Sahra ve Şimal

İSA KARATEPE
Sahra ve Şimal
 
Bu sözlerimi usulca göm uzaklarda
Gıcırdayan bir rüzgârla oyalanan
Ahşap kapıların ardındaki toprağa
İzleri silinmiştir ayakları dünden çıplak
Koynumda zamanın izi
Yüzüme
Gözlerime dokunan rüzgârların
Pas’ı yok ışığın
Her cümle inancımı daha yıkar kalabalıklarda sus!
Sana şimalden ve zeydden
Şavktan belki
Monoton izdüşümlerde
Kırılmanın ekinoks tayf’ını anlatmayacağım
Daha birçok şey anlatmayacağım
 
Ellerimde ezber bozan
Tomarla
Papirüslerde okuduğum
Tahrir’de
Solan gelinliksiz masallar bırakırken ki
Ve birileri daha çok yıkarken ki
Kırları ve yüzünde papatyaları
Saklı harflerim kuyulardaki ilk cümlemi
Yusuf’un gömleği gibi sahipsizken
Bilirim masal değil kötülük
Halen gönlümün tayf’ında
Bir bahar oturur
Kulaksız
Gönüle söz daha etmem
 
Kalabalığın sessizliğinde
Yarım ve eksik zamanlar
Toplar bir yâd’ın kulağını
Hal bilmez’e söz etmez
Susar gönül Kubbet-üs Sahra’da
Kirpiklerince eğilirsin avuçlarına
Tanrım;
“Bildiğim dünya içinde
Çok bilmediğimdir”
 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir