Kendi Külümden Yatağımda

NECATİ SARICA
Kendi Külümden Yatağımda
 
Kaşı kemandı demeyin benim öldüğüme
dilimin sönmediği öldüğümü söylemeye
deli demeyin
kimsenin bilmediği söylediğimi
sözüm uçar
kalır sandığım
sandığımda dertlerim, öyle garip yaralıyım
bir başıma yandığımla kendi külümden yatağımda
kurumuş yaprağım
çürümüş dalımda
öyle garip gelip
öyle garip gittiğime yanmayın
bir başıma yandığımda
ne kanım kaldı akacak
ne canım kaldı çıkacak
bana mı kaldı derdiniz
böyle garip düştü
düştüğüm yerde
öyle bakmayın garipliğime.
 
Bana mı düştü
Mecnunsuz Leyla'ya düşen kederin
Leylasız Mecnun'a düşen kederin
bir akşam sonrası yalnızlığı
iyi bir günün olmadığı
inciten sözlerin olduğu
benim kaderimde
bir söylediğimin bir söylediğimi uymadığı
uyumadığı hiç ömrümün sancılı uykularında
tutunduğum her dalın boşlukta kaldığı
aklıma bir ziyan olduğum
ziyan olmuş ömrüme bir kader olduğu
aklımın her kenarında yandı tutuşmuş
düşen mi yorgundu
yürüyen mi kaderimde
Necatiyim oy nenni
oy nenni tabiplerin şaşkınlığı.
 
Sildiğim gözyaşları bana mı düştü
değdi feleğin taşları her yanıma düştü
gün olur da biter bir gün dediğim
ölümün eşiğinde sancılı uykulara erdiğim
mihnet ile gerdanıma dizilmiş gibi
inci tanelerimden
kara bir incinin kalbinden süzüldüğüm
bana mı düştü
incilerden, düş gülüşlerden
bana mı düştü dudakların körpe yangını
el olmuş
el olduğum kardeşlerimden
bir elimin yetmediği kaderimden
alıp başımı gidemediğim
gidemediğim hep kahır dolu mektupların peşinden
aramak için yola çıktığımda hep karşıma çıkan
karşımda bir deniz kıyısını kaybetmiş
karşımda bir hayatın son söyledikleriyle
gittiği yere kadar gideceğim
benim yollarımda
yorulduğum
tükenmiş ancak bitmeyen
geldiğim gün gideceğim güne yetmiyordu
bakıyorlar
bilmiyorlardı
kalemim elimden tükenmiş yerlere düşüyordu
bir yangında bir üşüyordum.
 
Gül yaprakları
sardığım sigaralarda yanıyordu
sandığım dostlar var mıydı
hayat var mıydı
ölüm var mıydı
aklımın yetmediği, elimin ermediği bir çıkış
var mıydı bir sandığımın içinden çıkacak olanlar
yol muydu bildim sandığımın içinden çıkacak olanlar
ilenç gibi bir hayatın içinden geçip gidenler
hayatım var mıydı
güvercinlerin ekmek sandığı ellerim
bir çiçeğe tutundum sandığım ellerim
söylediklerimle kendimde tükendiğim
tükendiğim ömrümde kederim ömrümü yakıyor
bakanların görmediği
görenlerin bilmediği
kalemimde ellerim tütün sarısı dökülüyor
gül yapraklarından ziyan olayım diye sardığım sigaralardan
ziyan olayım diye gittiğim ömrümün yollarından
dökülüyordu kurumuş yapraklar gibi
bana da verilmiş hayatın kollarından…
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir