‘’Sen Öldürüyorken de Vururken de Güzelsin’’

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Gümüşhane
‘’Sen Öldürüyorken de Vururken de Güzelsin’’
 
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
….
Hepinize sevgilerle coşkun selamlar
Selam şanlı mazimize! Selam yarına!
Selam zafer ordusunun silahlarına!
Ey geçmişin yiğitleri! Selam sizlere
Ey yarının şehitleri! Selam sizlere!
 
Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?
 
 
Gümüşhane Belediyesinin 25. Uluslararası Kültür ve Turizm Festivali etkinlikleri kapsamında Hüseyin Nihal ATSIZ adına düzenlemiş olduğu ‘’ Geri Gelen Mektup Şiir Dinletisi’’ ile ilgili yazımıza yine onun dizeleriyle başlamak en güzeli.
 
 
Gümüşhane’ye ilk geldiğimde dostlarımız şehri gezdiriyor. Az bir yürüdükten sonra ‘’bitti’’ demişlerdi.  Tabi ki bende ‘’Aaa bu kadar mıydı?’’ şaşkınlığı…
 
 
Bu şehri zihnimde büyük tasavvur etmemi sağlayan neydi? Demek ki yüzölçümlerinin bir anlamı yokmuş. Bu şehir yetiştirdiği değerlerle büyümüştü gözümde. Şehirleri besleyip büyüten, nesilden nesile taşıyan yetiştirdikleri fikir, düşünce ve sanat insanlarıdır. Bu topraklar da oldukça velût.
 
 
Bu şehir bir Hüseyin Nihal Atsız, bir Dilaver Cebeci yetiştirmişti. Bu şehirden bir Nurettin Özdemir, Vasfi Mahir Kocatürk, Nejdet Sancar geçmişti. Ve yine bu şehir Mustafa Çalık’ı, Hışır Osman Nebioğlu’nu, Turan Tuğlu’yu, Zekeriya Çavuşoğlu’nu, Hüseyin Kerim Ece’yi ve bu dinletinin baş mimarı kıymetli hocam Talat Ülker’i yetiştirmişti. Ve daha niceleri…
 
 
Dinletiye yurdun birçok yerinden davetli şair katıldı. Bu şairlerin birçoğu ile daha önce karşılaşma şansımız olmuştu. Bir kısmını da bu etkinlikte tanıma onuruna erdik. Dinletilerin bir güzel yanı da aynı dili konuştuğunuz, şiir üzerine edebi bir muhabbeti yakalayabildiğiniz yazar ve şair dağarcığınızı genişletmesidir.  Şair ve şiir üzerine yapılan söyleşilerle çoğalarak şehrinize dönüyorsunuz. 
 
 
Şairler topluma aykırı bir ruha sahiptirler. Kimisi toplum baskısını delmeyi becerir kalemiyle davranışlarıyla bunu sergiler, kimisi de bu baskıya sükutuyla tepki kor. Kalemini okuduğunuzda da sık sık frene bastığını görürsünüz. Sonunda mı balatalarından o iğrenç koku yayılmaya başlar. 
 
 
Onlar ki dünyanın ve yaşamın kaosunu şiirle göğüsleyenlerdir. Bırakalım kalemlerini özgürce kullansınlar.
 
 
Program günü önce başkanlığını Talat Ülker hocamızın yaptığı Türk Ocağı derneği ziyaret edildi. Bu arada davetli şairlerin de tamamı şehre gelmişti. Aynı zamanda Şehrengiz Dergisi’nin yayın yönetmenliğini de yapan hocamız kültürel hizmetleri ve kalemiyle il içi ve il dışında memleketini en iyi şekilde temsil etmektedir.
 
 
Dinleti şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkında yapılacaktı. Şairler dinleti başlayana kadar açık havada çay eşliğinde muhabbete devam ettiler. Çay demişken burada çay söylediğiniz zaman süzgeçli mi süzgeçsiz mi olduğunu muhakkak belirtmelisiniz. Gümüşhane’de çay süzgeçsiz ve küçük bardakla içilir.
 
