Sedat Anar
Evde Müzik
Kayıtlarını Anlattı
Korona virüsü (Kovid-19) tedbirleri kapsamında Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan "Evde Kal" çağrısı devam ediyor.
Evinde uzun süredir kayıt yapan ve bu kayıtları "Evde Kal" çağrısından sonra artıran santur sanatçısı Sedat Anar da hazırladığı bu eserleri müzikseverlerin beğenisine sunuyor.
Uyarıların yapıldığı ilk günden itibaren evde kalmaya başlayan ve bu süreci anlatan Anar, eşi Damla Anar ile bu fikri geliştirdiğini söyledi.
"Ev kayıtları, konserde çaldığımız ama albümde olmayan parçalar"
Anar, sosyal medya hesaplarından paylaştığı ev kayıtlarının çıkış hikâyesini anlattı:
Niyazi-i Mısri'nin 'Gül müdür Bülbül müdür' adlı şiirine yaptığım besteyi çalıyorduk. Eşim, 'Biz neden bunları evde kaydetmiyoruz ki? Zaten albümde olmayan parçalar ve dinleyicilerin istediği besteler.' deyince ertesi gün dostlarımız Ömer Çeşim'i ve Ozan Önel'i aradık. Kameramız yoktu. Onlarla beraber çekimleri yapmaya başladık. Mikrofon kullanmadık. Evde, eşim Damla ve kardeşim Selahattin ile çalıp söyledik. Sonrasında kayıtlar epey ses getirdi. Mesela 'Gül müdür bülbül müdür' adlı bestemizin şu anda dinlenme sayısı 70 binden fazla."
Sedat Anar, yoğun olarak genç bir dinleyici kitlesine sahip olduğuna işaret ederek, "Zaten birçoğuyla sohbet ve diyalog halindeyiz. Müziğe sokakta başladığım için diğer sanatçılar gibi dinleyicilerimle arama bir mesafe koymadım hiçbir zaman. Onlar beni çok seviyor, ben de onları seviyorum." dedi.
Üsküdar'da ocak ayında gerçekleştirdiği konsere 2 bini aşkın dinleyicisinin geldiğini dile getiren Anar, "Muazzam ve unutulmayacak bir geceydi. Gelenlerin yüzde 80'i gençlerdi. Çok ama çok mutlu olmuştum. Bu ev kayıtları biraz da dinleyicilerim için. Konserde çaldığımız ama albümde olmayan parçalar. Dinleyicilerim istediği için böyle bir işe giriştik." dedi.
"Ev kayıtlarının en önemli özelliği samimi olması"
Sanatçı Anar, dünya müziğinde tek tek çalarak albüm kaydetme döneminin sona erdiğine dikkati çekti:
"Mesela dünyanın en prestijli müzik firması olan ECM, albüm kayıtlarını akustiği güzel olan bir evde, kilisede ve doğada yapıyor, üstelik hücum kayıtlar yaparak. Hücum kayıt demek, bütün müzisyenlerin bir arada olup bir eseri hep beraber çalması demek. Türkiye'de bu kayıt anlayışı daha yeni başladı gibi. Ama Avrupa'da uzun süredir böyle kayıt yapılıyor. Ben bunu önemsedim hep… Yani ev ve hücum kaydını. Mesela 'Belagat' adlı ilk albümümü de evde kaydettim. Pencereleri ses gelmesin diye battaniyeyle kapatıp, özellikle gece yarısından sonraki sessiz zamanları seçip kaydettim. Ondan sonraki albümlerimde stüdyo ortamında kanal kayıtla çalıştım. Ama dönüp baktığımda hiçbir albümüm 'Belagat' albümünün tadını vermiyor."
Geçen yıl çıkardığı "Santur" adlı son albümüyle birlikte ev kayıtlarına geri dönmeye başladığını söyleyen Anar, "Bence ev kayıtlarının en önemli özelliği, samimi olması. Dinleyicilerin, müzisyenlerin müziğini nasıl icra ettiğini görsel olarak görmesi de ayrı bir lezzet katıyor tabii." dedi.
"Sanat dünyadaki kötülükleri unutturmak ve yaşatmamak için kendini var eder"
Sedat Anar, sanatın her zaman iyileştirici gücüne inandığının altını çizdi:
"Yaşadığımız bu zor zamanlarda virüsün yayılmaması için hepimiz günlerimizi evimizde geçiriyoruz. Şu an Halfeti'de, doğup büyüdüğüm köyümdeyim. Babam akşamları televizyonda haberleri seyrederken ister istemez ben de seyrediyorum. Ama inanın bazen saatlerce kendime gelemiyorum. Üzülmemek elde değil. Binlerce insan ölüyor. Durum böyleyken 'İnsanlar nasıl mutlu olur?' diye soracak olursak, burada sanata epey iş düşer. Herkes ev konserleri yapıyor. İnsanlar evinden çıkamadığı için bir canlı ev konseri izleyince motive oluyor, mutlu oluyor. Bence sadece konser de değil, mesela bir tiyatrocu tek kişilik kısa oyunlar oynamalı. Edebiyat, bilim, resim, tarih gibi alanında uzman olanlar, canlı yayın sohbetleri yapmalı. Sanat dünyadaki kötülükleri unutturmak ve yaşatmamak için kendini var eder ve her zaman var olur."
İstanbul'da yaşayan fakat birkaç hafta önce konser için gittiği Gaziantep'ten salgın nedeniyle Şanlıurfa'ya geçen Anar, "Köyde internet çok az çektiği, sürekli kesildiği ve hatta telefon vericileri de zayıf olduğu için canlı yayın konseri yapamadım maalesef. Zamanımın çoğu anneme ve babama yardım ederek geçiyor. Hayvancılıkla geçinen bir ailem olduğu için onlara yardım ediyorum. Geri kalan zamanlarda kitap okumaya çalışıyorum. Köydeki evimde de liseden beri alıp okuduğum kitaplardan oluşan bir kütüphanem var. 'Osmanlı'dan Günümüze Sokakta Sanat' adlı bir makale yazmaya başladım. Biraz uzunca olduğu için daha sonraları belki bir kitap da olabilir." dedi.