MEHMET ALİ BAL
Settar İsm-i Şerifi
“Settar” İsm-i Şerifi “Örten, kullarının günah, ayıp ve kusurlarını örten ve bağışlayan, ayıp olan şeyleri ve utandıracak halleri devamlı örten, zi-şuur ve zi-akıl varlıklarına utanma duygusu (Hayâ) veren” demektir. Esma-ül Hüsna Hadisinde yer alan 99 isim arasında zikredilmemektedir.
Ancak, bildiğimiz üzere bu hadiste yer almayıp da dua kitaplarında ya da başka hadislerde isim veya sıfat olarak zikredilen isimler vardır. Settar İsm-i Şerifi de bu cümledendir. Vakıa Kuran-ı Kerim’de “Gaffar” İsminin zikredildiği yerlerde Settar İsmi Manası vardır. Mesela “Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tövbe eden, iman edip salih amel işleyen sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için Gaffar’ım (Çok bağışlayıcıyım)” (Taha/82). Keza “Göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi Azizdir, Gaffardır” (Sad/66) ayetinde de Gaffar Settar manasına çok yakındır. Bu isimlerden birinde “Örtme” diğerinde ise “Bağışlama” manası ziyade ise de aslında tam mana” Örterek, gizleyerek bağışlamadır”.
Sözlükte “Setera/ Yesturu veya Yestiru/ Setran eş-şey’e” fiili “Bir şeyi gizlemek, örtmek” demektir. “Saatera musaateraten hu el adaavete” Düşmanlığı açıklamamak”; İstetera istitaaren” “Bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek”; “İnsetera insitaaren” de “Bir şeyin içinde gizlenmek”; “Tesettera tesettüran” “Bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek”; “El- istitaaru çoğ. İsaatiiru” “Dört”; “El- Sitru” ve “Es- sittaaru çoğ. Sutur” kelimeleri “Perde”; “Es- sittaaretu” çoğ. “Setaairu, es- sittaaru” ve “Es- sitru” çoğ. “Estaaru, sutur, sutuur” isimleri ise “Perde, korku, utanma” manasındadırlar. “Es- sitretu, es- sutretu” çoğ. “Es- sitaaru” “Perde, örtü, ceket” ve “Es- setiiru” kelimesi “El afiifu yani iffetli” demektir. “El Müsettiratu” “Örtülü cariye”, “El Mestuur” ise “Afif, iffetli, gizli” ve “Es- seteru” ise “Kalkan” demektir. (El- Mevarid, Mevlut Sarı).
Şu halde “Setera” fiilinde “Bir şeyi örtmek, gizlemek” manalarının farklı şekillerde lafzi ve mecazi açılımları mevcuttur. Bu yönüyle zengin bir mana dağarcığına sahip bir kelimedir. Biz kelimenin içerdiği meşhur manaları sunmak istiyoruz öncelikle. Settar İsmi ve Manasında ilk önce “Bir başkasının ayıp, günah ve kusurlarını örtme ve gizleme” manası vardır. Yukarıdaki ayetlerde de Allah (cc) kendisinin “Gaffar” olduğunu, “Kusur ve günahları örterek bağışladığını” buyurmaktadır. Bu İsm-i Şerifin hidayetiyle mümin kulların başkalarının ayıp ve günahlarını örtmeleri takdir edilmiştir. “Kim bir Müslümanın ayıbını örter, kusurunu bağışlarsa Allah da onun kusurlarını örter bağışlar” hadisi bu mahiyettedir. Meğerki mümin kulun ayıp ve günahı şahsı ile ilgili olsun, umumun menfaatini gasp edici olmasın, başka bir kulun hakkına tecavüz edilmemiş olsun. Bu noktada “Şer’i hükümler” caridir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde Allah’ın (cc) Settar İsminin tecellisi şöyle anlatılmaktadır: “İşlediği günahı açığa vuranlar dışında ümmetimin tamamı affedilmiştir. Adamın geceleyin günah işleyip, sonra Allah onun bu günahını gizlemişken sabahleyin “Ey falan dün gece şöyle yaptım” demesi günahını açığa vurmasıdır. Hâlbuki o kişi Rabbi kendisinin kötülüğünü örttüğü halde geceyi geçirmiştir. Fakat o Allah’ın örttüğünü kaldırarak sabahlamış bulunuyor” (Buhari/Edep). Bir diğer Hadis-i Şerifte ise “Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kim de bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse Allah da kıyamet günü o kimsenin ayıp ve kusurunu örter” (Burada örtme manasına “Setera” fiili kullanılmıştır).