Dinleti için bu parkın seçilmesinin özel bir anlamı da vardı. Gümüşhane Belediyesince yapılan ve Kültürel hizmetler için kullanılacak olan ‘’ Hüseyin Nihal Atsız Kültür Merkezi’’ de bu parkın içindeydi.
 
 
Parka geldiğimizde birden yüzümde koca bir gülümsemenin yayılmasına sebep olan Hasan Basri Kadakal hocamla karşılaşmak muhteşemdi. Kendileri ile Bayburt programında tanışmıştım. O da şehrine değer katan koca yürekli bir güzel insandı. Rabbim bu güzel insanların sayılarını arttırsın.
 
Dinletiden önce festival kapsamında halk oyunları ekipleri farklı yörelerin oyunlarını sundular. Muhteşem bir görsel şölendi.
 
Ardından Talat Ülker hocamızın sunumunu üstlendiği dinleti başladı. Sırasıyla Ali Kemal Mutlu, Banu Sancak, Fahrettin Köseoğlu, Halil İbrahim Özdemir, Hışır Osman Nebioğlu, Bahri Sabancılar, Hüseyin Kerim Ece, İsmail Hayal, Mahmut Hasgül, Metin Yıldırım, Niyazi Karabulut, Sündüs Arslan Akça, Tacettin Şimşek ve Talat Ülker araya serpiştirilen türküler eşliğinde şiirlerini okudular.
 
Daha sonra plaket töreni yapıldı. Belediye başkanı Ercan Çimen şairlere teşekkür etti. Şiir dinletilerinin devamının geleceğinin sözünü verdi. Ve kültür merkezinin de yine şiir dinletisi yapıldığında şairlerle birlikte açacağını söyledi.
 
Vali yardımcısı Mustafa Pala da şairlere teşekkür edip, şiirleriyle kalplerinin ferahladığını söylediler. Hüseyin Nihal Atsız’ın hemşerisi olmaktan da gurur duyduklarını belirttiler.
 
Program boyunca bizleri en güçlü alkışlayan şehrin divanesi Hamdi ve yine parkta görev yapan engelli bir kardeşimiz de sahneye çağrılıp gönülleri alındı. Divaneleriyle ünlü bir şehrin kızı olmam hasebiyle onları anmadan geçmek istemedim. Şehrin divaneleri aynı zamanda şehrin velileridir. Gönülleri hoş tutulmalıdır.
 
Program bitiminde Hüseyin Nihal Atsız Kültür Evi gezildi. Ardından da halk müziği sanatçısı Ender Balkır’ın konserini dinledi şairler.
 
Etkinliğin 2. Günü kültür gezilerine ve bir de Torul da yapılacak şiir dinletisine ayrılmıştı. Önce Karaca Mağarası gezildi. Doğanın yeraltı sarayı Karaca Mağarası, ziyaretçilerine damlataşı şekillerinin en güzel en görkemli ve büyüleyici örnekleri ile yeraltında oluşturduğu gizemli dünyanın seyrini sunmakta. Oluşumlardan etkilenmemek mümkün değil.
 
Daha sonra ‘’Yazın yağar kar başıma’’ türküsünün söz yazarı can ağabeyimiz Hışır Osman Nebioğlu’nun bahçesinde soluklandık. Şöhret ablanın güler yüzü karşıladı bizi. Mevsimin meyveleri, çay derken muhabbete doyum olmadan yola koyulmak gerekti. Muhabbetin de tadı damağında kalanı güzel değil miydi. Özlemi diri tutmak gerekiyor ki vuslatı doğurabilsin.
 
Ardından Torul’u oldukça yukarıdan gören cam terasa geçildi. Kimimiz korkusuzca yürürken bazı şair büyüklerimiz aşağıya bakmadan sadece bir karelik poz için basabildiler. Seyir müthişti.
 
Daha sonra programın olacağı mekâna geçildi. Şark köşesi usulü döşenmiş, samimi oldukça sıcak bir mekân hazırlamış Torul Belediyesi. Müzisyenlerimiz de yerini almıştı. Talat hocam Kerim beyin işinde oldukça profesyonel olduğunu söyledi. Türkü dinlerken kendinden geçen biri olarak ilk odaklandığım Kerim bey ve bağlaması oldu galiba.
 
