
sözlerin yalanı dedim çok iştahlı, ruhumuzu emer de, ruhumuz duymaz
bizim yaramız dedim
eylülde solan fesleğenler gibi
-kokusu Haziranda çıkıyor…
 
bunca yanılmak neyin nesidir
durup durup, sevip sevip, yanıl yanıl yanılmak
beni buraya getiren
yaşamın tam ortasına bir ceset gibi bırakıp terk eden, o ekşi elma
-ikiz kardeşim olmalı
yoksa ne diye bunca diş izleri içimi kemirip dursun
ahh! elma kurdum ahh!
durup durup soruyorum, neden diyorum neden?
insanlarımı bıraktığım yerde, bıraktığım ağırlıkta bulamıyorum
sanki içlerinde kocaman bir boşluk
ve o boşlukta kaybolmuşlar / tutulmuyor
bir kör gibi uzatıyorum ellerimi, boşluk tutulmuyor
boşluk boşlukla dolmuyor Teo
boşluk boşlukla dolmuyor…
 
yüzümün iki yanından tut ve çek
çıkar yüzümü yüzümden, ayna bize böyle çok salakça bakmasın artık
biliyorum inanmayacaksın ama
hem vallahi
hem billahi
hepimiz birer usta hırsızız, ustura ağzında pusuda bekliyor aşk
kalplerimizi çalıp çalıp duruyoruz, büyük bir iştahla
büyük bir sanata imza atar gibi
sonra yanlarına başka kalpler bulup koyuyoruz
o kalplere ait başka yüzler
o yüzlere ait başka sesler
derken, öyle kalabalık, öyle kalabalık oluyoruz ki, az ilerisi yalnızlık Teo
birer kalp koleksiyoncusu olmuşuz da
bunu bir ihtişam sanmışız
insan neden eskiyen bir eşya gibi, yerimize yenisini koymak ister
bu açlık
bu iştah
bir gün her şeyi yutacak
 
tut suyun ucundan Teo
dudakları kurumuş çiçeklerin kalbine yerleşelim
onların iştahı sadece suya ve güneşe
-sadece suya ve güneşe…
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir