Urfa Bir de Bana Baksın

NECATİ SARICA
Urfa Bir de Bana Baksın
 
Bir günün sonunda
Her günün sonunda
Urfa hep mi Mardin’e bakardı
Güzelleri hep güleç miydi ezelden
 
Çift kanatlı bir pencereden
Yağmur çiseliyor dedikleri bir şehirden
Yağmur sesinin kapı aralıklarıyla uykuya daldığı bir şehirden
Bir yağmur sesinin uykularda kaldığı bir şehirden
 
Yaralı bir el kendi resmini çiziyor toprağa
Şarkı ve garbı titreten bir el
Yaralı bir resmini çiziyor toprağa
 
Bir zamanlar yıldızların bu pencereden baktığı günler gelmiyor geri
Bir masal uyanışı belki
Daha çok acı duyabilmem için belki
Gün olur dertlerim biter mi
Gün olur mu dönüp baktığımda
Mavi taşlardan kopan kumların
Yeniden bir ay ışığında
 
Soluma baktığımda bir gezgin
Bir dilenci
Ve bir aziz olarak soluma baktığımda
 
İpek eldivenlerle tuttuğum çiçeğin
Ve demirden ellerle tuttuğum çiçeğin
Ve benim her çocuk kendi oyununda boğulur dediğim
Vahşi olup da kafeste tutulanların bir duası gibi bildiğim
Senin için ne kadar çok dua
Çareler içinde çaresiz kaldığına
 
Biter mi sandın
Yaralı bir elim senin resmini durmadan çizerken toprağa
 
Yanıyordum ama nasıl bir sorsan
İçime doğru yanmak nasıl bir şeydi
Bir baksan görebilirdin belki gökyüzünün göremediğin her köşesini
Durmadan kanamak biçimindeydi bir görsen
 
Kaderinin bir parçası olarak kırıldığım
Kaderimin bir parçası olarak kırıldığın
 
Kül tablasında solan son bir sigara gibi
Son bir nefes gibi seni içime çektiğim
Urfa’nın gözlerini alamadığı
İşte bu benim Mardin’e gidişim
 
Ya şiir olmasaydı senden nasıl alabilirdim kendimi
Urfa’nın öylesine baktığı Mardin’i senden nasıl alabilirdim
 
Mardin Kapıları bir sefer daha şen olsun diye
Güzelleri güleç olsun diye
Nasıl gidebilirdim Mardin’e
 
Parlak kırmızıyı
Safiri
Ve soluk sarıyı
Ressamlar iyi bilir
Ayakkabılarımı kesip çıkarmam için resmimi çizdikleri yer burasıdır
Gök burasıdır
Ve yaralayıcıdır yine hayat
 
Şu köşeyi döner dönmez kurtulacağım
Ya şiir olmasaydı
Aşk olmasaydı
Şehir çağırmasaydı
Nasıl gidebilirdim Mardin’e
 
Ortada kan yok
Ama her nasılsa kanadığımı hissediyorum
El yapımı bir hayata doğru taş üstüne taş koydukları
 
Basacak bir toprak olur mu içine süzüleceğim
Bir evim olur mu geri döneceğim
Nar bülbüllerimi yanarken bıraktığım
 
Onurlar içinde süzüleceğim bir yol olur mu Mardin’e
Bir yol istasyonu olur mu durulup dinleneceğim
İncinme sanatında demleneceğim bir yol olur mu Mardin'e
 
Sessiz ve zulüm altında beklediğim
Bir dua gibi beklediğim
Hoyrat ellerin kırdığı kalbimin nöbetinde
Bir şeyin ne zaman çok fazla olduğunu anlayacak kadar bile olsa da
Kalbi kalmayanların gizli tuzaklarından
Zehirli oklarından koruyamadığım kalbimin
 
Uzanıp yatmayı ve ölmeyi beklemeyi reddediyorum
Kovulmuşların kovduğu
Baba yurdumdan
Ana yurdumdan
Sökülüp atılmayı
Reddediyorum
 
Ayakkabılarımı kesip çıkaracağım yerlere doğru
İşte gidiyorum Mardin’e doğru
İçimde gürleyen sözlerle
İşte gidiyorum Mardin’e doğru
 
Urfa bir de bana baksın
 
 
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir