Ve Benim Günahkâr Olarak Kalmayı Seçtiğim

NECATİ SARICA
Ve Benim Günahkâr Olarak Kalmayı Seçtiğim
 
Bir cücenin rüyasında Yusuf boylu kuyular
üşüyorum
iyiyi ve kötüyü bilmenin çıplaklığında
ve süt süzülmektedir gönlüme
kutsal bir akıl parçası olmak için
yıkılmak için bir avuç toprağım
bir kurtuluş gününün avlusunda
gelecek günlerden
ölü kelimelerden dergâhım
 
gölgesinde yedi gün düşündüğüm
incir yapraklarından yapılmış kulübelerde
incir toplama mevsimindeymiş
kara bir sütü süzülmekteymiş 
gönlüme necat kapılarında 
 
Üşüyorum
küfre bulaşmış günlerin
putlarına tapıyorlar
ve benim günahkâr olarak kalmayı seçtiğim
 
Sütüyle hayatına bağlandığım annemin hep gurbetinde
Kızıldeniz’in şark sahiline sürgüne gönderildiğim
 
Musahip kızlarını emanet etmiş
yaşarken öldükten sonra
biz bu şehrin tüten bacalarıyız deyişiyle annemin
ulu Tanrının beni her gününde imtihan ettiği
 
Anası babası gurbet olanın
sılada bir evi olmazmış
yeryüzüyle
gökyüzünün yerinde durduğu
bu dünyanın
bayramı kaç günlük olsa
neyime yararmış
kimsesi bilmeden haberi olmazmış
 
Fırat’ın suyu olsam, neyim olur ki
kanlı bir zalimi olsam
dünyası hep yerinde durdukça
gökyüzü yeryüzü yerinde durdukça
kendimi onarsam
tutsam onarsam bir avuntusu olmazmış
necat kapılarında üşüdüğümün
 
Müsahip kızlarını bana emanet etmiş
benimle evlendirmiş
yaşarken öldükten sonra
bir cüce boğulmuş Yusuf boylu kuyularda
iyiyi ve kötüyü bilmenin çıplaklığında
bulmak için bir umut
bir avuç toprağım sadece yıkılmak için
 
İncir karasına
benim günahkâr olarak kalmayı seçtiğim
kuyunun başında oturmuş ağlayanlara
ben üşüyorum
 
Kimler kimlerine kıyamamış
kimler küfre bulaşmış putlarına tapıyorlar
ben sütgönlümde Yusuf'un babasıyım
sevdası Bünyamin olanların
kuyunun başında oturup ağladıklarıyım
 
Tek mirasım bıçak bıçak çekildiğim kavgalarda kaldı
kendi kendime yenildiğim
ne bir gölge
ne de bir düşünce
kalmayan aklımda kaldı
gurbetten bir sılasına dizginsiz koşan atlarla
kahır mektupları Ahmetler postanesinde beklesin
limanı da yaktığım ateşin gölgesinde beklesin
 
Bayramlar kaç günlük olsa neyime yarardı
gökyüzü ve yeryüzü yerinde durduktan sonra
 
Ben bu şehrin tüten bacaları oldum 
döndükçe bu dünyanın dersini aldığım
derdi alan anlarmış
sılasında bir evi olmayan
kimsenin kimseden haberi olmayan
 
Yedi gün düşündüğüm
tam yedi rüyayı bir rüyada gördüğüm
hükmedilmiş bir rüyanın
yarasını kanarken gördüğüm
 
Süzülmektedir
musallada bir gül kanaması
musallada olsam
kırmızı bir gül kanasam
 
İnsan manzaralarım solmadan
hani o günler gelecekti
koşan atların peşinden gideceğimiz
hep necat kapılarında beklediğimiz
 
Dursak dedik
bir tenhada dinlensek bir vakit
alnımızda sıcak fikirler eriyene kadar
hatmettiğimiz
incirin bir damla sütü
süzülmektedir
narlardan paramparça bir tanesi
sigaradan çekilen ateşli bir duman gibi
kaderimizin ciğerlerimizde inlediği
yağmur gibi bağışlanıp
necat kapılarında
süslerimiz ve sevdamız alnımızdan akıyor
bakıp bakıp gidiyoruz işte hayata
varsın onlar küfre bulaşsın
tapar olsunlar putlarına
olsun
Yakup olamadım 
yine de Yusuf’un babasıyım
en gözü karasına
necat kapılarında kaldığım
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir