Mardin’in Ağladıkları

NECATİ SARICA
Mardin’in Ağladıkları
 
Kadim kervanları hamallara yaslanmış
hamalların gözü yaşlı ayağı kırılmış karıncalara
hercaiden münzeviye geldiğim Mardin’de
 
Sokak lambaları kandırıyor mu bu şehirde dallarından ağaçları
boş bir bavul gibi sürüklendiğim sokaklarında
inciden düş bir gülüş olur mu
 
Gitme diyenlerim vardı
güney trenleri kampanalar ve hıçkırıklar
lacivert gömleğin yakası yırtık
sözlerimde bir psikoz güzelliği
bir elim bir elimi yakardı
bir mahkeme zaptı kadar kesin konuşurken
ve irticalen susarken ben
 
Ankara şimdi karlar altında
kendini kendiyle nişanlayan bir avcı gibi
süt karasıdır şimdi bu şehir
korku ve titreyişler içinde bir gönül yarası
kurulmuş ve ayarlanmış bir rüyası sarsılır durur
 
Oysa Mardin girifttir
çağdışı bir psikoposun ayak izleri karışır nefesine
ses yükselirse
yazı yükselirse
taşlarda bir kopukluk olur
benim dergahımda her kelimenin ölüşü ile
kuşların kanatları bir bir kesilirken benim sesimle
yalnızca kendini içine çeker insan bu şehirde
 
Ankara beni beklerken karlar altında
Mardin bir sefer daha benimle sınanır kendinde
ölecek bir kişiyi sarıp sarmalar
sanki azad edilecek bir köle varmış gibi
sözün gelişiyle
Mardin’de haz korkuyla bölünürmüş
korkular hazza bürünürmüş Mardin’de
 
Her serzenişte kendimi rüyalarımda uyurken gördüğüm
yoksa benim başım taşlara mı yakışır bu şehirde
her serzenişte
çocuklar hep rüyalarda mı büyür diye soran
anne ile oğulun ağladıkları
Mardin’in ağladıkları
sanki güvercin kuşları hep durur göğüs kafesinde
aklın köleliğinden kapısız ve penceresiz bir boşluğuna geçtiğim
şarabın gazabından korkmadan
ilk hüznünden şarabın
gündüz ile gecenin tersyüz oluşunu beklediğim
eksildikçe eksildiğim sokakları bırakıp karlar altında
 
Belki kanıma bir yetişen olur
kanıma göz kırpar belki bir damar olur diye
baygın düştüğüm aşkın çilesinden çekip geldiğim
çocukluğumun beş taşları büyür de Mardin olur diye
buruk bir ezan sesiyle son bulan gecenin sabahında
güney treni kampanalar ve hıçkırıklarla
üşüyen köpekler gelsin de sığınsın diye içime
zamanın ritmine nakşedilmiştir
sessiz bir dil ile sosyalist karıncaların fısıltıları karışsın diye dilime
bir seyr-i süluk yenidir ve başlıyor Mardin’de
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir