MEHMET BAŞ
Büyük Doğu
Hakikat boynu eğri bir kılıç gibi
Önünde dimdik duracak yürekler ister
Ecelin ellerinden sıkıca tutup
Sırattan geçecek bilekler ister
Dünyalar kurulur aşkın harcından
Dökülür yıldızlar hasret burcundan
Mahşeri avuç avuç içer âşıklar
Müjdeler gelir vuslat yurdundan
Büyük Doğu’nun bitmeyen koşusu
Nefesi bitmeyenlerin maratonudur
O ruhun yüce hedefler tahtasına
Ezelden atılan sonsuzluk okudur
Bir düş ülkesinin zirvelerinde
Koşan atların yelesinde savrulurlar
Düşüp bir ateş çemberinin içine
Nice gurbetin ateşinde kavrulurlar
Bir dünyanın kapısını açmak için
Bin dünyaya sırtını dönerler
Gecenin yorganını atıp üstünden
Allah için gözyaşı dökerler
Hakikat aşkını dillendir artık
Orada Kuran’ın sözü geçiyor
Göklere uzansın şahadet elin
Bak Büyük Doğu’nun özü geçiyor
Sancakları yüksek tutun
Yıldızlar dokusun göklerin kilimini
Sonsuzluk ufkunda esen rüzgârın
Ancak erenler bilir dilini
Sabahı çağır sabahı kara geceden
Kurşun çökmüş bak kirpiklerine
Sabahı çağır sabahı sonsuz geceden
Bir gül bırak saçlarının teline
Güneş ufkumuzun şahikasıdır
Yağmurlar tutuşur göğün alnından
Orda yepyeni bir nizam kurulur
Bayraklar yükselir gönül dağından
Yürürken göklere şu yüce dağlar
Gül ile gülerdi ağlayan çağlar
Çileyi kuşanmış nice yiğitler
Hilalin ateşiyle güneşi dağlar
Sevdası olanlar dönmez yolundan
Kul Allah’tan razı Allah kulundan
İbrahim gibi düşüp ateşe
Güller derilir zulmet narından
Bir dağın yüzünü andırır yüzü
Alnında kederin bir haritası
Kuşanmış çilesini üstüne asrın
Kanar hiç durmadan yürek yarası
Karanlık günlerde çığlıktı sesi
Eritti buzları kutlu nefesi
Ömrünü millete feda eyleyip
Tuttu elleriyle yanan ateşi
Herkes susarken konuşan dildi
Hep Hakkı tutan bükülmez eldi
Büyük Doğu’nun koca mimarı
Küfrün setlerini yıkan bir deli seldi
Sesleri dokurken mana gergefi
Tüterdi canında Hakk’ın nefesi
Taşardı ruhu kendi bendinden
Kırardı can denen toprak kafesi
Boğulurken insanlık ten batağında
Çileyi kuşanmış can yatağında
Doğu’nun gül yüzlü serdengeçtisi
Verilmiş bir sözdü gül otağında