“Settar” İsminin tecellilerine mazhar olma bahsinde, sübjektif olarak “Günah ve ayıpların örtülmesini dilemek” içimden geçiyor. Vakıa bu mana sarih olarak ayet ve hadislerde geniş bağlam içinde zikredilmektedir. Ancak bunun yanında Settar İsminin kendi manası ve türevi kelimelerin manaları ve tedaileri itibarıyla başka manaları da hatıra getirdiğini belirtmeliyiz. Mesela “Örtme, gizleme” manasında sadece “İşlenen kusur ve ayıpları örtmenin, gizlemenin ve bu yol ile bağışlamanın” yanında “Bizatihi kendi narin varlığımızı günah, ayıp ve kusurlara karşı iffet örtüsüyle örtmeyi” düşünebiliriz. Vakıa kelimenin türevleri içinde “Afif, iffetli” manası da mevcuttur. Diğer yandan “İffet örtüsüne bürünerek” “Günahlara, nefis ve düşmanların şerlerine, bela ve musibetlere karşı bir zırh ve kalkana sahip olma” manasını da mühim bulmaktayım. Bu “Örtü ve kalkan” “Edep ve haya” gibidir.
“Edep bir taç imiş nur-ı Huda’dan
Giy O tacı emin ol her beladan”
Mana ve mahiyetini elzem kılmaktadır. Vakıa “Tesettür” kelimesinde de maddi örtü ve gizleme yanında ruhta, kalpte, amelde, edepte iffet manası da belirgindir. Doğrusunu Allah (cc) bilir.
Bunda şaşılacak bir hal yoktur. İnci, sadefinde korunur; narin ve nazenin insan kalbi de iffet, hayâ ve edeple korunsa gerektir.
Allah’ın (cc) Settar İsmi tecellileri muvacehesinde, biz kullarına en büyük hediyesi ve zaten O’nun mülkü ve kasrı olan kalbimizi günahlardan ve her tür itikat, amel fesadından gizlemek ve korumaktır. Biz ihlaslı kulları olarak ayıp, kusur ve günahlara karşı kalbimizi örter, korur isek; bizden sadır olabilecek ayıp, kusur ve günahları da Allah’ın (cc) örtmesi ve bağışlaması ümit edilir. Her bir ismin tecellileri çok güçlü ve kuvvetli olduğundan, biz sadece o ismi biricik algılayabilme ihtimali ile karşılaşırız, kaldı ki Settar ismi Gaffar ismi de bu isimler cümlesindendir, insanda büyük bir ümit yaratmaktadırlar. Ancak İslam Dininin bir muvazene ve itidal dini olduğunu tekrar hatırlarsak, esmanın tecellilerini tek tek değil, bir bütün olarak tasavvur etmeliyiz. Tam ve kâmil iman bunu iktiza eder. Amel bütünlüğü ve sıhhati de buna bağlıdır. İslam âlimleri bunun aksi sadece mecnunlarda mazur görülebilir demişlerdir.
İsm-i Azam Duasında da gördüğümüz üzere “Settar ve Kahhar” isimlerinin yan yana bir cümlede zikredilmesi bu “Örtme ve gizleme” keyfiyetinin aynı zamanda gelecek hücumlara, saldırılara karşı “Kudretiyle” kahredici tecellilerini göstermesidir. Vakıa Settar ismi dua kitaplarında “ Gaffar, Kahhar, Cebbar, Sabbar, Rezzak, Allam, Vehhab, Tevvab” isimleri ile birlikte zikredilmektedir. Bir hadisi şerifte de “Allah alimdir, setirdir” buyrulmuştur. Halim ve Habir isimleriyle ilişkili olarak “Setir” ismi Allah’ın (cc) bir sıfatı olarak zikredilmektedir.
Settar isminin tecellilerinin geniş bağlamını ifade etme sadedinde bir başka hadis de şöyledir: “Kim bir müminin dünyadaki sıkıntılarından bir sıkıntıyı gidererek ona nefes aldırırsa, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim de zor ve dar durumda olan birine kolaylık gösterirse Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Bir kimse bir Müslüman ayıbını örterse Allah da onun dünya ve ahiretteki ayıplarını örter. Mümin kul din kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da o kulun yardımındadır. Bir kimse ilim elde etmek için, bir yola girerse Allah da ona cennetin yolunu kolaylaştırır. Bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere eder idrak etmeye çalışırlarsa (Allah) üzerlerine bir güven (Sekinet) indirir, onları rahmet kaplar. Melekler onları çepeçevre kuşatırlar. Allah da onları kendi yanında, katında bulunanlar arasında anar. Kimin ameli kendisini geri bırakırsa nesebi, soyu, sopu onu ileriye götürmez” (Müslim/ zikir 38).
“Settar” isminin küçük bir cilvesine insanın mazhar kılınması bile ne büyük sonuçları doğurur? Batı dünyasında bu sırrın tecellisine mazhar olan iki dev “Kahraman” figürünün yaratılması ilginçtir.
Bunlardan ilki Victor Hugo’nun “Jean Valjean”ıdır ki, evine misafir olduğu papazın şamdanlarını çaldığı polisler tarafından tespit edildiği halde, bizatihi papazın “Hayır bu şamdanları ona ben verdim, hediye ettim” diyerek onun suçunu örtmesi kalp hayatında büyük bir dönüşüm yaratmıştır. Bu hadise kahramanın ruhunda fırtınalar doğurmuş ve bir iyilik babası doğmuştur, bir suçlunun bünyesinden.
İkincisi ise Victor Hugo’dan alıntı olduğunu düşündüğüm, Grigory Petrov’un Karokep’idir. O da öldürmeye teşebbüs ettiği fakat öldüremediği papazın evine tekrar onu öldürmeye gittiği halde papazın “Cinayet teşebbüsünün” üzerini örtmesi ve “Sizinki gibi gözlere sahip biri öldüremez. Bu gözler kederli, hüzün dolu. Sizin ruhunuz hasta” diyerek bu katili evine almasının yarattığı yeni insan profilidir.
Her iki hadisenin kahramanları hayali olsa da yazarları hayali değildir. Hakikat de bu yazarlara müstenittir. Bu iktibası şu maksatla yapıyorum ki, adeta birbirinin boğazında elleri sıkılan İslam dünyasındaki büyük savaşların sonunu getirecek olan adımlardan belki de en önemlisi en son mağdur ve mazlum olanın gücü elde ettiğinde mazlumiyet ve mağduriyet haklarını unutmasıdır, örtmesidir.
“Ya Settar, ya Gaffar, ya Allam, ya Sabbar, ya Aziz, ya Halim, ya Tevvab, ya Vehhab, ya Cebbar! Mübarek Esma-ül Hüsna’n hürmetine günahlarımızı, ayıplarımı ve kusurlarımızı ört ve bağışla. Öylesine ört ki, bizler sadece nadim olmakla kalmayalım; bir daha su-i amellerimiz maddi ve manevi âleme çıkamasınlar, biz de onları işlemeye kadir olmayalım.
Allah’ım, bizlerin kalplerini ve ruhlarını iffet ve edep perdesiyle ört, Settar isminin muhafazasında koru. Bizi en geniş manasıyla Settar isminin mübarek ve feyizli tecellilerine mazhar kıl. Dara düşen müminlerin muini eyle, sıkıntıya maruz kalanlarının sıkıntılarını gidermek için hahişger kıl, kusur ve ayıpları örtmede muktedir eyle, senin ilahi maksat ve hoşnutluğunu kazanmak için çabalayanların hamisi ve muini olmayı mazhar et. İslam dünyasının şehirlerini, evlatlarını, kızlarını, nazenin çocuklarını Settar isminin tecellileri ile azgın ve facir düşmanlardan gizle, Müslüman dünyasının zırhını takviye et.
Ya Settar, ya Gaffar! Bizim işlediğimiz günahlardan dolayı masumlara erişecek zararları def eyle. Settar isminin tecellilerine mazhar olduktan sonra bizi salih ameller işlemekte kararlı, ihlaslı ve istekli kıl. Âmin.”