Şiir ve müziğin iç içe geçtiği tadında bir program yapıldı. Gümüşhane’deyseniz ikramlar arasında muhakkak köme, pestil vardır. Festivale de ismini verdikleri bu lezzetler burada ciddi bir iş alanı haline gelmiş.
 
Program bitiminden sonra bir çay bahçesine geçiyor şuara. Olmazsa olmazımız çay bizim. Ve tabi ki çay muhabbetsiz, muhabbet de çaysız olmaz Anadolu’da.
 
Torul’la vedalaşıp merkeze döndük. Akşam da Sema Doğan Tesislerinde olacaktık. İçinde bowling salonundan tutunuz, düğün salonu, restoran, bahçesi derken bayağı büyük bir tesis. Hatta ilk girdiğimizde Talat hocam ‘’Küçük diyorsun şehrimize, bak bowling salonumuz bile var’’ diye havasını bile attı.
 
Şuara yarım kalan muhabbete burada devam etti. Uzun süredir sosyal medyadan tanıdığımız yine Gümüşhaneli şair Zülfikar Yapar Kaleli bizleri ziyaret etti. ‘’Gülüşü Çalınan Ülke’’ adlı son kitabını imzaladı.
 
Bir etkinliğin daha son saatleriydi. Tam vedalaşma zamanı gelmişti ki daha önce arkadaşlarımızın tattığı ve hatta bir oturuşta 7-8 kâse yedikleri sütlaç aklıma düştü. Yemeden gitmeyiz diye tutturdum. Tabi ki biz 1 kâse ile yetindik.
 
Aynı membadan beslendiğin, aynı dili konuştuğun dostlarınla bir araya gelmenin verdiği mutluluk kadar ayrılığı da çok etkiler. Her güzellik sonludur ve biliyoruz ki her son yeni başlangıçlara gebedir. Sağlıklı olduktan sonra yine şiir bizi Anadolu’nun kadim bir şehrinde buluşturacaktır. Vedanın buruk havasına bürünüp yola koyulduk.
 
Yola koyulmanın da ayrı bir güzelliği var. Hele bir de yol arkadaşlarınız buna uygunsa. İlk olarak Kelkit’te mola verdik. Bizi meşhur ketesi, katmeri ve semaver çayı ile karşıladı Kelkit.
 
Her gelişimde bir türlü görmenin nasip olmadığı Tomara Şelalesi’ne rotayı çevirdik. Gümüşhane’nin Şiran ilçesine bağlı bu şelale tam bir doğa harikası. Buz gibi suyuyla karşıladı bizi. Dağın içerisindeki 40 ayrı kaynaktan dökülen süt rengindeki köpük köpük sularıyla eşsiz bir seremoni oluşturmuş.
 
Ve yine yol….
 
Bu etkinlikte bizleri davet eden, ağırlayan Gümüşhane Belediyesine; etkinliğin mimarı sayın Talat Ülker hocamıza; etkinlik boyunca ablasını yalnız bırakmayan tarihçi, yazar kardeşimiz Serhat Doğan’a; bize hanesinin kapılarını açan ve yine her daim yanımızda olan can ağabeyimiz Hışır Osman Nebioğlu’na; ekibin can dostu, samimiyetiyle gönlümüzde taht kurmuş ağabeyimiz, hocamız Necati Yılmaz’a; duruşundan, sükutundan hep etkilendiğim bilge insan Turan Tuğlu amcamıza;  derneğin, derginin ve her güzelliğin yegane emektarı sevgili kardeşimiz Ender Ülker’e; duruşuyla, mertliğiyle, misafirperverliğiyle, çalışkanlığıyla dikkatimden kaçmayan halay arkadaşım muhtar Arzu hanıma sonsuz teşekkürler… Üzerimizde o kadar çok insanın emeği var ki, onlar etkinliğin asıl kahramanları…İsimlerini zikredemesem de zihnime ve yüreğime resimlerini alarak gidiyorum.
 
Gelişimiz hoş, bulduğumuz hoş, dönüşümüz hoştu. Hoş kılana bin şükür.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir